İngilizlerin sefil Sefiri
Bir sefir, gittiği ülkenin kanunlarına riayet edip ve halkına saygı göstermek zorundadır.
Sefirliği sefillik olarak serd edenlerin neredeyse tamamının ABD ve birkaç türedi devletin temsilcisi olması tesadüf değildir elbet. Asaletin zirve mesleklerinden olan Sefirliği sefillik girdabına çekenlerin tamamının tarihsel bir geçmişi olmayan devletlerin temsilcisi olmaları tesadüfi değildir.
Zaten o yüzden diplomasi kulvarlarında, asillerin mesleği olan Sefilliğin haysiyetini korumak için "diplomasi şımarıklığı" diye tanımlarlar. Asillik sıfatı veya batılı adıyla burjuvazi, toplumların yüzyılları aşan sosyal, politik ve kültürel birikimleri sonucunda oluşur.
Burjuvazi de öyle 200 veya 300 yıl içerisinde oluşmuyor. Asiller sınıfı veya burjuvazinin oluşması için onlarca kuşağın geçmesi lazım.
Türkiye'de bulunan diplomat sıfatlı "diplomatik şımarık"lar kimler diye sorarsak, halkın aklına gelen isimlerin yüzde 90'ı ABD temsilcileri, geriye kalanların da Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye gibi oluşturulmuş suni devletlerin diplomatları akla geliyor.
İngiltere, Rusya, Fransa ve Almanya gibi tarihsel birikim ve medeniyetleri olan ülkelerin diplomatlarının neredeyse tamamının layıkıyla ülkelerini temsil ettikleri arşivlerimizde mevcut.
ABD-NATO Gladiosunun Türkiye'deki en büyük terör örgütü olan FETÖ'nün katlettiği Rus Büyükelçi Sayın Karlov'un Türk sokağı ile çok yakınlık kurup asil davranış ve muhabbetleri unutulacak gibi değil.
Ya da Nazi Almanyası'nın Ankara Sefiri Von Papen'i bilmeyenimiz mi var?cMüthiş asil davranışı, karşısındakini ezmeyen özgüveni hala anlatılır.
İngiliz Sefirleri de yüzlerce yıldır ülkemizde bulunurlar. Tarihimizde bize en çok acı veren, imparatorluğumuzun yakılmasına sebep olan, yüzyıllar boyunca gırtlak gırtlağa boğuştuğumuz İngiliz sefirlerinin neredeyse hiçbiri kendi ülkelerinin adına halel getirecek bir çirkefliğe bulaşmamışlardır. Ya da en azından Türk kamuoyunun duyduğu seviyesiz bir olay ile adları anılmamıştır.
Hollanda'yı ele alalım. Tarihimizde, topraklarımızda ilk sefir bulunduran Hollanda Kraliyetidir. Hollanda, son yıllarda Nazi Almanyası'nı dahi aşan faşizan, çirkin ve çirkef icraatlara imza atmasına rağmen, bir diplomatının adı "diplomatik şımarıklık" eyleminde geçmedi.
Ruslarla maalesef (ABD'nin çıkarları adına) 70 yıllık bir düşmanlık güttük. Sovyet Rusya'nın son sefiri olan Albert Çernişev'in adını duyup da onu hala saygı ve güzel sözlerle anmayan hiçbir Türk yurttaşı yoktur. Yaklaşık 30 yıl önce ülkemizden gitmiş bir diplomatın hala saygı ile anılması, öyle uluslararası ilişkiler eğitimi ile olmaz.
Binlerce yıllın birikimi olan kültürle; kültürün ürünü olan asalet ile açıklanır.
Dünya'da sefirlik görevi bilindiği kadarıyla kralların yakın akrabaları tarafından icra ediliyor. Çünkü, kral veya imparator/içe, ülkesinin çıkarlarını en sağ duyulu en efendi en kibar en nezih adamına emanet etmezse zarar edeceğini biliyor.
Türklerde de durum aynıdır. Tanzimat'a kadar sefirlik görevi Sultanın ailesinden biri ya da en değerli ve en saygın, rikkatli zarif paşasına tevdi edilirdi. O yüzyıllarda Türk sefiri olarak Krallıkların başkentlerine gönderilen Türk sefirlerin esvafları Batılı vakanüvisler tarafından anlatıla anlatıla bitirilemiyor.
Ne var ki, bizde Paris sefirimiz Şerif Paşa gibi zıpçıktılar, Kadim Birleşik Kırallık'ta da çıkmıyor değil. Birleşik Krallık'ın mevcut Ankara Büyükelçisi Richard Moore, Osmanlı'nın hatalarından olan Şerif Paşa gibi bir sefilliğin dibinde yer alıyor.
Bu elçi, Türkçe biliyor ve Türkçe twitler atıyordu. Tevekkeli bu twitlerinin bir gün cılkının çıkacağını beklemiyor değildim. Çünkü sulu sepken twitler, gün gelir İngiliz hükümetinin başağrısı olacaktı.
Dönem dönem Morre'a ağır sataşmalar oldu sosyal medyada. Bir gazeteci olarak müdahil oldum hep. Moor'un seviyesiz bir dili üslubu olabilirdi. Ama o Sadece Birleşik Krallık hükümetinicdeğil, bütün İngiliz halkını temsil ediyordu. Ve bir halka saygı gereği, bu şahsa da saygın hitap edilmesi gerektiğini ısrarla vurguladım. Daha sonra Moore'un cemayizelevvelini öğrenince sosyal medyadaki laçkalarla aynı kumaşın ürünü olduğunu anladım ve uzak durmaya çalıştım.
Moore, geçtiğimiz günlerde refikimiz Sabah gazetesine gönderdiği bir makalesinde yaptığı hatayı editörler fark ediyor. Gazetenin editörleri Moore'un Özel kalemine ulaşıyor ve tashih yapılmasını istiyorlar. Ardından Özel kalem gazeteye dönerek, sefirin uçakta olduğunu ve telefonla kendisine ulaşılmasının mümkün olmadığını söylüyor. Sabah editörleri de Moore'un yaptığı ve çok büyük haksızlıklara sebep olacağı maddi hatayı kendilerinin düzelteceklerini özel kalem hanımefendiye belirtiyorlar.
Yazı gazeteden çıktıktan sonra, İngiliz elçisi Moore, ABD diplomatlarının da aşağısında bir seviyede içindeki bütün cürufu ağzı ile döktü ortaya. Sosyal medya üzerinden meslektaşlarımıza hakaret etti. Bir çığırtkan edasıyla sirkatini serdedip durdu.
Buyükelçi, bu üslubu ile ne İngiliz hükümetine, ne Kraliyet ailesine, ne de İngiliz halkına yakışan bii olmadığını göstermiştir.
Acaba İngiliz dışişleri bakanlığı, Ankara'nın göbeğindeki kendi sefaretlerinde oluşan ve etrafına cüruf saçan bu bataklığı ne zaman kurutacak?
Bir elçi, Türk gazeteciye ağıza alınmayacak hakaret ve saldırılarda bulunmasına rağmen, Türk medya örgütlerinden ses çıkmaması ayrı bir rezillik.