İnanç çınarı
Çınarların
ağaçlar arasında görkemli yeri vardır, mertebesi yüksektir. Haşmettir, ihtişamdır,
berekettir ve tarihtir çınar. Çınarlara çok önem veririz. Çünkü kültürümüzde tarihimizin
nişanesi, Osmanlı’nın timsalidir. Büyükler, karamsar/kötümser kişileri şöyle
ikaz ederler: “Asla ümitsiz olma, bir yerde çınar varsa hiç korkma!”
Kültür
sanat dünyamızın da çınarları vardır. Onlar da kollarıyla hem maziyi hem
istikbali kucaklar. Değerlerimize bağlı, inançlarımıza sevdalıdırlar. İlim,
irfan, medeniyet meselesinde hassasiyetleri vardır. Gelenekten geleceğe
uzanırlar. İşte o mübarek çınarlarımızdan biri de yaşayan efsane büyüğümüz Üstün
İnanç’tır. Cenabı Allah nasip etti, lütfetti pek çok büyüğümüzü, lâyık olmadığım
hâlde yakından tanıdım. Sofralarına oturdum, sohbetlerinde bulundum.
Kendileriyle mülaki oldum. Eserlerini okudum, birlikte çalışma talihine
eriştim. Bu müstesna, abide şahsiyetlerden biri de şüphesiz Üstün ağabeydir.
Geçmişte
yazarımızla çok buluşmamız, görüşmemiz oldu. Zaten muhafazakâr camianın bütün
şairleri, yazarları, sanatkârları kendisini sevip sayar. 29 Mayıs 2016
tarihinde Mihrabad Yayınları Yönetmeni olduğumda irtibatımız arttı. Yayınevinde
kitaplarını yayınlamayı düşündüğüm ilk yazarlar, merhum Cavit Ersen ile romancımız
Üstün İnanç’tı. Şükürler olsun ki her iki hayalim de hakikat oldu.
Edebî
değeri yüksek, altı seçkin romanını neşrettik: Makedonya Gamzesi, Yazıklar Çıkmazı, Yağmur Kanla Başladı, Ayıp Uşakları,
Bir Kimlik Lütfen ve Yalnız
Değilsiniz. Altısı da mükemmel, dilleri berrak, fikirleri yüksek,
sürükleyici romanlar ama bana sorarsanız okunacak ilk eser: Yalnız Değilsiniz. Zaten bu eseri okuyan,
ister istemez diğer beş romana da yönelecektir. Yalnız Değilsiniz niçin daha imtiyazlı roman biliyor musunuz? Çünkü
o karanlık, çirkin ve zulüm dolu 28 Şubat günlerinde, başörtüsü mağdurlarının
gözyaşlarını silen bir romandır da ondan. Bakmayın şimdi bazı kimselerin
‘helalleşme’ teraneleriyle ‘özür dileme kurnazlıkları’na! Allah korusun
iktidara gelselerdi aynı ikna odalarını kuracak, aynı zulmü yapacaklardı. Hiç şüpheniz
olmasın. Burada sözüm, biraz da bizim bazı saftirik, omurgasız sağcılara! Efendiler,
siz o ‘kumar masası’na iştahla otururken muhatabınızın militan gazeteci
yazarları, köşelerinde dinimize, kitabımıza, inancımıza saldırıyordu. Farkında
değil misiniz?
Üstün
abiyle Üsküdar Kitap Fuarı’nda Damla Yayınları standındayız. Dostlar geliyor,
sohbet ediliyor, kitaplar imzalanıyor. Bir hanımefendi ve kızı geldi. İkisi de
başörtülü. Kızı standa öylesine bakarken annesinin gözleri, Üstün abinin
kitaplarından ayrılmadı. Bilhassa Yalnız
Değilsiniz’e baktı durdu. Sonra da, “Biz 28 Şubat’ta hakaretlere uğrarken,
üniversitelerden kovulurken bu roman ve Mesut Uçakan’ın çektiği “Yalnız
Değilsiniz” filmi yaralarımıza merhem, bize teselli oldu. Bunun için inancımızdan
taviz vermedik, mücadele ettik.” dedi. Hanımefendi kederli, hüzünlü ses tonuyla
bunları anlattıktan sonra romanlardan birer adet aldı ve yazarımıza imzalattı.
Üstün ağabey büyük
romancıdır ama çok iyi bir tiyatro yazarı ve senaristtir aynı zamanda.
Mihrabad’da bunları topladık ve Tiyatro
Eserleri adıyla yayımladık. “Göksultan”, “Makedonya Gamzesi”, “Bir Gül
Koşusu (İstanbul’un Fethi)”, “İbrahim Müteferrika”, “Cancağımız (Ömer
Seyfeddin)”, “Kınalı Kuzular” ve Celaleddin Harizmşah”. Millî ve manevi
değerlere bağlı olan valilerimiz, belediye başkanları, millî eğitim müdürleri, stk
yöneticileri bu eserleri sahnelere taşıyorlar.
Şimdi merak ve heyecanla
yeni eserini bekliyorum. Hatıralarının ilk bölümünden oluşan bu eserin ismini size
müjdeleyeyim: Toz Kanatlı Kelebek Necip
Fazıl Kısakürek. Ardından inşallah, Marmara Kıraathanesi müdavimi dostlarıyla
alakalı hatıralarını okuyacağız.
Mizah kitaplarımda Üstün
ağabeyin çok hoş nükteleri var, meraklıları oraya havale edeyim. Bir hususu belirtmem
lazım. Büyüğümüzün yarım asırlık dostu ve sadık dava arkadaşı, Cumhurbaşkanlığı
Kültür Sanat Büyük Ödülü sahibi Gürbüz Azak’tır. Mihrabad’da Gürbüz ağabeyin de
eserlerini yayımladık. Birçok sohbete birlikte gittik, fuarlarda bulunduk.
Yolda birbirlerine nasıl tatlı tatlı takılırlardı, dinlemenizi isterdim. Bir
gün Gürbüz ağabey ciddi bir ifadeyle, “Ben Üstün Bey’i kıskanıyorum arkadaş!
Çünkü benden daha güzel yazıyor!” Tabii bu takılmaya Üstün abinin cevabı, şen
şakrak bir kahkaha atmaktan ibarettir. İki koca çınarımızı çok seviyorum,
hürmetim dağlar kadar. Güzel ömürlerine bin bereket!
Üstün ağabey, üstad Necip
Fazıl’ın iltifatlarına nail olabilmiştir. Zaten kendisini, “Ben Büyük
Doğucuyum!” diye tanıtır. Şairler Sultanı, Üstün Bey’i gördükçe ona takılırmış.
Kendisine isim ve soyadından mülhem, “Büyük Fikir” anlamındaki “Megali İdea!”
diye seslenirmiş. Yazarlarla beraberdik. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a
dair konuşuluyordu. Sohbeti dinleyen Üstün ağabeyin gür sesi, o anda
yankılandı: “Bre
dostlar! O bizim Bilge Kağan’ımızdır!”