İnancımızı pekiştirip ekomomiyi büyütmek
Malların yaratıcısı olan Allah’ı biricik malik ve yasa koyucu olarak tanıma, toplum için çalışma, faiz, içki, kumar, fuhuş işletmeciliği, yolsuzluk ve israftan kaçınma, yeni yatırımlara yönelme gibi İslam iktisadı kurallarına uyarak ekonomik büyümeyi amaçlamak görevimizdir.
"Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızânıza dayanan ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir. Kim haddi aşarak ve haksızlığa saparak bunu yaparsa onu ateşe koyacağız ve bu Allah’a çok kolaydır." (NİSA 29-30)
“Alışverişte vuku bulan lüzumsuz sözler ve yeminler olur; işe şeytan ve günah karışır. Ticaretinizi sadaka ile karıştırınız (temizleyiniz)!.. Tüccarlar kıyamet günü fecirler olacaklardır. Ancak dürüst ve doğrulukta bulunanlar müstesna...” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace)
Bismillahirrahmanirrahim…
Evvela, Ülkemiz ve Filistin dahil gönül coğrafyamız için
çalışmaya 5-10 yıllık programlarla bugünden başlamamız gerektiğini ifade etmek
istiyorum.
İslâm insan için vazedilmiş ilahi düzen olduğu için insan
doğasıyla örtüşür.
Bu sebeple İslâm, insan düşüncesini yönlendirdiği gibi bazen
de insan düşüncesi İslâm’a tercüman olur. Şimdi aşağıda alıntıladığımız cümleyi
dört madde halinde okuyalım:
Alıntıladığımız dört esas
Şivan Okçuoğlu’nun, Daron Acemoğlu ve James A. Robinson’un
ortak eseri ”Güç, Refah ve Yoksulluğun Kökenleri–ULUSLAR NEDEN BAŞARISIZ OLUR?”
isimli kitabını tahlil yazısında şöyle deniliyor:
“Mülkiyet haklarını güvence altına alan,
Eşit şartlar sağlayan,
Yeni teknolojilere yatırımı destekleyen,
Bireylerin becerilerini ortaya çıkarıp geliştirmeye
heveslendirici, kapsayıcı ekonomik kurumlar, ekonomik büyüme yaratırlar.”
Temel ilkelerimizi hatırlatma
Önce şu önemli bilgileri hatırlatalım:
Malların yaratıcısı olan Allah’ı biricik malik ve yasa
koyucu olarak tanıma, kendimiz ve toplumumuz için çalışma, toplum aleyhine
olacak faiz, içki, kumar, fuhuş işletmeciliği ve yolsuzluktan sakınma,
şirketleşme, israftan, kaçınma ve yeni yatırımlara yönelme gibi İslam iktisadı
kurallarına uyarak ekonomik büyümeyi amaçlamak görevimizdir. Çünkü ekonomik
büyüme zenginliktir, hayırlarımızı artırma sebebidir ve sosyal adalettir.
Hayata İslam’ın kaynaklarını oluşturan Kur’an ve Sünnet
ışığında bakabilen bir insan yukarıda dört maddeye ayırdığımız alıntının hangi
maddesini yadırgayabilir? Hangi maddesine karşı çıkabilir? Hangi maddesini
kabul etmeyebilir.
Mülkiyet haklarını güvence altına almak
Kökeni ve inancı ne olursa olsun İslâm can ve mal
dokunulmazlığını garanti altına almıyor mu?
Peygamberimiz “Canlarınız ve mallarınız birbirinize
haramdır,” buyururken Rabbimiz de Nisa 29’da mallarınızı haksız yol ve yöntemlerle
yemeyiniz, buyurmuyor mu:
“Ey iman edenler! Birbirinizin mallarını birbirinize zarar
verecek şekilde haksız yollarla yemeyin, karşılıklı rızaya dayanan ticaret yolu
dışında tüketmeyin. Birbirinize saldırıp fiziki ve manevi şahsiyetlerinizi
öldürmeyin/aşırı dünya hırsından dolayı başkalarını öldürüp kendiniz de intihar
edecek duruma düşürmeyin. Çünkü Allah siz kullarına karşı çok acıyandır.”
Eşit şartlar sağlamak
Eşit olan iki insan bile yoktur. Doğal şartlar içinde
ekonomik eşitliği oluşturmak da mümkün değildir. Ama fırsat eşitliğini sağlayıp
adaleti tesis etmek görevimiz değil midir?
Dinimiz kamu imkânlarını tekelimize veya bağlı olduğumuz
çıkar gruplarına aktarmayı zulüm olarak nitelemiyor mu?
“Gerçekten Allah size, kişisel ve toplumsal imkânlar ve
görevler olan emanetleri ehil olanlara vermenizi ve her ne zaman insanlar
arasında hüküm verecek olursanız, adaletle hükmetmenizi emreder. Evet, Allah
size ne güzel öğüt veriyor. Allah mutlaka her şeyi işiten ve her şeyi görendir.”
(Nisa 58)
Yeni teknolojilere yatırımı desteklemek
Bir İslami görevimiz de Allah’ın yarattığı nimetlerden topluma zarar vermeden daha çok yaralanıp yararlandırmak, yaşamı daha bir kolaylaştırmak ve herkesi kendine yeter olacak düzeye ulaştırmaktır. Bunun için yeni yöntemler belirlemek ve “Yeni teknolojilere yatırım yapmak” hayati bir ihtiyaçtır.
Rabbimiz “Her zorlukla bir kolaylık, evet her zorlukta bir
kolaylık vardır, o halde sen bir işi bitirdiğinde diğerine başla ve Rabbine
yönel” buyurur. (İnşirah 7-10)
Peygamberimiz de “İki günü müsavi geçen aldanmıştır/mümin
aynı delikten iki defa sokulmaz” buyurmaktadır.
Böylece dinimiz bizi yeni yeni arayışlara girmeye ve günümüz
ifadesiyle “Yeni teknolojilere yatırım yapma”ya yönlendirmiş olmuyor mu?
Her insan orijinal bir varlıktır. Her birinin özgün yetenekleri vardır. Bununla beraber her biri halk ve Hak katında sorumludur.
Bireylerin becerilerini ortaya çıkarmalıyız
Ebeveyn ve toplum olarak “bireylerimizin becerilerini ortaya
çıkaracak” ve onları güzellikler yarışına çıkabilecek şekilde yetiştirip
yüreklendirmek de görevimiz değil midir?
Okuyalım: “Sizi yeryüzünde yükümlü kılacağı şekilde art arda
yaratan, verdiği nimetler–yeteneklerle sınavdan geçirmek için bazılarınızın
derecesini/özelliklerini diğer bazılarınızdan üstün kılan O’dur. Hiç şüphesiz
Rabbinin cezalandırması gecikmesizdir, aynı zamanda O, bağışlayıcı ve
merhametlidir.” (Enam 165)
İslâm, Peygamberimizin diliyle “en hayırlılarımızın en fazla yarar sağlayanlarımız olduğunu“ bildirmiyor mu? Kur’ân diliyle “Zekât verici güce ulaşmak için çalışıp üretmenin Cennet’e götürücü olduğunu” müjdelemiyor mu?
Biz görevimizi yaparsak Allah'ın yardımı da gelir
Artık şu gerçeğe inanmalıyız: İnsanımızın gelişmesine
İslâm’ın ruhunu kavramaktan ve ufuk açmaktan âciz olan yöneticiler, medrese ve
üniversite hocaları, ilahiyatçılar ve mürşid konumunda olan tipler olarak
bizler sebep olduk ve olmaktayız.
Artık hatalarımızdan dönmeli, önce kendimizi yetiştirip
milletimize ve İslam Ümmeti’ne beklenen öncülüğü yapmak konumundayız. Biz
görevimizi yaparsak Allah’ın yardımı da gelir:
“Ey iman edenler! Siz emirleri ve yasaklarına uyarak Allah’a ve Ona inananlara yardım ederseniz, O da size yardım edecek ve her alanda gücünüzü artırarak ayaklarınızın yere sağlam basmasını sağlayacaktır.” (Muhammed 7)