Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.19
Gram Altın
2982.20
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Kasım 2022

İnsan haddini aşınca...

Geçen haftaki yazımızın giriş kısmı bizi Kur’an-ı Kerim’in inişi sırasına göre ilk sure esaslı bir yazıya sevk etmişti. Bu yazımızda aynı sureden ayetlerle konuya devam edelim.

İnsanlar diğer varlıklar arasında kendi yaradılış gayesine uygun düşmeyen, dinlerin “uzak durun!” dediği pek çok eylemin sahibi olan yegâne varlıktır. Üstelik yaptıklarının iyi olup olmadığını, başkasına zarar verip vermediğini de biliyor. Buna rağmen kötüye yönelmesi (şer) insanı günahkâr (suçlu) kılıyor. Oysa Allah Tebarek Teâlâ bir yönüyle de bütün Peygamberleri (selam üzerlerine olsun) insanı kötülerden, kötülüklerden korumak amacıyla göndermiştir. Resuller de bu amaca uygun yani insanları karanlıklardan (zulümat), kötülüklerden korumak uğruna çabalarken çok acı ve eziyet çekmişlerdir.

Peygamberlerin çağrısı kendisine değil, Yegâne yaratıcı olan Allah’a idi;

İnsanı Yaradan’a,

İnsana bilmediğini öğreten Yaradan’a,

İnsana ikramda bulunan ve insanı kerem sahibi kılan Yaradan’a…

(Ama) İnsan bu gerçeğe rağmen haddini aşar. (Alak Suresi:6)

Yeryüzünün en büyük günahı yaradılanın Yaradan’ına karşı haddini aşmasıdır. Kendisine hayat bahşeden, kendisine akıl veren, kendisine yol gösteren, kendisine dokunulabilecek kötülüklerden, acılardan, zararlardan korunmayı öğretene (Allah cc) karşı küstahlık yapmak, saygısızlık yapmak sadece insana mahsustur.

İnsanın şu kısacık dünya hayatından sonra gideceği yerde huzur bulacağına dair garantisi mi var?

Yoksa insan öldükten sonra hiçbir şey yaşa(n)mamış gibi bir yok(!) oluşa mı inanıyor?

Hayır! Dünya hayatından sonra;

Şüphesiz dönüş Rabbi’nedir! (Alak Suresi:8)

Buyurur Âlemlerin Rabbi…

Evet, ölüm bir yok oluş değil, çünkü dönüşümüz Allah’adır.

Kabul edelim ki insanın inancıyla bağı gerektiği kadar sağlam değil.

İslami düşüncede ama bilhassa tasavvufta mü’minlerin Kur’an-ı Kerim’i okuyup anladıkları halde, Rablerinin kendilerinden ne istediğini bildikleri halde Allah Teâla’nın buyruklarına muhalefet etmesi, yani bile isteye günaha yönelmesi korkunç olarak karşılanır. Kimileri de “Allah’ın kendisini gördüğünü, işittiğini bildiği halde insanın işlediği her günah büyük günahtır/kebair” der.

Sahi, O’nun (cc) her an her yerde olduğuna iman etmedik mi?

E lem ya’lem biennellahe yera? Allah'ın kesinlikle her şeyi gördüğünü bilmiyor mu? Alak Suresi:14)

O’nun her şeyi işittiğine, kalbimizden geçen her şeyden haberdar olduğuna iman etmedik mi?

O zaman bize ne oluyor..?

Ekberî gelenek Kur’an-ı Mubin’i okuyan bir Müslümanın mesela, “Deveye bakmıyorlar mı nasıl yaratılmıştır?”[1] Ayetini okuduktan sonra artık deveye eskisi gibi bakmamaları gerektiğini söyler.

Müslüman bir gencin, inanmayanların “Rahman da ne/kimmiş!?!”[2] sözünü Kur’an-ı Mecid’de okuyunca fenalık geçirdiğini okumuştum. Bu sözün nasıl bir ağırlığa sahip olduğunun bilincine ermek öncelikle Kur’an-ı Kerim’in Sahibi’ne iman bilinci ile alakalıdır. Biz inananlar, Allah katından geldiğine iman ettiğimiz Kur’an-ı Kerim’i bizim de onun da sahibi olan Âlemlerin Malik’i Allah’a yaraşır bir kulluk bilinciyle okumadan çok uzağız. Bu yüzden okuduğumuz ayetler yaşantımıza yansımıyor.

Anlayacağınız bizim Kur’an’ımızla aramızdaki ilişki “Allah’tan gelen”e layık bir ilişki haline dönüşmemiştir. Dahası inkârcılar, müşrikler gibi olmasa da, biz Müslümanlar da Âlemlerin Rabbi’nin kadrini layıkıyla bilmedik: “Allah’ın kadrini gereğince bilmediler…”[3], asıl sorun burada yatmaktadır.

Bilinen-bilinmeyen bütün evrenlerin Malik’i Allah Subhanehu Teâla ile irtibatımız O’nun yol gösterdiği gibi ve tam bir ihlas ile kurulmalı.

Allah nasib ederse ilerde Kur’an-ı Kerim’den bazı ayet ve surelerin tefsiri ile karşınızda olacağım. O zaman meramımızı daha iyi anlatabiliriz. Bu haftadan itibaren ise ara ara inşaallah sizden gelen talepleri dikkate alarak Kur’an-ı Mubin’deki bazı kavramları yazacağım:

Ayet, Sünnetullah, Hikmet, Zikr, Tedebbür, Tefekkür… ve daha pek çok kavramla Kelamullah’ı daha iyi kavramak için sizlerden dua bekliyorum.



[1] Ğaşiye: 17.

[2] Furkan: 60.

[3] Zümer:67.