İnkâr Çadırı…
Kılıçdaroğlu Elazığ’da Kızılay çadırına giriyor ama aklı başka yerlerde olduğu ve istenilen muhalefeti yerine getirmek için bulunduğu çadırı görmezden geliyor. Ankara’ya dönünce gurup toplantısında “Bir tane Kızılay çadırı göremedim” diyor. Aslında bu sözün altında yatan gerçek; devlet neden bu denli hızlı hareket ediyor, bütün imkânları ve Kızılay’ı ile afat bölgesinde yer alıp, yara sarıp, merhem oluyor? Düşüncesidir…
CHP’nin genlerinde, milletin ihtiyaçlarına cevap vermek olmadığı ve hiçbir sıkıntı ve afatta milletin yanında yer almadığı, gerekli hizmeti yapmadığı için ve bütün iktidarları döneminde insanlara hor davrandığı için elbette iktidarın bu başarısı karşısında rahatsız oluyor. Haliyle Kılıçdaroğlu’nu da, bu acı günlerde, devletin mağdurlara gereğini yapması rahatsız ediyor. Çünkü her yapılan hizmet, CHP’nin kara günlerini hatırlatıyor ve geçmişin başarısız, ilgisiz dönemi de hatırlandıkça vicdan çadırı unutulup, düşmanlık çadırına giriliyor. Vicdan çadırını görmezlikten gelen elbette inkâr ve düşmanlık çadırına girer... Yoksa Kılıçdaroğlu kameralar önünde Kızılay çadırına girip, sonra niye inkâr etsin ki. Kılıçdaroğlu, bulunduğu çadırın Kızılay çadırı olduğunu bal gibi biliyor ama ondan ve CHP’den inkâr çadırında bulunmaları gereği istenilmiş… İnkâr çadırında olanlar hiçbir hakikat çadırını kabul edip, altına sığınmazlar… Hakikat çadırının doğruları CHP’yi boğar…
Yahu cumhuriyet kurulurken, CHP için bizim bilmediğimiz gizli kanunlar mı yazılmış? Mesela; muhalefet olmak için mutlaka inkâr ve yalan mı kullanmalı? Bir siyasi parti lideri, bu kadar hızlı ve anında hakikatleri ortaya koyan iletişim araçları varken, nasıl gerçekleri saptırıp, milletin aklıyla alay eder ki? Muhalefet lideri olmak, düşmanca bir tavır içine mi girmeyi, inkâr politikaları ile gusletmeyi mi gerektiriyor? Başka çadırlar altına sığınıp, kendi çadırını mı yok saymak lazımmış? Hakikatleri karalayarak, inkâr politikası ile mi halkın huzuruna çıkmak gerekiyor? Bu nasıl bir siyaset, bu nasıl bir iğrenç tavır? İnsan siyasette bu denli nasıl kirlenebilir ve hiç rahatsız olmaz ve hiçbir şey yokmuş gibi milletin huzuruna çıkıp ahkâm keser? Yahu! Ak Parti bu ülkenin partisi CHP’nin olduğu gibi… İktidarda olana haince tavır sergilemek, muhalefet olmayı kan davasına çevirmek yanlış, çok yanlış!
İktidar hemen hemen her mevzuda muhalefeti bilgilendirmeye hatta varsa görüşlerini almaya çalışıyor ama bizim muhalefet düşman devletler nasıl davranıyor aynı ahvali sergilemekten asla geri durmuyor. Sadece bir çadır meselesi olsa unutur gidersin ama her gün gerçekleri inkâr etmek, utanmadan sıkılmadan dile getirmek bitmiyor – tükenmiyor...
İnsanın beynini yapan, Büyük Sanatkâr Allah, bazen insanın iradesi dışında içindeki doğruları dışa vurduruyor… CHP'li Engin Altay, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok.” Dememiş miydi? Bu nasıl kin ve nefret? CHP’yi idare eden perde arkasında ki güç, öyle bir yasak koymuş ki; Ak Partinin icraatlarını ve doğrularını sakın alkışlamayın, milli olan meselelerde ise yanında yer almayın direktifini çekmiş. Ve hala bizler utanmadan CHP’nin insaflı davranmasını bekliyoruz… Bizdeki bu iyi niyet, ne dangalak bir iyi niyet… CHP asla doğru yapılanı, milletin lehine olanı alkışlamaz; ulusal bir meselede de devletin yanında yer almaz! CHP, her şeyi kendine has yorumlar ve kendine olan rahatlığı, özgürlüğü kimseye istemez…
Vallahi billahi zorumuza gidiyor; ülkede irili ufaklı meydana gelen depremler ve üzerimize üzerimize gelen ihanetler, sadece bu topraklar için yazılan senaryonun çekçekleşmesi için dibimizde kaynayan kazan Suriye ve bu kadar iç – dış sorunlar varken CHP ve Kemalistler samimiyet dili takınamıyorlar, millete omuz vermiyorlar… Dillerde yalan, kalemlerde iftira; durdukları yer ise bu toprakların gerçek sahiplerini üzüyor… Sadece Erdoğan’ı yıpratma üzerine kurulan çürük siyasetler ile yuvarlanıp gidiyorlar… Değer mi bu fani dünyanın perdesini yalanlarla kapatmaya?