İnce ince
Mükemmel bir surette yaratılan insanoğlunun hafızasının tek eksiği belkide unutkanlığıdır. "Hafıza-i beşer nisyan ile malu00fbldür." Dünü çok kolay unutuyoruz. Bir yönüyle unutmanın bir nimet olduğu da doğrudur. Eğer insanın bu yönü olmasaydı ve yaşadığı her şeyi yaşadığı anıyla hafızasında saklayacak olsaydı nasıl bir dünyası olurdu düşünün.
24 Haziran genel seçimleri için cumhurbaşkanlığına aday olan isimleri görünce ister istemez hafızamızı bir yoklamak geliyor içimizden. O isimler ve söylemleri bize tarihte hangi kişileri ve olayları hatırlatıyor.
Demirtaş deyince terör ve teröristten başka bir şey gelmiyor aklımıza. Kırk yıldır doğu ve güneydoğuda verdiğimiz şehitler ve onların geride bıraktığı anne, eş ve çocukları birer birer geliyor gözümüzün önüne, doluyor göz pınarlarımız, taşıyor gözyaşlarımız ve süzülüyorlar şakaklarımıza doğru. Bu milletin ocağına ateş düşüren zihniyet ve temsilcilerine bu milletin göstereceği tek adres vardır o da kendi kinleri içinde yaşayacakları hapishane hücreleridir.
Akşener deyince bir insanın koltuk uğruna nasılda zihni ve fiziki değişime uğradığı geliyor gözümüzün önüne. Başını örttüğü günlerden açtığı günlere, tesettüre büründüğü yıllardan açılıp saçıldığı yıllara, fikren bir o parti bir bu parti savrulduğu senelere ve daha nicelerine. Kimin veya kimlerin maşası olduğu ise dillere pelesenk olmuş halde. Hani şu meşhur reklamda söylendiği gibi. "Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz."
Perinçek için söylenecek çok şey yok. Zaman zaman Abdullah Öcalan ile görüşen, zaman zaman Avrupa'da görülen, bazen sağda bazen solda birliktelikleri olan ama kimin adamı olduğu meçhul bir zat. Her dönem ve seçimde hangi başkanlık var ise ona aday olan ve taraftardan ziyade yönlendirici mi kullanıcı mı olduğu meçhul üç beş kişi ile siyasi yoluna devam eden garip bir siyasetçi.
Karamollaoğlu'nu tarih nasıl yazar bilmem ama bildiğim bir şey var ise o da diline, dinine ve siyasetine kast edenlerle birlikte yol yürüyen bir zat. Davasına ve taraftarına ihanet edenlere bu millet ne kadar değer verecek onu da sandıkta göreceğiz. Türkiye genelinde binde yedi olan oy oranının daha şimdiden binde üçe düşmesi sonucun ne olacağını gösteriyor.
Kimliğimizi ve kişiliğimizi erdem, irade ve siyasi duruşuyla yeniden bulduğumuz Erdoğan. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından seçilmiş Cumhurbaşkanlığına kadar her anında şehir ve ülke içinde ve dışında onurla yaşadığımız yıllar.
Bu adaylar içinde hafızamızı ve hatıralarımızı en çok rahatsız edenlerden biri ise İnce'dir. Şahsının insani, dini, milli söylem ve eylemlerinin bu milleti rahatsız etmesi bir yana asıl mensup olduğu ve sözde bıraktım dediği zihniyetin bu milletin tarihinde açtığı kapanmaz yaralar var. Çünkü CHP deyince aklımıza yoksulluk ve yolsuzluktan başka bir şey gelmiyor. Hastanelerde ilaç kuyruklarından fırınlarda ekmek kuyruklarına, şehirlerde çöp dağlarından kanalizasyon çukurlarına, hortumlanan bankalardan iflas edip yazarkasasını başbakanın önüne atan esnafa, pislik içindeki hastanelerden doksan kişilik okul sınıflarına ve daha onlarca utanç vesikası. Evet, birçoğunu unuttuk belki ama bu yaraları açanların tekrar siyaset sahnesinde boy göstermesi o günleri hatırlamamıza sebep oluyor ve "sen bu millete acıdan ve elemden başka ne verdin ki şimdi oy istiyorsun" demekten kendimizi alamıyoruz. CHP zihniyetinin yönetimde olduğu belediyelere baktığımızda işten çıkarılanlardan aylarca maaşını alamayanlara, terör ve teröristlere verdiği destekten yolsuzluklara kadar her alanda pislik akan bir tablo ile karşı karşıyayız. Daha dün iki yüz elli şehit verdiğimiz 15 Temmuz hain kalkışmasında fetö ile yan yana yürüyen bu şahıs, birlikte siyaset yaptığı ekip ve zihniyeti hangi cesaretle milletin karşısına çıkıp oy istiyor anlamak mümkün değil. Sen bu milleti aptal, kendini de uyanık mı zannediyorsun. Son on altı yıldır milletin sandıkta sana vurduğu tokattan da mı bir şey anlamadın. Anlaşılan o ki sen tokat yemekten bıkmadın. Bu millet 24 Haziranda sana yeni bir tokat daha atacaktır. Kim bilir belki bu son tokat aklını başına devşirir.