İnsan insan da dinlenir
En koyu dinginlikler sırt sırta vermiş ağaçlı ormanlardadır.
Kâh
gölgeliktir insan insana, kâh üşüyen avuçlarını, ısıtandır. Yalnızlığı seçmiş
insanlar, sırtını gönlünü yaslayacağı samimi insan bulamadığı içindir. Dert
yumağı gönlünün dolaşıklarını çözecek sıcak bir dost nefesi arayıp da
bulamayışı, hayal kırıklıklarıyla yaşama küsüşü olmuştur bu.
Oysa insan
insan da dinlenir. Dinlemek, dinlendirir insan gönlünü. Dertleri, sıkıntıları
umutla azaltır. Dinlediğimiz insan bizimle hafiflerken umutları yine bizimle
çoğalabilir. Bir araya gelişlerimiz birbirimize nice güzelliğin yansıması
olarak da tezahür edecektir.
Dinle.
DİNLENDİR...
Bunu bir
hikayemle bütünleştirmek istiyorum
Gönüller
ülkesinde güzel akan nehirler, güzel ormanlar, çiçekler, kuşlar varmış. Ormanın
derinliklerinde de alabildiğine geniş şeffaf bir pencere açılırmış her sabah.
Her kuş o pencereye gelir, dostlarını dinler, kendince şakırmış. Ruhundaki
incelikleri ötüşüne yansıtırmış.
Bir gün gönül ülkesinin farklı
ormanlarından gelen iki kuş farklı şakımışlar. Çok güzelmiş çıkan nağmeleri.
Sanki her ötüş birbirlerinin devamı niteliğindeymiş. Çoğu kuş da dinlemedeymiş
onları…
Ormanları, yaşam tarzları çok farklı olan
bu iki kuş şeffaf pencereye daima gelemeseler de, birbirlerini dinleme,
şakıyışlarına yeni anlamlar yükleyerek hayata cıvıltı katma çabasında imişler.
İbrişim Kanat doğa gibiymiş, renkli.
Şakıyışı da gökkuşağı gibiymiş bu yüzden. Gök Kanat ise bilge imiş, gök kadar
bilgili, neredeyse.
Gök Kanat
bir gün İbrişim Kanat’a:
-Lütfen,
her gün pencereme gel, şakımanı dinleyeyim, bilmediklerimi senden öğreneyim,
ruhumun derinliklerine seninle ineyim. Nağmelerini akıt ki kendime geleyim, demiş.
-Olur,
demiş İbrişim Kanat. Kırmamış onu. Akşam sessizliğinde nağme nağme şakır,
okurmuş en güzel içtenliğiyle bildiklerini.
Aslında Gök Kanat, İbrişim Kanat’ın tüm
nağmelerini, şakıyış melodilerini bilirmiş en güzeli ile…Dostun gelmesi,
aralarındaki muhabbeti çoğaltıyormuş... Bildiklerini dinlenmek de hoşuna
gidiyormuş dost yürekten. Sadece, İbrişim Kanat’ın şakıması bitince bir şeyler katıyormuş
konuşmaya.
Ertesi günü iple çeker, dinleyici konumda
olmaktan, bildiği nağmeleri gök kuşaklı bir yürekten dinlemek ve o şakımalar
içinde kaybolmak hiç usandırmamış onu…
İbrişim kanat usanmış mıdır? Kim bilir…
Ama sevilen yüreklerden bildiğini dinlemek ve
dinlenmek bambaşkadır…
Hayatımıza
anlam katan insanlar. Onlara duyduğumuz sevgi, saygı, bağlılık…
Dünya insanlarla dolu. Fakat özel insanlar
vardır derdimizi sevincimizi paylaştığımız. Her fırsatta yanımızda görüp, soluğunu
hissetmek istediğimiz. Eşimiz, ailemiz, dostlarımız, yakından uzağa çevremiz…
Bu insanların varlığı hafifletir dünya
yükümüzü üzerimizden. Manevi destekleriyle de ruhumuz can bulur.
Aynadır bu
yürekler bizim için. G/örmek kendimizi…Dostluğu…Hayatı.
Ve
ruhumuzdan buram buram yayılan insanlık kokusu. Konuşma arzusunun sükûta galebe
çaldığı bir çağda;
“Ben”
egosunu öteleyerek, bildiklerini bile sessizce dinleyebilmek sabırla dost için.
Dinlerken dinlenebilmek.
Dibindeki
yosunları görünecek kadar berrak, zümrüt yeşili bir gölde, küçük bir kayıkla
gezinti yapmak sessizce...Küreklerin suyla oynaşması. Ve müthiş bir
dinginlik...
Derinliğinizi
hisseden bir yakın tarafından dinlenmek veya onu dinlemek! İşte böyle bir şey…
Şeffaf
bir yürek ve o yüreğin üzerinde gezinmek…
Dinlemek
bir erdemse, dost yürekleri dinleyip pekişmek de ayrı bir erdemdir.
Hızlı yaşam,
yarış atı çocuklara yetişme, ekmek davası, modern hayatın getirdikleri,
teknolojinin tuzakları, soğuyan komşu akraba ilişkileri…
Çözümü en
yakınımızdakilerden arayamadan hastane koridorlarına doluşmak.
Sıkıntılarımızın çoğunu yakınlarımızla paylaşarak,
atlatabilecekken dipsiz kuyuları yoldaş edinmiş kelimeler, paragraflar, kitaplar
dolusu cümleler…
Dinleyip
rahatlatmak, inleyen gönülleri. Ve bunu sevdiğimize en içten duygularla yapmak.
Başımızı ağrıttığı hissini vermeden.
Mutluluklarını da, tecrübelerini de,
yetenekleriyle oluşturduğu hayata dair her şeyini, eksiğiyle fazlasıyla dinleyebilmek.
Mutlaka karşılıklı etkileşimin katacağı şeyleri düşünerek;
Güvenin, samimiyetin,
gerçek dostluğun kaybolmaya yüz tuttuğu ,dinleme tahammülünün yorgunluklara
sarıp sarmalandığı şu zamanda;
Selam olsun dostunun yüreğinde
dinlenebilenlere /dinlenDİRİlebilenlere… Dostunun sözlerini şifa bilip
dirilebilenlere...