İmkan imkan üstüne
Kurban Bayramı'nı da gereğinden fazla tartışan, daha doğrusu hemen çoğu şeyi tartışan ve tartışmaktan yaşamaya fırsat bulamayan bir topluma dönüştüğümüz malum. Bir kere kan akıtılmasından Allah'ın hoşlandığı iddiası düşüncede bir olgunluk yakalayamayanların zannından ibaret. Bu bir kansızlık göstergesi. İlkel bir iddia. Din ile örtülmüş bu zan, daha ilkel toplumlarda insan kanı dökülerek, insan kurban edilerek gerçekleştiği için, bu mevzuyu sonsuza kadar kapatacak bir devrim gerçekleştirdi Hz. İbrahim. Kurban olduğu can paresiİsmailiyle... İki devrimci, insan kurbanından vazgeçmek gerektiğini bildirdiler dünyaya. Canilikten, caniliği maneviyata saklayarak meşrulaştırmaktan, şiddetin en şiddetlisinden vazgeçmeyi öğrettiler. Allah adına uydurulmuş geleneklerin din diye yutturulmasının önüne geçen ve devrim niteliği taşıyan bir hareketti onların hareketi. Babaysa işte İbrahim as babamızdır cidden. Müthiş bir fikir babası. Oğul da öyle. Bir insan öldürerek değil, yakınlığı dirilterek var olmayı öğrettiler bize. Biri, gerekirse cananından vazgeçebilecek kadar bir Allah/ doğruluk sevgisini...Diğeri gerekirse canından vazgeçebilecek kadar doğruluğa düşkün, yanık, aşık olmayı. Allah ile tutkunluğu. Herşeyin ötesinde ve berideki her yakınlığı yönetebilen sıkı fıkı dostluğu: Allah'la!
Öğrettiler.
Sonra sevgili can dostumuz, yakın arkadaşımız, uzak mesafelerden bizi sahabesi gibi seven peygamberimiz Hz. Muhammed, bu noktaya getirilmiş olguya sosyal bir boyut kazandırdı. Kıymetli bir yararlanma aracına paylaşımın, sosyal dayanışmanın güzelliğini kattı. Eşinin "Ne kadar kaldı?" sorusuna verdiği cevabın üstüne söylediği söz ile son noktayı koydu mübarek. Dedi ki yakın anlamla: Kalan o but değil. Onu şimdi (mangal yapıp) ortadan (iki dakkada) kaldıracağız. Asıl kalan: paylaşılandır. Sonsuzca bir kalıcılık özelliği olan şey; iyiliktir.
Allah'a ulaşacak bir kan varsa; o da insanın kanına yakışır davranmasıdır.
Soyluluğu; yani iyiliğidir.
Bitti.
Aslında İslam böyledir. İnsanlığa; "Başka sorusu olan var mı? demeden, "Dağılabilirsiniz!" diyen, buna hakkı olan bütüncül, tatminkar bir hayat bilgisidir. Bu konuda da öyledir. Tartışmaya devam eden insan yaşamamak için zaman kazanmak istiyor o başka...
Bu vesileyle en kıymetliyiyeceği, kilosu elli altmış lira olan, el yakan eti hep beraber yiyoruz. Taze etle hep beraber mangal yakıyoruz. Her taraf et kokuyor, bunalıyoruz. Çünkü bütün yıl bir daha kolay kolay yiyemeyeceğiz ya hep beraber, ona hazırlanıyoruz. İlk gençliğine basan oğlum et yediğimizde, "Bugün ülkemizde ve dünyada kaç insana haksızlık yaptık" diyordu, "bu tadı alarak..." mesela.
Daha merhametli, daha adil olmalı ve yönetilmeliyiz. Daha cömertçe paylaşmalıyız hayatı.
İyi oldu.
En büyük yakınlığın türevi olan bütün diğer yakınlıkların/aşkın, sevginin, düşkünlüğün, birbirine emek vermenin, birbiri için delirmenin boy sırasına dizilip, İlahi aşkın kudret elini "öptüğü günler"den geçtik. Başka acılarımız varsa da güzel günler gördük.
Kurb/an kelimesine yüklediğimiz anlamlardan biri de; "hakça, essahtan, vallahi" yakınlaşmak için "işe yaramaz, ıvır zıvır" herşeyi kalbinden kesip atmak, söküp atmaya çıkar. Bunu yeniden yapalım. İnsan olarak soyluluğumuzu gösterelim. Birbirimizi telef etmeyi, birbirimizi israf etmeyi bırakalım artık. Kanımız akmasın. Birbirini madden, manen öldürmekten vazgeçsin insan. Yaşatmaya baksın. Canımız, emeğimiz, terimiz aksın. Kıymetimizi bilelim.
Bu vesileyle yaşanan bayram heyecanlarını bütün yıla yayabiliriz. Önce hayatımızda bizi Allah'tan, Allah değerlerinden uzaklaştıran yanlışları bir kesmeli. Vazgeçmemek kadar mühimdir; vazgeçebilmek. Kafamız sakin. Tek vazgeçilmezimiz: doğruluk. O da vicdanda yazar.
Bayram bu özveriler için büyük imkan. Kurban kelimesindeki "yakınlaşmak için vazgeçmek" düşüncesi, zaman zaman karmaşık hale gelen, netliği kaybolan hedefimizi bir daha dünya gözüyle görmemizi sağlıyor.
Özlediğimiz yakınlıkları güncellemek ve yeniden yaşamak ne güzel! Mesela sarılmamaktan incelmiş kaburgaların birbirine geçmesi, kırığını, çıkığını birbirinden tamamlaması...Şekerliğin içinden ısrarlı bakışlara rağmen çukulatayı seçmek...İki tane almaktan hiç utanmamak güzel. Hayat bayram olsa dememeli. Olabilir. Bizim elimizde hepsi. Ve bayram, bütün bu güzellikler için büyük imkan.