İnceliklerin şairi: Gülten Akın
Bütün dünya Amerika seçimlerine kilitlenmiş durumda. 4 yıldır uyguladığı nefret politikalarıyla dünyayı çok kötü bir yer haline getiren Trump’ın tekrar seçilme ihtimalinin güçlenmesi, bütün dünyada büyük bir kaygıya neden olmuştur. Keyfiliğin, sorumsuzluğun, ırkçılığın, eşitsizliğin, yoksulluğun ve şiddetin egemen olduğu bir dünyada duyarlı ve düşünceli olma yetilerini yitirmiş yöneticilerin elinde insanlık durumumuz giderek daha kötü bir hal almaya doğru gitmektedir.
Şiirin, sözün ve demokrasinin yüzeyselliğe boğulması, anlamsız anlamlarla içlerinin boşaltılması, insanlığın başına büyük belalar açmaktadır. Bu olumsuz şartlar altında yazdığı şiirlerle insanlığın ruhunu incelikli bir şekilde anlatan Gülten Akın’ı (23 Ocak 1933- 4 Kasım 2015) 5. ölüm yıl dönümünde anıyoruz. Gülten Akın, kendisinin ve insanlığın içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Ben İkinci Dünya Savaşı'nı gördüm ve 90'lara geldiğimiz zaman bile ben bu yaşamın daha güzel olabileceğine dair bir takım umutlar besledim. Bakın yaşam nedir? Yaşam gerçektir, yaşam düştür. O ikisi bir açıyı taşısalar da yaşam bu ikisi birlikteyken ancak yaşamdır. O ikisini birbirine yaklaştıracak şey de umuttur. Bu umut kaybolduğu, gerçekle düşün arası çok açıldığı zaman tam bir trajedi oluşuyor. İnsan yaşamında, ilişkilerinde, dünya ile insan arasında bir bölünme, parçalanma oluşuyor. Ve şiddet buradan çıkıyor. Düş'ün yaşama dönüşebileceği umudu olmadığı zaman bu şizofrenik bir bölünmeye sebep oluyor. İşte dünyanın ve insanların sorunu bence burada."
“Ah kimselerin vakti yok/ durup ince şeyleri anlamaya” diyen Gülten Akın, içinde bulunduğumuz hoyratlık, kabalık, sertlik, düşüncesizlik ve duyarsızlık halinden çok şikayetçiydi. İnsanlık olarak ışığı görmemiz ve ince şeyleri anlamak için durmaya, durulmaya ve düşünmeye her zamankinden çok ihtiyacımız vardır. Gülten Akın, bireyi ve toplumu sürekli gözleyen derin bir bakışı ve kavrayışı olan bir şairdir. Bireyin yaşadığı bütün sorunlar, Akın’ın şiirlerinde incelikli ve derinlikli bir şekilde ifadesini bulmaktadır. Akın’a göre “şiir bilgiyi de varlığı da aynı zamanda kapsarsa şiir olur.” Akın, insandan aldığını insana üfleyen bir şairdir. Akın, insanın yaşadığı bireyselliği ve toplumsallığı incelikli bir şekilde anlatan ve insanlığa şiir yazan büyük bir kadındır.
Gülten Akın, hep sınırlamalarla ve hayal kırıklıklarıyla hayatın içinden çıkılmaz bir cendereye dönüşmesine karşıdır. Hayatı hep vazgeçmek ve gerilemek olarak dayatan, dönmenin dışında seçenek bırakmayan bütün kurguların yapaylığını Akın şöyle ifade etmektedir: “Uzaktı dön, yakındı dön, çevreydi dön/Yasaktı yasaydı töreydi, dön/İçinde dışında yanında değilim/İçim ayıp, dışım geçim, sol yanım sevgi/Bu nasıl yaşamaydı dön.” Akın, özgürlüğün ve sevginin peşinde dolaşan hür ruhunu şöyle ifade etmektedir: “Kendimi hep bir yolcu gibi duydum. Bir gezgin. Ama çerçevelenmiş kurallı bir hayatı eksik bırakmadan sürdürmek de bir zorunluluktu. O zaman bu gezginlik, bir düş, bir hayal gezginliği olacaktı. Öyle oldu. Sınırlanmış bir yaşam alanını, geniş bir cezaevini şiirle aştım. Gerçek özgürlüğün dilini yakaladım. Nesnelin dışında, aşkın belirlediği, aşkınlığın belirlediği dünyayı buldum.” Akın, dönmek yerine, ilerlemenin ve üretmenin insanı özgürleştirdiğine inanmaktadır.
Gülten Akın, hayata, insana ve doğaya duyarsız olmayan bir şairdir. Ona göre insan olmak, sorumlu olmayı gerektirmektedir. Savaşı Beklerken isimli şiirinde insan olmanın sorumluluk demek olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatmaktadır: “Nergisten sorumlu değilmişim bunu öğrendim/Kar umarsız yağabilir, ayaz çıkabilir/ Uzun sürebilir, kötü şeyler olabilir/ Nergis uyanmayabilir/Ne ışgını ne dalı sor ne de tomurcuğu/ Aklım kırık, şaşırdı eski beklentilerim/ Kimyasal korkular, kanlı gecelikler, dalgalı sirenler/ Çocukları koy ver, nereye gitseler ne yapsalar/ Nasılsa füzeler bombalar onları buluyor/Nergisten ben sorumluydum, ışgından ve çocuklardan/Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur.” Gülten Akın, hayata, insana ve tabiata kayıtsız kalmanın ve sorumsuz yaşamanın bizi insanlığımızdan çıkaran yoz durumlar olduğu mesajını çok güçlü bir şekilde vermektedir.
Gülten Akın, “Uzun Yağmurlardan Sonra” şiirinde unutulmamayı ve hatırlanmayı istediğini şöyle dile getirmektedir: “Sen yağmurlu günlere yakışırsın/Yollar çeker, uzak dağlar çeker, uzak evler/Islanan yapraklar gibi yüzün ışır/Işırsa beni unutma/Yeni dostlar, yeni rüzgarlar gelir geçer/Yosun muydum, kaya mıydım, nasıl unuturlar/Kahredersin başın önüne düşer/Düşerse beni unutma.” İnceliklerin Şairini saygıyla anıyorum.