İMF’nin Kucağı
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Venezuela’da darbe yapma hazırlığındayken yakalanarak tutuklanan vatandaşlarını geri almak için her yolu kullanacaklarını açıkladı.
Tıpkı, 15 Temmuz hain darbe girişimi hazırlıklarında rol aldığı tespit edilen ajan rahip Brunson’un bayraktarlığında FETÖ’cü bütün hainleri kurtarmak için Türkiye ekonomisine saldırı dahil her yolu denedikleri Türk ekonomisine döviz kur oyunuyla darbe vurdukları gibi.
FED’in Richmond Başkanı Thomas Barkin, Türkiye ile para takası (SWAP) hattı kurulmayacağını Swap hattının Amerika ile karşılıklı güven ilişkisi ve yüksek kredi standartları bulunan ülkelere verildiğini belirterek Türkiye’ye gecelik repo yapmasını öneriyor. Yani kaynaklarını ve birikimlerini faizcilere yedirerek dolar ihtiyacını karşılayabileceğini belirtiyor. Richmond’un söylemediği ama kapalı kapılar ardında deklare ettikleri ise hepinizin malumu, CHP önderliğindeki şer ittifakının dillendirdiği kurtuluş reçetesine göre, S-400’ü aktif hale getirmeyin, Selçuk Bayraktar’ı ve SİHA-İHA’ları durdurun. Akkuyu dahil nükleer çalışmalarınızdan vazgeçin, Enerji’de milli ve yerli arayışına son verin. Kanal İstanbul’dan vazgeçin. Suriye’de terör koridoruna göz yumun, Doğu Akdeniz’i İsrail-Rum ittifakına bırakın, Suriye ve Libya’da ne işiniz var. İsrail, Mısır, BAE, Hafter, Esed’in yaptıklarını karışmayın. Uluslararası kuruluşlarla işbirliğine giren ve İMF’nin kucağında istediğiniz kadar doları yüksek faizle alın.
Türk ekonomisine yapılan saldırıların ana karargahının Londra olduğunu görünce bu adamların ne yapmak istedikleri geldi aklıma. İstanbul Finans Merkezi 2020 yılı sonunda tamamlanıyor. 2022 yılında ise faaliyete geçiyor. Tıpkı Kanal İstanbul gibi İngilizlerin yakından takip ettiği bu proje sermaye akımının İstanbul üzerinden yönlendirilmesi, fona ulaşımın maliyetinin azaltılmasını hedefliyor. Brexit’e rağmen Londra dünyanın en büyük finans merkezi olma özelliğini korumak istiyor. Küresel dövizin merkezi Londra’da finans hareketlerinin İngiliz ekonomisine katkısı 132 milyar sterlin. Londra Avrupa’daki rakiplerinden çok kendine rakip olarak New York’u görüyor. Şayet İstanbul Finans Merkezi açılır, en azından Türk-İslam coğrafyasında sermayenin bir kısmını döndürebilirse, Londra’nın da New York’un da en büyük rakibi olacak.
Türkiye’nin iflasını isteyen sadece İngiliz ve Amerikalılar mı, Alman Die Welt gazetesi de tıpkı, CHP’liler ve Babacan gibi Türkiye’nin iflas ettiği yalan haberi ortaya attı.
Alman demişken, Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu, Meral Akşener, Ali Babacan şer ittifakı aktörlerinin kullandıkları Hitler’in propaganda makinası Dr. Paul Joseph Goebbeis’in altın propaganda taktiklerini sıralayalım; “Devamlı yalan söyleyin, mutlaka inanan çıkacaktır. Yalanı devamlı tekrar edin halk yalanın kime ait olduğunu unutacak bir süre sonra o yalanın kendi fikri imiş gibi hareket etmeye başlayacaktır. Asla yalan söylediğinizi kabul etmeyin. Yalan ortaya çıksa bile kesinlikle savunma yapmayın. Devamlı karşı tarafı suçlayın. Yalanlarınıza alet olan gazete ve gazetecileri satın alın”
Peki İngilizler algı yönetimi yapmıyorlar mı? Türkiye’ye Londra merkezli operasyon çekilmeden önce, Türkiye’den gönderilen tıbbi malzemelerin bozuk olduğu yolunda bir yalan haber İngiliz gazetelerinde servis edildi. Bu imaj operasyonu niye yapılıyor demeye kalmadan 3 bankanın ahlaksızca operasyona gündeme geldi. Bu operasyonlarda en büyük rolü de satın alınmış gazeteciler oynuyor.
HolyWood filimlerinde bizlere Vietnam işgalini alkışlattıran, kızıldereli katliamlarına sevindirten, siyahların sömürülmesine özgürlük mücadelesi diye baktıran, japonya’ya atom bombası atılmasını ayakta alkışlattıran bu algı yönetmenlerinin Türkiye versiyonları hep oldu. Olacak da.
Türkiye iflas etti, ekonomi kötü diye höykürenler ABD’ye, Almanya’ya, İngiltere’ye bakmayı hiç akıllarından geçirdi mi?
Çoğu özel sektör borcu olan kısa ve orta vadeli borçların dolarla ödenmesinden kaynaklanan dolar ihtiyacı üzerinden bizleri İMF’nin kucağına atmak isteyenler, ABD’de işsiz sayısının 33.3 milyona ulaştığından, büyük buhrandan daha büyük bir krizle uğraştıklarından, Alman sanayi üretiminin son 30 yılın en düşük seviyesinde olduğunu, Fransa’nın iflas bayrağını çekmek üzere olduğunu, İtalya’nın para dilendiğini, İngiltere’nin sağlık sistemi dahil birçok sisteminin çöktüğünü bu yüzden de iktidarların hedef alındığını gördüler mi? Bizde yabancı uşaklığı yapanlara hak ve özgürlük mücadelecisi, milli değerleri için ayağa kalkanlara ise suçlu muamelesi yapılır. Son operasyonlar da Kemal Derviş’i bize kurtarıcı olarak pompalayanların fiili olarak beceremedikleri ve sürekli dillendirdikleri darbeyi uluslararası kuruluşlarla yapma çabası olarak okumak lazım. Günün sonunda bizi İMF’nin kucağına oturtabilecekler mi veya hezeyanları içinde boğulacaklar mı sorusunun cevabı verilecek. Venezuela’da olduğu gibi darbeciler emellerinden asla vazgeçmezler sadece partner değiştirirler… Vesselam….