Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Aralık 2020

İnkar ve ifşa

İnsanlar, başlarından geçen kötü tecrübeleri gizleme şeklinde bir eğilime sahiptirler. Kadınlar şimdiye kadar kendilerine yönelen cinsel taciz şeklindeki davranışlar karşısında sessiz kaldılar. Kadınların sessizliğinden cesaret alan tacizciler, yaptıklarını inkar ettiler ve hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ettiler. Bugünlerde tacize uğrayan kadınlar, artık gizlemek yerine yaşadıklarını kamuoyu önünde dile getiriyorlar. Gizlemek ve inkar etmek yerine ifşayı ve konuşmayı esas alan yeni yaklaşım, kadınların kendilerine yönelik tacizlere ve saldırılara karşı sessiz kalmayacaklarını göstermesi açısından önemlidir. İfşa, riskli bir girişimdir. Bütün risklerine rağmen kadınların ifşayı çıkış yolu olarak görmesi, kadınların tacize karşı artık gemileri yaktığını göstermektedir.

Kadınların yaşadıkları travmatik olaylardan ve faillerinden kamuoyu önünde yüksek sesle bahsetmeleri, bireysel şekilde gerçekleşmemektedir. Kadınlar, kendi aralarında dayanışarak tacize, sarkıntılığa ve saldırganlığa karşı bir kadın koalisyonu oluşturarak harekete geçmişlerdir. İfşa girişimi, bireysel sınırların ötesinde bir kadın dayanışması ve koalisyonunun önünü açmıştır.

İfşa girişiminin sosyal açıdan çok önemli anlamları vardır. Kadına karşı şiddetle, tacizle, tecavüzle ve sarkıntılıkla mücadelede ifşa hareketiyle başlayan girişimin bütün topluma yayılması gerekmektedir. Bütün toplum, ifşayı salt bir kadın sorunu olarak değil, herkesin sorunu olarak tanımalıdır. İfşa hareketi, aslında bir erkek sorunudur. Erkek olmayı, kadına sarkıntılıkta, tacizde ve tecavüzde bulunmakla özdeşleştiren hastalıklı yaklaşımla yüzleşmek bir gerekliliktir. İfşa hareketi, aslında erkeklere kendileriyle yüzleşmeleri ve arınmaları için yapılan bir davettir. Erkekliklerinin karanlık ve kirli taraflarıyla yüzleşmeden gerçek insan olunamayacağı hakikatiyle erkeklerin yüzleşmesine ve kendilerini temizlemelerine ihtiyaç vardır.

Taciz, tecavüz, sarkıntılık gibi yollarla kadının bedeni üzerinde iktidar kurmayı kendisinin doğal imtiyazı gören çarpık ve yoz anlayışın ve tutumun deşifre olması gerekmektedir. Kadının rızası olmaksızın cinsel açıdan tatmin olmak için kadını taciz etmek, kadın için baş edilmesi zor bir travmadır. Tacize uğrayan kadınlar, ifşa yoluyla yaşadıkları travmayla baş etmeye çalışmaktadırlar. Bu noktada önemli olan husus, hiçbir şekilde tacizcinin yanında yer alınamayacağı ve yaptığının hafifletilemeyeceğidir. İfşa yoluyla yaşadığı travma ile baş etmeye çalışan kadın mağdurların yanında yer almak, tacize sıfır toleransı savunmak, insani, ahlaki ve hukuki bir sorumluluktur.

İfşa girişimi, tacizin ve sarkıntılığın istisna değil, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir ahlak ve hukuk dışı bir davranış kalıbı olduğunu gösterdi. Kadınların, yayıncılık, edebiyat ve sinema alanları dahil olmak üzere her alanda tacizle karşılaştıklarını öğrendik. Edebiyat, sanat, sinema, yayıncılık ve akademi gibi alanlarda kendine yer bulmanın ve ilerlemenin yolunun uğranılan tacizi kabullenmekten başka yol olmadığını dayatan kişilere karşı, kadınların artık sessiz kalmaması gerekmektedir. Kadınların akademi, yayıncılık, edebiyat, tiyatro ve sinema ve diğer alanlarda var olmaları, erkeklerin onlara bahşettiği bir nimet değildir. Bu alanlarda var olmak, üretmek ve gelişmek, kadınların doğal hakkıdır. Kadınların sanat, edebiyat, yayıncılık, sinema, akademi ve diğer alanlardaki varlığını taciz ve sarkıntılık için bir fırsat ve imkan olarak gören erkeklerin, kadını ve insani faaliyet alanlarını birlikte kendi keyfi arzularına alet ettiklerini söyleyebiliriz.

İfşa girişiminin edebiyat, sanat, yayıncılık, sinema, akademi ve tiyatro sektörlerinde ortaya çıkardığı taciz olayları, bu alanlarda sanıldığı kadar yüksek beceri kapasitesine sahip erkeklerin faaliyet göstermediğini ortaya koymaktadır. Bu alanlarda faaliyet gösteren erkekler, taciz ve sarkıntılık gibi sıradan kötülükleri kolaylıkla işleyebilecek düşük kişiliklere dönüşebilmektedirler. Kadını sanatçı, tiyatrocu, akademisyen, sinemacı, yayıncı veya yazar olarak görmek yerine kadının cinsel bir nesneye indirgeyen yaklaşım, bu alanlarda da etkindir. Kadınların kültür, sanat, tiyatro, akademi, resim, mimarlık ve diğer alanlara girmesinin bedeli, taciz ve sarkıntılık olmamalıdır.

Sahip olunan yetenek, şöhret, itibar veya servet hiç kimseye tacizde veya sarkıntılık da bulunma hakkı vermemektedir. Tacizin sınıfı, statüsü, dini ve milliyeti yoktur. Taciz ve tecavüzle kadını hayattan dışlayan her türlü suça karşı olmak, ahlaki bir gerekliliktir. Taciz konusunda hiçbir şekilde defensif veya polemiksel tartışmalara girmek yerine hukuk ve ahlak merkezli bir tutumun takınması, kadına karşı şiddetle mücadeleye önemli katkı sağlayabilir.