Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.67
Gram Altın
2955.40
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2021

İnsan ilişkilerinde düzey (2)

İnsan denilen varlığı galiba yine en fazla şikayet ettiği varlık bizzat insandır. Hayatı boyunca yaşadıklarının temel sorumlusu olarak bir şekilde insanı gören kişilerin bu yönde farklı tavır alışlarını bilmekteyiz. Burada iki ana trend olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, insanlarla ilişkiler bakımından hayatı gelişine yaşayanlar. İkincisi de, insanlarla ilişkileri kesmeyi deneyenler.

İlkin, hayatı gelişine yaşayan ve kendisine göre ilkeler çerçevesinde değil, konjonktürün gerektirdiği şekilde davranan insanlara dair çok düzenliliklerden bahsedilemez. Bu tarza göre hareket edenlerin en büyük avantajlarından birisi kendilerini insan ilişkilerinde çok fazla strese sokmamalarıdır. Elbette bir kişi diğerinden zarar gördüğünde bundan etkilenir ve bazı tepkiler göstermesi mümkündür. Ancak bunlar en başta insanlara küsmezler, bazan yüzleşir bazan da yüzleşmeden insani ilişkilerini devam ettirir.

İkincisi, özellikle insan ilişkilerinde belirli ilkelere dikkat eden ve hassasiyet gösteren insanların, bir müddet sonra gerek gördükleri zarar gerekse bu hassasiyetlerinin aşındırılması sonucu insanlarla ilişkilerinde birkaç türlü farklı tavır alırlar. Bunlardan bir kısmı, insanlarla ilişkilerinde mesafeleri artırırlar. Artık çok daha dikkatli ve ihtiyatlı olarak davranmaya başlarlar. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” sözü bu tavrı açıklayabilir. Son kertede bu tavrı benimseyenler insanlarla kökten ilişkileri kesmezler ancak farklı düzeylerdeki mesafelerle bunları sürdürürler.

Fakat daha ileri giden boyut ise insanlarla ilişkilerini tamamen kopararak yalnızlaşmadır. Bunlar da kendi aralarında farklı şekillerde tezahürlerle açığa çıkabilirler. Bazıları insanlardan ilişkisini kesinde daha farklı canlı ya da eşyalara sevgilerini yönlendirebilmektedirler. Bu durum tabii ki ileri boyutlarda kişide psikolojik sorunlar da yaratabilir. Meselenin psikolojik boyutu uzmanlık işidir.

İçinde yaşadığımız dünyada insan ilişkileri açısından birkaç türlü sorun yaşanmaktadır. Birincisi, giderek yayılan bireyselleşme süreci sonucu zaten insanlar arası ilişkilerin zayıflaması ve giderek belirginleşen yalnızlaşmadır. 1970 ve 80’li yılları tecrübe etmiş insanlar iyi bilirler ki, komşu, akraba ve arkadaş ilişkileri ve ziyaretleşmeler oldukça iyi idi. Fakat gelinen noktada, bireyselleşme bu ilişkileri olabildiğince gevşetmiştir.

Tabii ki bu ilişki biçiminin aynı zamanda insanlar arası dayanışma ve yardımlaşma konusunda olabildiğince işlevseldir. İnsanlar birbirlerinin ihtiyaçlarını görürken, yine borç alıp verme, komşuları, arkadaşları gözetme tavırları olabildiğince yaygındır. Bu durum doğrusu insanlar arası ilişkilerde biraz daha güven sağlayıcı unsurlardır. Çünkü meselenin bir başka boyutu insanlar arasında toplumsal kontrolün pozitif işlevlerinin de belirgin bir şekilde hissedilmesidir.

Üzerinde durulması gereken bir problem de insanlarla ilişkileri kesmemek için, bu ilişkilerde kişinin birtakım prensipler üzerinde hareket etmesidir. Bir kere toplumlarda bir insana sonsuz güven duyulması biraz problemli bir durumdur. Çünkü insan diye bahsettiğimiz varlığın en azından bazan istemeden, bazan yanlış bilgiye istinaden negatif davranışları ve tavır alışları söz konusu olabilir.

Tam da bu sebeple insanlarla ilişkilerin ilkeler üzerine kurulması, birtakım mekanizmalarla kontrol edilmesi belki ileri boyutta insanlarla ilişkiyi kökten kesme gibi bir aşamaya gelmemesi için işlevsel olacaktır. Belki çocuklara ve gençlere de en baştan itibaren bunu aile içinde öğretmek lazımdır.

Açıkçası insan diğer insanlardan ve toplumdan azade yaşayamaz. Fakat insan ilişkilerinin mekanizmaları ve ilkeleri sağlam kurulmalıdır.