İnsan hakları hayattır, hukuktur ve hakikattir!
İnsan hakları, insan olmamızdan dolayı doğal olarak sahip olduğumuz haklarımızdır. İnsan, haklarıyla insandır. Milliyet, etnisite, cinsiyet, ırk, kültür, din, mezhep, sınıf, renk, coğrafya ve kültür farklarının ötesinde bütün insanlar, doğal olarak insan haklarına sahiptirler. İnsan haklarını insana devlet, din, kimlik veya kültür gibi hiçbir otorite veya entite vermemiştir. İnsan doğal olarak insan haklarına sahip olduğu için, hiçbir otoritenin veya gücün insanı insan haklarından mahrum etmesi meşru değildir. İnsanın yaşam, mülkiyet, hürriyet, beslenme, çalışma, eğitim, sağlık, barınma, barış ve kalkınma hakkı vardır. İnsan hakları hayattır, hukuktur ve hakikattir. İnsan hakları, insana dair her şeyin idrak edilmesini, çalışılmasını ve geliştirilmesini gerekli kılmaktadır.
İnsan hakları, salt bir siyasal konu değildir. İnsan hakları,
insan için teferruat değildir. İnsan için insan hakları, varoluşsal ve değersel
nitelikte önemlidir. İnsan hakları alanında kapsayıcı ve klasik nitelikte bir
çalışmanın sahibi olan Nezir Akyeşilmen, insan haklarının merkezinde ve
çevresinde ahlak olduğunu veciz bir şekilde ortaya koymaktadır: “İnsan
haklarının sivil, siyasi, ekonomik, sosyal, hukuki, tarihi ve dini boyutları
vardır. Yani insan haklarının en ağır basan özelliği ahlaki/etik birtakım
ilkeler olmasıdır.10 Aralık 1948’de BM Genel Kurulu’nda kabul edilen Evrensel
İnsan Hakları Beyannamesi, kendi ifadesiyle, insanlığın ortak bir başarısıdır.
Bu başarıyı sürdürebilmek ve bu evrensel ilkeleri bütün insanlara ve dünyanın
her tarafına ulaştırabilmek insanlığın ortak ideali olmalıdır. Aksi takdirde
insanlar, dünya savaşlarından çok daha büyük felaketlere tanıklık edebilirler.
Zira, insan hakları ve adaletten yoksun bir dünya, insanın cehennemi olabilir
ancak.” (N.Akyeşilmen, İnsan Hakları: Hukuku,
Siyaseti ve Felsefesi, Ankara : Orion, 2021, s. 6). “İnsan hakları, siyasi, sivil, ekonomik,
sosyal ve kültürel boyutları olan, ahlaki, doğal, hukuki ve manevi özellikler
taşıyan ve insan onurunu korumayı hedefleyen haklardır” (Akyeşilmen, İnsan Hakları, s. 232). İnsan hakları,
insanın aklı, adaleti ve ahlakıdır. İnsan hakları yoksa, insan yoktur
diyebiliriz.
İnsan hakları, insanların özgür ve eşit bireyler olmalarını gerektirmektedir.
İnsan, temel haklarıyla, ekonomik ve sosyal haklarıyla eşit ve özgür olmalıdır.
Akyeşilmen, özgürlüğün ve eşitliğin yaşanması sayesinde insan haklarının bir
realiteye dönüşebileceğinin altını çizmektedir (Akyeşilmen, İnsan Hakları, ss. 34-35). İnsan hakları
paradigmasında özgürlük ve eşitliği birbirinden ayırmanın veya onları birbirine
karşıt konumlandırmanın insan haklarının içini boşaltmak ve zayıflatmak
anlamına geldiğini Akyeşilmen’in zikrettiğimiz çalışmasında öne çıkan önemli
bir fikirdir.
Sahici anlamda insani nitelikte birey ve toplum olmanın
yolu, insan haklarına saygı göstermekten, insan haklarını korumaktan ve insan
haklarını uygulamaktan geçmektedir. Akyeşilmen, insan hakları sayesinde,
hayatın, hukukun ve hakikatin hazzının yaşanabileceğini ifade etmektedir:
“İnsan haklarından yoksun bir toplumun ve o toplumun bireylerinin, insan
olmanın lezzetini ve özgür olmanın değerini ve onurlu olmanın yüceliğini
anlaması oldukça zordur. İnsanca ve insanlık onuruna yakışır bir yaşam için
kendi haklarımız kadar diğer insanların da haklarını kutsal görmeli ve gerekli
saygıyı göstermeliyiz. (Akyeşilmen, İnsan
Hakları, s. 48)
Devletin ana görevi insan haklarını korumaktır. Despotizm ve
zorbalığın olduğu yerde hukuksuzluk, keyfilik ve insan hakları ihlalleri ortaya
çıkmaktadır. Direnme hakkının temel bir insan hakkı olduğunu formüle eden John
Locke’un ilham kaynağının İbni Sina olduğunu ifade eden Akyeşilmen, İbni
Sina’nın şu sözüne atıfta bulunmaktadır: “Zalim hükümdara karşı mücadele etmek
lazımdır. Bu bir görevdir. Bunu yapmayan Müslüman’ın cezalandırılması gerekir.
Zalim yöneticiye karşı mücadele etmek Allah’ın rızasını kazandırır”
(Akyeşilmen, İnsan Hakları, s. 85).
İnsan hakları, insanın insanlığının ölçüsüdür. İnsan
haklarına sahip çıkmak, insanlığın evrensel sorumluluğudur. İnsan haklarını
“benimseme, özümseme ve uygulama noktasında nerde olduğumuzun” asıl mesele
olduğunu ifade eden Akyeşilmen, “kimseden destek ve öncülük beklemeden insan
olarak kendimizin insan haklarına sahip çıkmamız gerektiğinin” (Akyeşilmen, İnsan Hakları, s. 113) altını
çizmektedir. İnsan haklarına sahip çıkmamız için insan haklarını sahici anlamda
idrak etmeliyiz. Akyeşilmen’in çalışması, insan hakları konusunda ufkumuzu ve
zihnimizi açan kapsamlı, nitelikli ve derinlikli bir eser olarak bize insan
haklarını idrak etmenin imkanlarını sunmaktadır.