İmza: Kemal Atatürk
Bir vakitler, birçok otomobilde “Huzur İslam’dadır” yazısını görürdük.
O dönemlerde, Murat 124’ü olan varlıklı sayılırdı, şahinin hele hele “doğan görünümlü” şahinin varsa epeyce ayrıcalıklı insan sınıfına girerdin.
Şimdilerde, fiyatları oldukça şişmiş de olsa, bunlar garibanların ya da sokak aralarında hava basan “yeni yetme bıçkınların” arabaları.
Bizim gençliğimizde caddelerde, sokaklarda “Huzur İslamdadır” yazısıyla dolaşan o arabalar, şimdilerde yolların emektarları olarak aramızda geziniyorlar.
Artık…
Hiçbirinin üzerinde, “Huzur İslamdadır” yazmıyor.
Birini gördüm geçenlerde…
O biraz İslâmi sayılır…
En azından MuhafazaKÂR;
“Kaskosu yok, muskası var!” yazıyor üstünde, “Hacı Murat”ın!
*
Geçen gün hastaneden dönerken, yarı yoğun trafikte “Ne kadar da çok Kemal Atatürk imzalı otomobil var, değil mi?” dedim refakatçime.
Dikkatimi çeken arabaların çoğu, lüks sınıftan sayılır.
Kıymeti 1 milyon liranın üzerinde olan arabalarda görüyorum bunları.
Otomobil piyasasını yakından takip ettiğim söylenemez, refakatçim kimileri için “Ne 1 Milyonu, artık o fiyata orta sınıf bir otomobil alınıyor!” diyerek farklı bir pencere açtı.
Bugün gariban arabalarında daha ziyade “aşk, meşk” yazıları görüyorum, zengin arabalarının üzerlerinde ya hiçbir şey yazmıyor, ya da “Kemal Atatürk” imzası dikkat çekiyor.
“Huzur İslamdadır” kalmamış gibi…
Bir araba var, MAZDA marka, onun üstüne “Huzur naMAZDA!” yazmışlar.
Akıllı işi!..
*
Otomobil üstü yazılarından siyasi sonuçlar üretilemez elbette ama belki “havayı” bir ölçüde yansıtabilir, en azından fikir verebilir.
Acaba, devlet memurlarının odaları da “nabız tutma” işine yardımcı olur mu?
Epeyce bir zamandır, devlet dairelerindeki “üst-orta düzey” memur- memure odalarında, hakim karakterin Atatürkçü olmanın ötesinde “Kemalist olduğunu” düşündüren semboller çekiyor dikkatimi.
Bunların sayısında artış var.
Aman ha, rahatsızlık duyduğum filan zannedilmesin; biz sadece siyasi gözlemciyiz.
Artışlar, azalışlardan “ufak tefek” mânâlar üretiyoruz işte.
Mesela…
Çocuk parklarındaki bebelerin önemli bir bölümünde “Kemalizm sembollerinin” yer alması da,öylesine gözüme takılanlardan.
Gazeteci her noktaya farklı bir gözle bakar…
Bakmalıdır, daha doğrusu.
Mesela…
Sosyal medya ufak tefek de olsa işaretler yok mudur, hava durumunu tahmine yarayacak?
CHP ve AK Parti milletvekillerinin paylaşımlarına bakıyorum, bazı dostlarım “Vaktini boşa harcıyorsun” deseler de…
Bence vakit kaybı değil, siz de şöyle bir göz atabilirsiniz…
Benim gördüğüm, CHP milletvekilleri, (gençlerin ifadesiyle) acayip yardırıyorlar sosyal medyada.
Genel başkanlarını, grup yöneticilerini, şu meşhur İstanbul il başkanlarını acayip savunuyor ve Ak Partililere tepeden tırnağa fena halde yükleniyorlar…
Bana inanmayan için kolayı var; teker teker baksın
CHP’li ve Ak Partili sayın vekillerin paylaşımlarına…
AK Parti milletvekillerinin tamamına yakını, Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözlerini, katıldığı etkinlikleri, kendilerine yapılan “nazik ziyaretleri” paylaşmakla…
Günleri kutlamakla, başarılı sporcuları tebrik etmekle yetiniyorlar.
İçinden geçilen süreçlerdeki çok netameli, çekişmeli, biraz da çatışmalı konulara fazla girmemeyi, “Ortada kuyu var, yandan geç!” taktiğini uygulamayı tercih ediyorlar.
“Altılı masa” meselesi gündemlerinde pek yok, oradaki “Eski Ak Partililerle” karşı karşıya gelmek istemiyorlar gibi.
Oysa, oralardan aynı zamanda Genel Başkanları olan Sayın Cumhurbaşkanı’na ne hücumlar geliyor, ne lâflar, ne lâflar ediliyor.
Bu konulara niçin pek girmiyorlar, orası bilinmez.
Yani büyük ölçüde tahmin edilir de, şimdi söylemek gerekmez!..
*
Başka başka manzaralar.
Bir Ak Parti İlçe Başkanı ile çay içiyorduk.
Muziplik işte;
“Ya kardeş, sizin kişisel sosyal medya hesabınızda çok takipçi var ama Ak Parti İlçe’nin hesabındaki takipçi sayısı oldukça düşük… Bu niçin böyle?” diye sordum.
O cevap vermeden, yanındakilerden biri söze girdi:
“Çokları, kişisel
talepte bulunmak için (ne bileyim, yakınlarını işe yerleştirme filan işte)
Başkanımızı takip ediyorlar. İlçe’nin
resmi hesabının ise böyle bir işlevi yok!”
Haydaaa!..
*
Bazı okuyucularım arıyor;
“Allah aşkına yazıver
de, bizimkiler Reis’in çağrısına uyup kapı kapı dolaşmaya başlasınlar artık!”
Bunları Ak Parti’nin il ve ilçe başkanlıklarındaki arkadaşlarıma aktarıyorum.
Hepsinin söylediği aynı:
“Abi Allah seni
inandırsın, ben ve birkaç arkadaşım gece gündüz dolaşıyoruz, o kapı senin, bu
esnaf benim… Ancak, bizde takım oyunu eksik abi… Bu işler hep birlikte olacak,
herkesin aklı seçimde olacak ki alanda iyice hissedilsin!”
Bazıları da şunları söylüyor:
“Abi bizde faaliyet
dediğin Ak Partilileri ziyaret! Onlar zaten Ak Partili abi. Sen, muhalif
seçmene gideceksin, onları ikna edeceksin ki işe yarasın! Ben şahsen öyle
yapıyorum!”
İşte böyle…
Kime sorsan, kendisinin çok çalıştığını ama herkesin kendisi gibi olmadığını söylüyor!..
Ha unutmadan…
Bir de şunları söyleyenler var:
“Abi kapı kapı dolaşacaksın da… Şimdi, bizim oralar hep site oldu. Kapıda bekçi, içeri giremiyorsun. Bekçiyi kafalayıp girsen bile, evlerde çoğu vakit kimsecikler olmuyor. Erkekler çalışıyor, kadınlar çalışıyor, gençler okulda, çocuklar kreşte, yaşlılar huzurevinde... Gündüz gitsen kapı duvar, akşam gitsen, millet eskisi gibi değil ki… Eskiden misafir gelsin diye bayılırdık, şimdi aman gelmesin, uzak olsun diye bakıyoruz… Yani abi, alan başka, biz başka!”
*
Bir de “çarşı pazar” meselesi…
İmam Hatip akrabamızla birlikte “Pazartesi” pazarından bir şeyler alıyoruz.
Ben, kalabalığın arasından “indirimli” salatalıklara ulaşma gayretindeyken, bir beyefendi, “Abim, hoş geldin pazara! Bak ne güzel kendi alışverişini kendin yapıyorsun. Sen geldin hoş geldin de, senin vekillerin nerede, onlar niçin semt pazarlarına gelip bizlerle sohbet etmiyorlar!” dedi.
Salatalık seçme mücadelesindeki yerimi kaybetmemeye çalışarak, “Benim vekillerim kimler!” diye sordum.
“Kimler olacak, arkadaşların
olan vekiller abi!”.
“Arkadaşlarım?”
Yani…
Her neyse!..
Beyefendi ne yapsın, bulabildiği benim, bana yüklenecek tabii!..
Fildişi kulelerden ahkâm kesen “gastecileri” nereden bulsun!
*
Nasıl girmiştik bu yazıya?
Tekrara gerek yok…
İsteyen başa dönüp, üzerlerinde “Huzur İslam’dadır” yazan otomobillerin bolca olduğu günleri yâd eder.
Genç kardeşlerimiz zaten bilmez o günleri…
Onlar için varsa yoksa, alanda ve sosyal medyada gördükleri…
Oralardaki haller de malûm.
Bu işler terse döner mi?
Bakarsınız döner, olmaz mı yani?
Neyse…
Bugünlük bu kadar yeter…
Gidiyom ben!..