İnceldiği yerden kopsun!..
Cuma akşamı Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD ile telefon diplomasisinden sonrası ortaya çıkan hava
“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli” olduğunu açıklıyordu.
Ve dün ABD, her 24 Nisan’da
gündeme getirdiği sözde “soykırım” tehdidiyle ilgili tavrını netleştirdi. Kanlı
kongre baskını ile başkanlık görevini teslim alan Joe Biden’in Türkiye’ye karşı
ilk büyük icraatı Ermeni diasporasına diz çökerek sözde “soykırım”ı tanımak
oldu. 106 yıl önce yaşanan olaylarla ilgili Türkiye’ye karşı “tarih suikastı”
gerçekleştirdi. 1981’de başkan Ronald Wilson Reagan’ın kullandığı zehirli dili
bu defa Joe Biden daha da ileri taşıyarak hem “Soykırım” hem de “Büyük Felaket”
ifadeleriyle Türkiye’ye hasımlığını açık açık ilan etti.
*
“Her yıl bugün Osmanlı dönemindeki Ermeni
soykırımında ölenleri hatırlıyoruz ve böyle bir zulmün bir daha yaşanmaması
için taahhüdümüzü yeniliyoruz...” açıklaması Biden’in kendi geçmişleriyle,
hatta “Amerikan Rüyâsı” için üzerinde tepindikleri dünyayla yüzleşmek için hiç
aynaya bakmadığını gösteriyor.
Sömürmek için dünyayı ateşe
vereceksiniz!.. Terör örgütlerini besleyeceksiniz!.. Kudüs’ü İsrail’in başkenti
ilan edeceksiniz!.. İslâm coğrafyalarındaki dünya miraslarını
bombalayacaksınız!.. Irkçılığın daniskasını yaparak insanlığın nefesini
keseceksiniz!.. Sonra dönüp Türkiye’ye “soykırım”cı diyeceksiniz!..
Oldu mu, şimdi “beyaz adam”!..
Dön kendine bir baksana!..
*
Dünyanın en âdî cinayeti olan
soykırım suçunu defalarca işleyen ABD, Türkiye’yi “soykırım”la suçlayacağına
dönüp katlettikleri Yerlilere, Kızılderililere, Afrikalılara, Vietnamlılara,
Afganistanlılara, Iraklılara yaptıklarına bir baksın. Hiroşima’ya, Nagasaki’ye
baksın.
Ermeni çetelerinin başlattığı
Osmanlı’yı çökertme operasyonuna karşı alınan tedbirlerin sonucu başlatılan
tehcir hadisesini tarihi ve hukuki bağlamından kopararak “soykırım”a
bağlayanların amacı belli; Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp taviz üstüne taviz
kopartarak, vesayetlerini devam ettirmek.
*
Monşerliğe gerek yok; inceldiği
yerden kopsun!.. Türkiye, ABD’nin bu mensetsiz ve alçakça tutumuna Meclis’te alacağı
kararla “mukâbele bi’l-misl”le cevap vermeli. Hem masada, hem de sahada.
Sahada ABD’nin Kuzey Irak’taki
beslemelerine kahraman Mehmetçiklerimiz “Pençe-Şimşek ve Pençe Yıldırım
Harekâtı”yla gerekli cevabı verdi. Vermeye devam ediyor, edecek.
Arkasından ABD Büyükelçisi David
Satterfield, Dışişleri Bakanlığı’na çağrılarak Biden’in hukukî olmayan gerçek
dışı beyanına en sert tonda tepki verildi.
Türkiye tek yürek...
STK’lar...
İş dünyası...
Ve haydi vatanseverliğinizi
görelim, bildiri üzerine bildiri yayınlayanlar...
Tarafınız iyice netleşsin...
***
24 NİSAN 1915’TE NE OLDU?..
Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında
Osmanlı Devleti ciddi bir cephe gerisi krizi ile karşı karşıyaydı. Osmanlı, bir
yandan başta Çanakkale Cephesi olmak üzere birçok cephede İtilaf Devletleri’yle
savaşırken, diğer yandan Van, Bitlis, Muş, Zeytun ve Erzurum’da meydana gelen
ayaklanmalarla baş etmek zorunda kalmıştı. Anadolu’da Ermeniler ciddi bir
ayaklanma hazırlığı içindeydiler ve hükümetin çok hızlı kararlar alması
gerekiyordu.
Bu çerçevede Ermeni Taşnak,
Hınçak ve Ramgavar komitelerinde liderlik ve aktif görev yapanlar tutuklandı. Tutuklananlar
arasında Rus, Bulgar veya İran vatandaşı Ermeniler de bulunuyordu.
Tutuklananların çoğu Deyr-i Zor, Diyarbakır, Elazığ, Bursa ve Konya’ya sürüldü.
24 Nisan’da tutuklananlar da tehcire tâbi tutuldu. Ermenilerin zorunlu göçü ile
ilgili Tehcir Kanunu olarak bilinen kanun, Dâhiliye Nazırı Talât Bey’in
girişimleriyle 27 Mayıs 1915 tarihinde hazırlandı ve 1 Haziran’da Meclis-i
Vükelâ’ca karara bağlanıp uygulamaya konunuldu.
Koskoca Devlet-i Aliyye-i
Osmâniyye yavaş yavaş çökerken, tarihin bu karanlık günlerinde büyük acılar
yaşandı...