Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Eylül 2020

​İnşadan İnşaata

Bir dostum anlatmıştı. İnşaat fakültesinde bir hoca kariyer günleri kapsamında bir okula gitmişti. Orada bir konferans verecekti. İnşaat hocası, inşaat mühendisliğinin artı ve eksi yönlerini anlatmış. Kendince bir ahenk unsuru katmış olmalı ki daha soru cevap faslına gelmeden öğrenciler arasından bir genç ayağa fırlar ve heyecanla şunu söyler.

“Hocam ben de inşaat mühendisi olmak istiyorum.”

Kendi bölümünü çok seven bir hocanın kendi bölümünü taleb eden bir öğrenciye yaklaşımı nasıl olmalıdır. Bu hoca, o çağrıyı aldığında çağrının hedefinde bulunan öğrenciyi kucaklamak istemez mi? Mesela ben inşaatçı hoca yerinde olsaydım sahneden iner ve hemen gider öğrencinin gözlerinden öperdim. Hiç olmazsa ellerini sıkar, onu tebrik ederdim. “Merhaba meslektaşım, hoşgeldin aramıza” derdim. Bu son söylediğim cümlenin bir felsefi alt yapısı vardır. Yakın zamanda tanıştığım ve ahilik tarzı örgütlenmeye dayalı çalışma yapan bir vakfın senedinde üniversiteye yeni başlayan öğrencilere artık o mesleğin erbabı gibi görülecek ve öğrenciye öylece hitap edilecek. Mesela sayın doktorum, kiymetli avukatım ve mühendis bey gibi. Aslında çoğumuz üniversiteye başladığımızda birbirimize hocam diyorduk, bunun hikmeti bu olsa gerek.

İnşaat Fakültesi Hocası, söylediklerimizin tam aksini yapmış. Dostumun söyledğine göre öğrenciye önce bir soru sormuş. Ailesinin ekonomik durumu ile ilgiliymiş sorusu. Cevap tatminkar olmayınca “Sen inşaat mühendisi olamazsın evladım.” demiş. Bir iki cümle de çıkardığı kanunun gerekçeli kararı şeklinde açıklamış.

“Bu memlekette inşaat mühendisi olmak için çok paran olması lazım.”

İlginç olan şu ki bu hocanın gerekçeli kararı, o şehrin sosyolojisine hiç de uygun değildi. Bir kere bahsi geçen şehirde müteahitlik işiyle uğraşan çekirdek kadronun hiç biri inşaat mühendisi değildi. Çok sonradan çocuklarının okumasıyla aile şirketlerini kurmuşlardı. İnşaat mühendisliğini seven insanları deprem bölgesi olan ülkemizde yetiştirmeliyiz. Yakın zamanda meydana gelen depremlerde kaç insanımızı kaybettik, hatırlayalım.

Konumuza tekrar dönelim. Hoca, anlattıklarına kulak kesilen daha da önemlisi anlattıklarına inanan bir öğrenci bulmuştur. Bu zamanda kolay değil elbet kendi mesleğini sevmek ve sevdirmek. Öğrenciye “Sen kazan bursun da benden” diyebilirdi. İnşaat mühendisliğine ancak değer verenler bu mesleği önemli kılabilir. Zamanla bu değeri üretemezsek evlerimiz, işyerlerimiz, cadde ve sokaklarımız yaşanmaz hale gelir.

İnşa kelimesinden bihaber olan zihniyetin tam da yapacağı bu olsa gerek. Elimden gelse Ziya Paşa’nın “Şiir ve İnşa” makalesini inşaat fakültesinin giriş kısmında bir tabelaya yazmak isterim. Şiiri hepimiz biliyoruz. Ama inşa kelimesinin bugünkü inşaat kelimesinin tekili olduğunu hatırdan çıkarmamak lazım. Nesir, yani düz yazı... Şehirlerdeki evler de harflerin, hecelerin, kelimelerin ve cümlelerin birleşimi gibi birleşirler. Büyüklerimiz, bu sektöre inşaat derken İslam medeniyetinin değerlerinden yola çıkan bir değerler sistemini şehirlere kurgulamak istiyordu. Nitekim klasik şehirlerimizde bu başarıldı. Şehir-ahlak-medeniyyet tasavvuru bugünkü inşaatçıları bekleyen önemli bir değer sistemidir.

Hocanın öğrenciye bu tavrını öğrenince sanki televizyonda ucuz bir film izlemiş gibi oldum.Duyduklarımı yormaya başladım. Yorarken de yoruldum doğrusu. Nasırlaşmış düşünceler, kalıplaşmış teknikler; şiirden yoksun, inşadan yoksun inşaat fakülteleri var karşımızda. Şehirleri çoktan kentlere dönüştürmüş durumda. Bugün oturduğumuz uydu kentler, çevre ile tabiat ile savaşarak kendine alan açmıştır. Oysa eski şehirler çevreyi ve tabiatı fethederek, onunla barışarak, konuşarak kendine yer bulmuştu. Bu nedenle bugünkü inşaat zihniyeti Napolyonvari bir zihniyettir. Napolyon, kadim Paris’i önce yıkıp sonra kendine isyan edilmeyecek durumda düz ve geniş caddelere dönüştürmüştü. Sanki bütün dünya da Napolyon ile işbirliği içinde kendi şehirlerini kadim kodlarından koparırcasına kentlere dönüştürüyor. Evlerimiz de beyaz adamın kutusuna dönüşüyor.

Memleket, yeni Mimar Sinanlarını, yeni inşaatçılarını bekliyor. Maziyi koruyalım ki geleceğe bu aynadan bakalım.