Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
31 Ağustos 2024

'İnsan Bozumu'

Anadolu Federasyonu bu yıl düzenlediği kongrenin ana başlığını “İnsan bozumu” olarak belirledi. Kızılcahamam’da 26-30 Ağustos 2024 tarihlerinde Onsekizincisi icra edilen Anadolu buluşmalarında geniş spektrumlu olarak işlenen bu tema, içinde yaşadığımız süreç göz önüne alındığında oldukça isabetli seçilmiş görünmektedir.

Anadolu Federasyonu Türkiye ölçeğinde birçok illerde faaliyet gösteren bir sivil kuruluş ve esasen bünyesinde çok farklı sivillikleri de barındırmakta. Doğrusu yardımlaşmadan informel eğitime kadar her türlü toplumsal aktiviteleri bünyesinde gerçekleştirmektedir. Çocuklardan gençlere ve kadınlara kadar farklı toplumsal kategorilerin faaliyetlere katılımlarını başarıyla sağlayabilmiş görünmektedir.

Anadolu Federasyonu yönetiminden alt gruplarına kadar katılımcılarında kuvvetli bir aidiyeti bizim hissetmemizi sağlamaktadır. Bu bağlamda başta başkan Turgay Aldemir olmak üzere Mehmet Alpcan, Cevat Bal ve diğer ismini sayamadığım emeği geçen herkese başarılar dilerim. Çünkü gerçekten katkı sağlayanların hepsi ciddi bir emek veriyorlar.

Bu yılki kongreye beni de “İnsan Bozumunun İki Aracı: Yeni Kimlik(ler) ve Cinsiyet” isimli tebliği sunmak üzere davet ettiler. Nazik davetleri için teşekkür ederim. Öncelikle “İnsan Bozumu” kavramsallaştırmasının çok isabetli biçimde icat edilmiş olmasını takdirle karşıladım. Çünkü aslında sorunu herhangi bir ek açıklamaya gerek bırakmadan direkt insanlara aktarabilmektedir.

Öncelikle insanın ya da toplumun bozulması modern sosyal bilimler tarafından problem olarak ele alınan bir şey değildir. Nitekim Sosyal bilim sözlüklerinde bu kavramlara yer verilmemiştir. Esasen yer verilen sosyal değişme nötr bir kavram olup yönü yoktur. Fakat yine de değişim daha çok olumlanmakta hatta “ilerleme” kavramı etrafında insanlığın mecburi pozitif gidişi olarak içeriklendirilmektedir.

Halbuki İslam literatüründe bütün değişimler onaylanmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “ekin ve neslin helakı ve bozulması”ndan bahsedilir. Yine devri dalgalı model diyebileceğimiz bir çerçevede tarih okunur. Yani insanlık tarihinde lineer çizgide ilerleyen bir tarih yoktur. Diğer önemli bir nokta Allah’ın tarihe müdahalesinde şu iki etken önemli görünmektedir. Birincisi, hakikatin kaybolması ki, tevhide vurgu yapması ve pagan kültürü eleştirmesiyle ifadeye kavuşur. İkincisi de, insan, eşya ve evrende yaşanan bozulmalardır.

Bugün siyasal, sosyal, kültürel, teknolojik vb. değişimler çoğunlukla küresel ölçekte tümüyle mutlaklaştırılarak alınmaktadır. Özellikle Batı dışı toplumların zihinsel arkaplanlarına Batılılar tarafından kodlanan “geri kalmışlık” söylemi, bu değişimlerin bozucu etkilerini tartışmaksızın meşrulaştırılmasını birlikte getirmiştir. Bu sebeple değişimlere daha çok adaptasyon süreçleri konuşulmaktadır.

İnsanlık tarihinde modernizmin bu bozulma sürecinde önemli bir kırılma noktasına tekabül ettiğini hatırlamalıyız. Çünkü “Tanrı”’dan başlayarak yapılan eşyanın tanımı, modernizmle birlikte insanın kendisini merkeze alarak yaptığı bir faaliyettir. Böylece bir yandan “eşya”yı ve insanı yeniden tanımlamaya cüret etmiş; diğer yandan bunları dönüştürmeye başlamıştır. Modernizmin krize girmesiyle devreye giren postmodernlik ise bir yandan ortada tanım için esas alınacak merkez bırakmamış, diğer yandan her şeyi kişinin haz ve arzularına endekslemiştir. Böylece bu görelilikte “hakikat”, “doğru” ve “yanlış” kategorileri anlamsızlaştırılmıştır.

Bunun uzun vadede kimliklerden başlayarak ciddi bir bozulmayı birlikte getireceğini anlamak zor değildir. İnsan “Tanrı’dan bir nefha” olarak sayılmaktan çıkarak uzun zamandır “bağlantısız” şeklinde tanımlanıyor. Hatta bunun bir özgürleşme olduğu propaganda ediliyor. Fakat dikkat ederseniz Tanrı “öldü(rüldü)kçe insan da ölüyor.