İNŞALLAH
Nasreddin Hoca'nın meşhur bir fıkrası vardır. Bir gün Hoca hanımına "Yarın oduna gideceğim" der. Eşi "İnşallah de Hoca" diye karşılık verir. Hoca da "Ne lüzumu var? Yarın sabah eşeğime binip ormana gideceğim ve odun getireceğim" cevabını tekrarlar.
Sabah olur, Nasreddin Hoca eşeğini alarak oduna gider. Aradan birkaç saat geçtikten sonra kapı çalınır ve Hoca perişan bir şekilde eşinin karşısındadır. Meğer ormandayken şiddetli yağmur bastırmış, ardından vahşi hayvanlar Hoca'yı hırpalamıştır. Hoca da odun toplamadan canını zor kurtararak kendini evine atabilmiştir.
Hanımı karşısında Hoca'nın perişan ve tanınması zor halini görünce önce tereddüt eder ve "Hoca karşımdaki sen misin?" diye sorunca Hocamız şu muhteşem cevabı verir:
"İnşallah benim. İnşallah benim" demiş ve bundan sonra ne iş yapmaya niyetlense, bir planını içinden veya dışından geçirse; " İnşallah" diye sözüne başlamayı alışkanlık haline getirmiş.
Çünkü inşallah yani "Allah isterse, takdir ederse" demek, hayatın bizim boyutunu aşan bir hakikatının var olduğunu anlatır. Biz ancak ve ancak cüzi iradeye sahibizdir ve o iradeyi de O'nun izni ve müsaadesiyle kullanabiliriz. Mutlak irade sahibi elbette ki Rabbimizdir. Kurumuş bir yaprak bile ağaçtan O müsaade ederse yere düşer.
İnşallah sözü, hayatın ve kainatın tek tek insan gerçeğinin çok ötesinde olduğunu; insani iradenin, tek başına niyeti aşamayacağını ifade eder.
Bunları neden mi yazdım? Bakıyorum da bir odağa tabi olduğu bilinen kalemşörler sanki gelecek ellerindeymiş, Türkiye'nin kaderi onlara bağlıymış, ülke sanki onlardan sorulurmuş gibi havaya girmişlerdi. İleri geri konuşuyor, kendilerine uymayan düşüncelere sahip kişilerle alay ediyor ve onları küçümsüyorlardı. Bu gururlu ve kibirli davranışlarına, narsist tavırlarına, yalan ve iftirayı mücadele metodu olarak görmelerine, fitne ve fesat yangını çıkarmalarına ilk tokat 30 Mart seçimleriyle geldi.
Onlara söyleyeceğimiz şudur: Daha bu milletten çok tokat yiyecekler ve hep mahcup olacaklar. Rabbim ömür verirse göreceğiz.
Ancak onlara tavsiyemiz kendilerine çeki düzen vermeleri, ülkeyi ve başka cemaatten olan kardeşlerini yangın içine atmamaları olacaktır. Belki böylece kendilerini affettirirler.