İnsan, ahlak ve akıl
İnsanın, bilincin, aklından ve tecrübesinden kaynaklanan değerleri, ilkeleri ve kuralları vardır. İnsan, aklıyla, vicdanıyla, mantığıyla, bilgisiyle ve birikimiyle, insan olarak nasıl yaşayacağının yolunu bulma kapasitesine, donanımına ve olgunluğuna sahiptir. Bireyin, insani bir yaşam sürmek için insanın ötesinde ve üstünde hiçbir kurguya, kalıba, kaynağa, kuruma ve otoriteye ihtiyacı yoktur. İnsanın dışından, üstünden ve ötesinden insana ahlak ve hayat tarzı dayatmaya kalkmak, insanı ahlaksızlığa ve ölüme mahkûm etmek demektir. Ahlak ve hayat için insan, aklını, bilgisini, vicdanını sürekli olarak aktif ve dinamik tutmalıdır. İnsanın üstünden ve ötesinden insana ahlak ve hayat dayatmak, insanın yolunu kaybetmesi ve yaşanmamış bir hayatla sonunu hazırlamasıdır.
Bütün bireyler, hiçbir otoriteye, kaynağa, kuruma ve kalıba ihtiyaç duymadan ahlaklı ve akıllı olma yeteneğine ve yeterliliğine sahiptirler. Akıl ve ahlak, birbirinden ayrılamaz. Aklın olmadığı yerde ahlak yoktur. İnsanlar, iyi veya kötü doğmazlar. Ahlak ve akıl, insanın bilgiyle, birikimle ve tecrübeyle kazandığı, geliştirdiği ve olgunlaştırdığı tecrübelerdir. İnsan, doğanın veya hiçbir canlının efendisi veya hâkimi konumunda değildir. Birey, vermiş olduğu kararların ve yapmış olduğu davranışların ahlaki sorumluluğunu üstlenmek zorundadır. Ahlak yoktur, ahlaki sorumluluk vardır. İnsanların, davranışlarının ve kararlarının ahlaki sorumluluklarını üstelenmemeleri, aslında ahlakın ve aklın yokluğu anlamına gelmektedir. Bütün ideolojiler, inançlar, kalıblar, kaynaklar ve kurumlar sürekli olarak sorgulanmalıdır. Bir inancı veya ideolojiyi inkâr etmek veya inanmak, insanı ahlaklı ve akıllı yapmaz. İnsanı ahlaklı ve aklıllı bir birey haline getirecek şey, insanın güzellik, doğru ve iyi arayışıdır. İnsanın ahlaklı ve akıllı olmak için bilime, sanata ve felsefeye ihtiyacı vardır. Ahlak, bireyin insana ait olan aklı, bilimi, sanatı ve felsefeyi esas almasını gerekli kılmaktadır. İnsana dayatılan sahte kurgular, kurumlar ve kaynaklar, ahlakı ve aklı değil, ahlaksızlık ve akılsızlık üretmektedirler.
Mutlak doğrular adına kurgulanan ve dayatılan mutlakçı ahlakçılık, aslında ahlak değil, ahlaksızlıktır. Mutlak ahlakçılık ve mutlak doğruculuk, insanın aklını ve ahlakını birlikte ortadan kaldırmaktadır. İnsan, aklını, bilgisini ve tecrübesini kullanmak suretiyle ahlaki yaşam tarzını ve sorumluluğunu keşfetmeli, olgunlaştırmalı ve yaşamalıdır. Bireyler, kendileri, diğer insanlar ve canlılar için neyin iyi ve kötü olduğunu fark edecek bir ahlaki olgunluk düzeyine ulaşabilirler. Bireyin evrensel standarlarda bir ahlak anlayışına ulaşması için, zengin ve çoğulcu bir ahlak tecrübesine ihtiyacı vardır. Zengin ve çoğulcu bir ahlak tecrübesi, akıl, bilim, tecrübe, sanat ve felsefe sayesinde mümkün olabilir. Evrensel ahlak, ahlakta tektipçilik, homojenleştirme, mutlaklaştırma ve despotizm demek değildir. Ahlak, özgürlüğe, barışa, çoğulculuğa, demokrasiye ve eşitliğe bağlı olmayı ve yaşamayı gerektirmektedir. Despotizm, ayırımcılık ve şiddet, ahlaksızlıktır. Evrensel ahlak, akli, tecrübi, bilimsel, felsefi ve sanatsal deneyimler sonucunda çoğulcu ve çeşitli niteliklerde olgunlaştırılan ve geliştirilen insan onuruyla, özgürlüğüyle ve eşitliğiyle bağdaşan değerler ve ilkelerdir. Ahlak, doğmatik ve kapalı bir alan değildir. Doğmatiklik ve kapalılığın egemen olduğu alanda ahlaksızlık hâkim olmaktadır. Ahlak, açıklığa, sorgulanmaya ve gelişmeye dayalı bir tecrübedir.
İnsanın, en ayırıcı özelliği özgür düşünceli olmasıdır. Özgür düşünceli olan insan, insanı ve doğayı esas alır. Özgür düşünceli insan, kendisi dışında ve üstünde hiçbir otoriteye ve kurguya bağlı ve bağımlı köle değildir. Bilime, demokrasiye, özgürlüğe ve sanata bağlı olan özgür düşünceli birey, özgürce araştırmaya ve aklını kullanmaya dayalı ahlaki bir hayatı yaşamak şeklindeki meydan okumaya cevap vermek için sürekli olarak kendini yenilemek, çaba sarfetmek ve aşmak ihtiyacındadır. Hiçbir güç ve kurgu, insanı kurtaramaz. İnsanı geliştirecek ve olgunlaştıracak olan da gene insanın kendisidir. Ahlak, insanın kendi kendini özgürleştirmesi ve olgunlaştırması için deneyimlediği zenginleştirici ve çoğulcu süreçlerden oluşan çok boyutlu dinamik tecrübeler alanıdır.