IMF'ye borçlanmamak 'laikliğe' aykırı mı?
Ankara, Bakü, Beyrut, Trablus…
Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırmasına Türkiye, Azerbaycan ile 29 Temmuz’da başlayan ve 10Ağustos’a kadar sürecek olan ortak askerî tatbikatıyla cevap verdi.
Türkiye, Libya ile ekonomik ve askerî anlaşmalarının gereğini yapmaya devam ediyor.
4 Ağustos’ta Lübnan’ın can damarı Beyrut Limanı’nı imha oldu. (ettiler)
Türkiye’nin Mersin Limanı’nı Lübnan’a tahsis etmesi ayakta alkışlanacak bir davranış. Türkiye’den de bu beklenir…
Sabotaj olduğu kuvvetle muhtemel.
Patlamayı ayaklanmaya dönüştürme çabası içinde olan ABD’nin kışkırtıcı açıklamaları bu ihtimali güçlendiriyor.
1975’ten 1991’e kadar ülkede iç savaş çıkartan ve iki yüz bin kişinin ölümüne sebep olanlar bu patlamanın olağan şüphelileridirler.
İsrail’in bu patlamayı havai fişek gösterisi olarak sunması 16 Eylül 1982’de Beyrut’un batısındaki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında binlerce Filistinliyi katletmiş bir terör devleti için abes değil.
İsrail, bu katliamı, 2 Şubat 1982’de Baba (Hafız) Esed’in Hama’da otuz bin vatandaşını katletmesinden yedi ay sonra yapması şeytanî ittifakı gözler önüne sermektedir. O gün bu vahşete seyirci kalanların, bugün de Beşer Esed’le dostlukları, yanak yanağalıkları, Türkiye’nin yurt içinde ve sınırları ötesinde terör örgütleriyle mücadelesinden ve bölgesinde ve küresel çapta millî çıkarlarına yönelik politikalar geliştirmesinden, harekâtlar icra etmesinden rahatsız olmaları, şer ittifakının küresel çapta olduğunu göstergelerindendir.
Yunanistan’nın darbeci Sisi’nin Mısır’ıyla korsan deniz sınırı anlaşmasının bu patlamadan iki gün sonra yapması, Türkiye’ye kur üzerinden ekonomik saldırıya geçilmesi, ekonominin başındaki Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın hedefe konulması ve istifaya çağrılması bir birinden bağımsız değildir.
Bu çetenin dostları arasında Libya’daki toplu mezarların müsebbibi darbeci/ katliamcı Halife Hafter’in el üstünde tutulması aslında her şeyi açıklıyor.
Bu ittifak, Megalo İdea İttifakı’dır; Bizans’ı diriltme itifakı…
Bu ittifakın içinde Gezi’nin Başpiskoposları, DEAŞ, FETÖ, PKK… Pensilvanya – Kandil Konseyi), ‘yerel özerklik şartı’, ayrı para, ayrı bayrak plancıları var. Emperyalizmin en kullanışlı aparatlarından biri olan IMF’ye borçlanmayı laikliğin gereği sayan zihin dünyası var.
Ayasofya’ya camii vasfının iade edilmesine itirazları var.
Gezi’nin Başpiskoposları çıldırıyorlar…
“Zulüm 1453’te başladı” diyen, minberde iki yeşil sancağın açılmasından ve kılıçlı hutbeden Gezi güruhu ve Yunanistan Kilisesi’nin lideri Atina Başpiskoposu Yeronimos çıldırıyor.
Gezi olaylarında İstanbul’da, Ankara’da Türk bayrağı yakanlar, Selanik’te Hagia Sophia Kilisesinin avlusunda Altın Şafak, Kutsal Tabur olarak ortaya çıktılar.
Mayıs- Haziran 2013’te Gezi’de edemedikleri işgali üç yıl sonra 15 Temmuz’da bir kez daha denediler.
İçte Gezi güruhu, Türkiye’nin Ayasofya’yı camiye dönüştürmeye cesaret edemeyeceğini söylerken dışta da Yunanistan Kilisesi’nin lideri, Ayasofya’nın ibadete açılmaması gerektiğini, Türkiye’nin buna cesaret edemeyeceğini söylüyordu.
“ Şahsi menfaatlerini müstevlilerin şahsi emelleriyle tevhit eden” legal görünümlü kuruluşların Megalo İdea İttifakı’nın içinde “Dostlar” adı altında yer almaları Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehdittin boyutunu göstermektedir.
Ayasofya üzerinden Osmanlı - Türkiye Cumhuriyeti çatışmasına yeltenmek, milleti bedel ödemekle tehdit etmek, Gezi güruhunu alınlarından öpmek, Megalo İdea’nın militanlığıdır.
Yunanistan Kilisesi’nin lideri:“ Çağımızın en büyük tehlikesi olan barbarlığın yayılmaması için dua ettik. Bugün olanlar medeniyet adına utandırıcıdır, küstahlık ve insanlığın inkârıdır.” hezeyanı içindeyken Türkiye’deki Yeronimoslar da aynı şeyleri söylüyorlar.
Türkiye, Emperyalist planları bozmakta…
Türkiye’ye kur ( IMF) ve terör örgütleri üzerinden, Azerbaycan’a Ermeni saldırıları, Libya’da Hafter’in katliamları, Yunanistan’ın şımarık tutumu ve Beyrut’taki patlama birlikte düşünülmeli…