Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3014.03
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Aralık 2021

İnanmak!

Geçen haftaki yazımda: Başta da belirttiğim gibi bu milletin umudu hala Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başkan Erdoğan yeni ekonomik modele geçmekle bu ülkeye büyük bir iyilik yapmıştır, bunu inşaallah hep beraber göreceğiz.

Ancak,

Vatandaşın buna inan(dırıl)ması lazım. Önce vatandaşa rahat bir nefes aldırmak gerek sonra da mevcut durumu vatandaşa sarih bir dille anlatmak lazım…

Evet, bunlar yazımda söylediklerimin bir kısmıydı.

İnanmak!

Başkan Erdoğan’ın Pazartesi akşam saatlerinde bakanlar kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, “Biz sizi seviyoruz, bize inanın, bize güvenin…” demişti.

İnanmak ve güvenmek!

Son derece önemli ve hassasiyet isteyen hususlardır, bu sebeple yer yüzünde en çok kaybedilip geri kazanılmayan şey güvenmek-inanmaktır. Hele bir de güven istismarı onmaz yaralara yol açmışsa işte o zaman telafisi pek de mümkün olmuyor.

Faizlerin 7500 liraya çıktığı ve milletin aç kaldığı bir dönemde yapılan 2002 seçimlerinin ilk günü sabah evden çıktığımda oyunu AK Parti’ye vermeyen ve hala HDP’li olan komşumun diğer komşularla kaldırımda oturduklarını gördüm. Aralarındaki sohbet (benim yetiştiğim kısmıyla) şöyleydi:

Erdoğan sildi süpürdü, dedi komşulardan biri.

HDP’li olan ise: Valla kardeşim ben oyumu onlara vermedim, vermem de ama inanın bu sabah kahvaltı yapmadığım halde kendimi tok hissediyorum, dedi. Devamında, “Erdoğan bu gidişatı düzeltir, herkesin karnı doyacak” demişti.

İşte bu güvendir, inanmaktır, itimaddır. Bu güven ve itimad öylesine gelişmiyor. Kimse kaşına-gözüne göre de emin olamaz, mutemed olamaz. Güven ve itimadın bir öncesi vardır. Bu öncelerde denenmişlik olmalıdır.

Yine,

15 Temmuz akşamı FETÖ’nün işgal teşebbüsü başladığında millet meydanlarda toplandı. O akşam darbeyi önlemenin tek yolu milletin sokaklara çıkmasıydı. Öyle de yaptı şeref sahibi insanımız. Ama herkes, “Reis çıksa, bir tek cümle etse yeter…” diyordu. Çünkü Reis konuşursa kendilerine olan güvenleri artardı. Çünkü Reis konuşsa moral bulacaklardı.

Olay bu kadar ciddi ve önemli.

Milletin güvenini kazanmak böyle bir şey. Bazı parti liderleri gibi, “Bize güvenin, bize oy verin pişman olmayacaksınız” türü sözlerinin milletten karşılık bulmamasının sebebi işte bu güvendir. Millet “Bize güvenin” demekle kimseye güvenmez; millet, sizin çok önceden bugüne kadar ne ettiğinize, ne dediğinize bakarak kararını verir. Vallahi, billahi biz çok dürüstüz, demek milletin size güvenmesi için yeterli değildir, geçmiş icraatlarınıza bakmadan asla güven duymaz.

İşte Pazartesi akşamı Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından sonra milletin de kendilerine güvendiğini izhar etmesinin nedeni geçmişte yaşananlardan hareketle yani müktesebatın getirdiği güven ile alakalıydı.

Hayır, dolar düştü diye söylemiyorum. Dolar yarın tekrar zıplar, fırlar, o ayrı bir mesele. Benim izaha çalıştığım husus, millet günlerdir saat başı artan dövizi gördüğü halde Başkan Erdoğan’ın bir tek, “Bana güvenin” demesiyle gözyaşlarına boğuldu. Aynı saatlerde gittiğim bir hasta ziyaretinde (lütfen hastaya dua eyleyiniz) orada bulunan bir tanıdık ağlamaklı bir sesle, “Hocam Allah aşkına Reis’e söyleyin böyle demesin” dedi ve ekledi, “Biz ona güvenmeyip ne yaparız, tabi ki güveniyoruz” dedi duygulu sesiyle.

Bunun adı test edilmiş, onaylanmış ve kabul edilmiş emniyettir, itimaddır.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamasından sonra Maliye Bakanı Nureddin Nebati de, "Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı muhteşem ekonomik manifesto ile dün olduğundan çok daha kararlı bir şekilde yolumuza devam ediyoruz. Kimsenin şüphesi olmasın. Yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı Türkiye Ekonomi Modeli ile kazanan taraf Türkiye ekonomisi olacaktır." diyerek yüreklere su serpti.

Şimdi;

Memur ve emeklilerin ücretlerine adil bir zam yapmanın sırası. Ve akabinde 3 buçuk yıldır gecekondu zamlarıyla soframıza, nimetimize göz koyanlara gereken denetimle gereken cevap verilmeli ve fiyatlar oldu-bitti ile fahiş değerde kalmamalıdır.

Denetim, denetim, denetim…