Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Aralık 2018

İnsan Hakları

Bebekler kurşunlanıyor, anneler esarette, babalar savaşta ölmüş, yaşlılar bir deri bir kemik kalmış durumda, açlık ve sefalet içinde bir dünya manzarası var bir tarafta. Bir tarafta da keyfini süren, dünyayı sömüren, bir türlü doymayan ve gözünü kan bürümüş ülkelerin manzarası. Bu durumda insan haklarını hatırlamak!

İçimizde veya dışımızda hak ihlaline uğrayan binlerce insan var. Hiç uzağa gitmeyelim veya uzaklara giderek kendi içimizdeki hak ihlallerini unutturmayalım. Şahsımızdan başlamak üzere bir iç muhasebe yapalım. Hak yiyor muyuz, düşünelim. Bulunduğumuz konumdan başlamak üzere, yakın eş dost çevremizi değerlendirelim. Kendimiz için istediğimiz adâleti başkaları için de istiyor muyuz?

Müslüman bir memleketin mensuplarıyız, dinimizle övünürken dinimizin gereklerini yerine getirebiliyor muyuz? “Kendin için istediğini başkaları için de iste.” diye seslenen Hz. Peygamber senin için ne ifade ediyor? İnsan hakları geçen yüzyıl ortaya çıkmışken, 1400 yıl öncesinden yapılan çağrıya kulak veriyor muyuz? Evet, hak çok ağır bir kavram. Hak teslim edilmeden iman olmaz. Kuru kuruya bir “hak” kavramı dilimizde geziyor. Bunun edebiyatını yaparken, hakkı hakkıyla savunuyor muyuz?

Hak ihlallerine maalesef bizi boğacak kadar batmış durumdayız. Bu problemin ana kaynağı adâletsizliktir. Şayet adâleti tesis edemezsek doğal olarak hak ihlalleri ortaya çıkacak. Ülkemizde yaşadığımız onca sıkıntı var. Mahkemeler harıl harıl çalışıyor. Bunun yerine fabrikalar gece gündüz çalışsa! Hapishaneler ağzına kadar dolu. Bunun yerine üretim yerleri, sanayi kuruluşları dolu olsa. Uyuşmazlıklar artmış, patronlar verecekli, arabuluculuk yaygınlaşıyor, davalar çoğalmış, insanlar mutsuz, gergin, üzgün, bezgin… İşte bu ahval içinde sarılacağımız tek bir istinat var: adâlet!

Geçtiğimiz hafta engellilerin günü kutlandı. Vücut bütünlüğü eksik ve zihnen zayıf olanları engelli saymıyorum! O kadar çok gerçek engellimiz var ki! Başkalarının üzüntüsüne, başarısızlığına, mutsuzluğuna sevinenler öyle çoğaldı ki. Şimdi bunların gerçekten kalbi var diyebilir miyiz? İlginç bir ülkeyiz. Bugün bana, yarın sana… Evet, bugün bir sıkıntı yaşamışsam ve sen, bana kayıtsız kalmışsan aynı sıkıntı gün geliyor seni buluyor. Burası Türkiye!

Bugün dünya, insan haklarından sınıfta kalmış durumdadır. Doğu Türkistan’da süren insanlık dışı zulümlere ses çıkarmıyorsak inancımızı sorgulamamız lazımdır. “Uluslararası ilişkilerde ülkelerin çıkarları esastır” mantığına kapılmamak gerekir. Bizim uygarlık anlayışımız, uğruna savaşlar verdiğimiz en büyük değer adâlettir. Doğu Türkistan’da Çin’in Müslüman Türklere yaptığı zulmü her platformda seslendirmek vicdanî bir sorumluluktur. “Dünya beşten büyüktür!” sözünü, tüm coğrafyalarda yaşayan veya yaşam mücadelesi veren mazlumlar için korkmadan haykıran bir liderin ülkesinde yaşıyor olmamızın da bir vebali vardır. Bugün Doğu Türkistan’da eza ve cefa içinde dinlerinden, dillerinden mahrum bırakılan Türkistanlı kardeşlerimizin sesi olma günüdür.

Hak ihlallerinden en ağır olanı insanın yaşama hakkının elinden alınmasıdır. Bugün Yemen, Suriye, Arakan, Irak, Filistin, Doğu Türkistan gibi ülkelerde insanların yaşama hakları ellerinden alınmışken modern dünyanın insan haklarından bahsetmesi aymazlıktır. ABD askerleri, Irak’ta utanç vesikası olacak türden zulümler yaparken; işgalci İsrail, engelli gencin gözlerini bağlayıp, ona şiddet uygularken; Yemen’de insanlık dramı yaşanırken; Suriye’de hapishanelerde tutulan binlerce kadın şiddet ve tacize uğrarken;Doğu Türkistan’da Çin zulmü varken nerede insan hakları!

Yakın arkadaş çevremizden başlayalım. Masum olduğu halde hakkı iade edilmeyenler için sesimiz çıkmıyorsa biz de zalimiz!