İmrenme
Kıskançlık bir boğulmaysa, tutamağıdır imrenme; kıskançlığın terbiye edilmiş hali, riskin imkana dönüştürüldüğü bir menzildir. Boğulmakta olanın harika bir adaya çıkmasıdır imrenme, kaktüsten çiçek açması, mezbelelikten fışkıran yeşertidir. Kıskançlığın üzerine yayılmış imrenme, foseptiği görünmezleştiren çiçek bahçesi gibidir; alttaki kötü koku da, üstteki çirkin görüntü de çiçekler tarafından yok edilir böylece. Toprağı kötülük, fidesi iyilik olan harika bir duygudan bahsediyoruz. Sertçe kalkan yumruğun yumuşakça inmesi, parmaklarını açarak hayatın yanaklarından makas almasıdır imrenme. İmrenme kasırganın hafif yağmura dönüp rahmete evrilmesi, yakıcı güneş ile dünya arasına giren serinletici buluttur.
İmrenme, gerçekleşmesi umulan hayale gerçeğin dokunmaması, onu incitme mesafesinden uzak bulunuşudur. Hayalin yaktığı hafif ışığa yönelik atılan ilk adımdır. Kötücül duyguların, uzamı tamamen terk ettiği; iyi, büsbütün iyi duyguların mevsime dönüştüğü vadinin hafif yürüyüşçüsüdür imrenme öznesi. Amaç, yürüyüşün gerisine çekilmiştir. Orada, ötede duran, ille varılması gereken bir şey değildir. Oraya, öteye varmak hırsa dönüştürülmemiştir, küçük duygu atılımlarıyla özleme tahvil edilmiştir. Kalbin, küçük kımıltılarla iyiye yolculuğu... Uzaklara, yorgunluk kokan yokuşlara bakmaz imreniş. İmrenen, küçük bir yolculuğa çıkar burada. Yol, uzun ve geniş değildir. Yolcu uzak geleceğe ayarlamamıştır kendini; yakın, hemen yanı başındaki bir tepeye çıkıp hayatı oradan seyredecektir. Bu yüzden dar ve kısa olabilir yol. Hayal yolculuğunun patika sapağıdır imrenme. Kısa süreliğine kenara sapar, orada, uzun otların arasında yürür, daha yorulmadan bile tekrar ana yola girersin. Bir ara yoldur, evet imrenme, her amaç yolculuğunda kısa süreliğine bir dinlenme, devam etmek için güç toplamadır…
Kuş hayalidir imrenme. Bir daldan ötekine hafifçe uçuran kanat yeterlidir. Kuş gagasıdır imrenme öznesinin katığı. Hayatın bütününü garanti altına alacak bir buğday ambarına ihtiyaç yok der gaga, şu an, birkaç saatliğine bizi götürecek üç beş küçük tane yeter. Kuş uçuşudur imrenme, göğün sadece mavisini sever kanatlar. Göğün sadece mavisinedir yolculuğun hası. Velev ki yağmur var, ıslatmadığı kadar; velev ki kar, üşütmediği kadar gelsin, gelir, bulur kuşu, imrenme budur.
Büyük kalplerin küçük beklentisidir imrenme. Büyük kalbe küçük beklenti sayısız gökyüzü demektir, sayısız uçuş alanı, sayısız hareket kabiliyeti. Kalp, mide gibi doldurulup şişirilmez yakıcı arzuyla, köpürtücü hırsla; hafif arzu açlığı, hafif hayal yürüyüşüyle geçiştirilir ve her şey hafif… İmrenme arzunun anlık sıçrayışıdır, hafif renklerin ara tonudur. “Olur”, “olmaz”a bakmaz. Olursa, kaygısız, anlık tatmin tebessümü yayılır yüzüne; olmazsa, kaygısız, anlık göğüs geçirme… Kuş hayatı gibidir imrenmenin hayatı. Kısadır. Başlar, biter. Uçar, konar. Yaklaşır, alır. Çeker, gider. Kuş hayatı gibi kısa ama derinden dokunarak; kuş hayatı gibi göğe ayarlanmış, nokta ama her şeyi gören göz burada.
Küçük beklenti yolculuğu olduğu, yanına sadece yetinmeyi aldığı için asla bir kilitlenme değildir imrenme. Yetinmeyle beraber uçar imrenme; ikisinin de kanadı hafif, ikisinin de menzili kısa, ikisinin de karnı zayıf, ikisinin de yüreği açık, ikisinin de vakti çok… Kıskançlık bütün kötücül duyguları alarak ışık hızıyla ilerler ve amaca kilitlenmiş benliği yolculuğun kıyısındaki hiçbir şeyi göremez, amaca keskin, araca ve yolculuğa körken imrenme bütün iyicil duygularla beraber şöyle usulcasına, minik adımlarla ilerler ve amaç unutulur hatta bazen, o kadar muhteşem, öylesine berrak bir çevre vardır ki aman, kim devam edecek bu kadar yolu der imrenme yolcusu, bir taşın üstüne oturur, göğe bakar, yere bakar, aşağı, sağına soluna bakar, evet der, hayat bu kadar işte, bu hayat işte!.. Kıskançlık tek bir noktaya ışık hızıyla ilerlerken yolculuk boyunca sayısız güzelliği ıskalarken imrenme yakına ayarlanmış fotoğraf makinesi gibi içinde bulunduğu anın, muhatap olduğu çevrenin bütün ayrıntılarına ayarlar gözlerini ve belki de o uzak noktaya hiç varamadığı halde yakınındakilerin şenliğiyle yetinme coşkusu ona yeter de artar bile.
Kıskançlıkta ağırlaşır, imrenmede hafifler vücut. Kıskançlık file dönüştürür ruhu, arzu azgın bir öğürtüyle ilerler geleceğe doğru, devasa hortumuyla gözüne kestirdiklerini vantuz gibi çeker, her adımı yerden ateş çıkarır, çimlerin iki gözü iki çeşme… İmrenme bir kuştur evet, sadece kanat çırpışlarının sesini duyarsınız havada süzülürken, bırakın çimi ezmeyi, gök tüye döner, tüy gökleşir imrenmeyle… Ciğerini sökerken filler, hangi kuş ayağına somurtabilir çimler? İster fil yürüyüşü ister kuş uçuşu, her yolculuk biter. Kuş gökte asılı kalır, fil yere çöker… Kıskançlığı nefret, imrenmeyi merhamet ödüllendirir böylece.
Kıskançlık hıza ayarlı, ölümcül bir öne geçme yarışı, imrenme ise beraber yürüyenlerin bir örnek alma arayışıdır. Kıskançlık dikine, imrenme enine yayılma yekinmesidir. Kıskançlığın bütün hücreler tarafından temsil edilmesinin, her hareketinin cildin dışına taşmasının sebebi budur. Ve imrenme ise kısık sesli taleptir, cümleye bile dönüşmez bazen, gözbebeği konuşur ya da tebessüm hatta belki. Düşük profilli yürüyüştür; ince, kısık sesli iletidir. Kıskançlık siyasete, imrenme sanata özgüdür bu yüzden. Siyaset sert ortamların, sert hareketlerin, sert tepişmelerin alanı olduğu için yanına aldığı duygular da hırs gibi, kibir gibi, nefret gibi sertlik gerektiren kalbe katılık aşılayan duygulardır. İmrenme yumuşak ve geçişken ortamların, hafif hareketlerin, incelikli dokunuşların alanı olduğu için beraberinde getirdiği duygular da yetinme gibi, merhamet gibi, tevazu gibi, yumuşaklık iktizası mündemiç, kalbe ferahlık bahşeden duygulardır.
Kıskançlık kalbi burar, büzüştürür, küçültür; imrenme kalbi genleştirir, rahatlatır, büyütür. Kıskançlığın rengi siyaha çalan bordo, imrenmenin rengi maviye yürüyen yeşildir. Bordo siyaha varır, nefret; yeşil maviye varır aşk…