Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Eylül 2021

İmanın tadı!

Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın bir hadis-i şerifinden yola çıkarak Müslümanın imanın tadını nasıl alabileceğini, nasıl hissedebileceğini ifade etmeye çalışacağız.

Buyuruyor ki Hz. Peygamber (a.s.); “Üç husus vardır ki, bu üç husus kimde bulunursa o kimse imanın tadını bulmuş olur, imanın tadını almış olur.”

İmanın tadını almamıza sebep olacak birinci husus, birinci vasıf, birinci güzellik: “Allah'ın ve Resulünün, Allah ve Resulü dışında kalan her şeyden ve herkesten daha sevimli daha sevgili gelmesi insana.” Yani Allah'ın ve Resulünün sevgisi bütün sevgilerden daha güçlü olmalı. Allah ve Resulüne olan bağlılık, bütün bağlılıkların önüne geçmeli. Allah ve Resulünün söylediklerine göre hayatımızı tanzim etme, düzenleme bilinci ve gayreti en önde olmalıdır. Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretleri iman edenlerin kendisine olan sevgisini anlatırken; “İman edenlerin en güçlü sevgisi Allah'a olan sevgileridir” (Bakara, 165) buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (a.s.)'ın müminler açısından ifade ettiği konumu anlatırken de;

“Peygamber; müminlere kendi canlarından, kendi nefislerinden bile daha layıktır daha yakındır” (Ahzap, 6) buyurmaktadır. Allah'ın ve Resulünün sevgisi bütün sevgilerin önüne geçmelidir. Bu sevgi de sadece dille ifade edilen bir sevgi olarak kalmamalı, hayata yansımalıdır. Kalpte yerleşen bu sevgi, kalpten elimize, ayağımıza, gözümüze, kulağımıza… tüm bedene yansımalıdır. Öyle yansımalı ki elimizden kimse zarar görmemeli, dillerimiz gıybet etmemeli, yalan söylememeli; gözümüz kimseyi rahatsız etmemeli, kalbimizi kirletecek manzaralara, kalbimizi kirletecek görüntülere bakmamalı, dilimiz yalandan, gıybetten uzak durduğu gibi; kursağımızdan aşağıya haram lokma inmemelidir. Allah ve Resûlünün çizmiş olduğu çerçevede, belirlemiş olduğu esaslar dâhilinde yaşamak insanın en büyük gayesi olmalıdır.

Daha sonra da Hz. Peygamber (a.s.) imanın tadını almanın ikinci yolunun “Kişinin bir kardeşini, başka bir insanı, sadece ve sadece Allah rızası için sevmesi” imanın tadını aldıran hususlardan olduğunu söylüyor. Yani onu meşrebinden, siyasi görüşünün aynı oluşundan, malından, zenginliğinden, şöhretinden, servetinden dolayı değil. Yani aynı aidiyeti taşıdıklarından dolayı değil, cemaati, tarikatı, şehri, ırkı, dili… gibi aynılıklardan dolayı değil; sadece ve sadece Allah rızası için Allah'ın Mümin kulunu sevdiğinden dolayı, Allah'ın Mümin kuluna değer vermesinden dolayı, bir kişiyi sevmesi ve ona değer vermesi imanın tadını aldıran hususlardan bir tanesidir.

Buyuruyor ki Allah'ın Resulü (a.s.); “Allah’ın birtakım kulları var. Peygamber değiller. Şehit de değiller. Fakat Peygamberler ve şehitler; Allah'ın o kullara verdiği mekândan, makamdan, değerden dolayı kıyamet günü onlara gıpta ederler, imrenirler, şaşırırlar.” Peygamber Efendimiz (a.s.) böyle söyleyince sahabe-i kiramın dikkatini çekiyor ve diyorlar ki; “Ya Resulallah! Bize haber verir misin, kim bunlar? Peygamber ve şehit olmadıkları halde peygamberlerin ve şehitlerin kıyamet günü kendilerine imreneceği, gıpta edeceği bu insanlar kim?” Hz. Peygamber (a.s.) bir tarif yapıyor: “Bunlar Allah'ın rızası için birbirini sevenlerdir. Aralarında bir akrabalık bağı olmasa bile, aralarında alıp verdikleri bir mal, bir ticaret, bir menfaat ilişkisi olmasa bile.”

Akrabalar zaten birbirlerini severler. Ama bunlar akraba değiller. Ticaret ortakları, şirket ortakları, menfaatlerinden dolayı zaten birbirlerine destek olup severler. Ama bunlar; aynı şirketin ortakları, aynı siyasi grubun mensupları, aynı tarikatın müntesipleri, aynı derneğin üyeleri, aynı sendikanın bağlıları değiller. Bunlar sadece ve sadece Allah rızası için birbirini sevenler.

Böyle buyurduktan sonra Hz. Peygamber (a.s.) “Allah'a yemin olsun ki onların yüzü nurdur. Allah'a yemin olsun ki onlar nur üzeredirler.” buyurdu ve ardından;

“Allah'ın dostları var ya onlara korku yoktur, üzülmeyeceklerdir” (Yunus, 62) ayetini okudu.

İmanın tadını aldıran üçüncü vasıf olarak da Hz. Peygamber (a.s.); “İnsanın iman ettikten sonra, imandan çıkıp, inkâra-küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve kötü görmesidir.” buyurdu.

Bir Müslümanın, Müslüman olduktan sonra imanına zarar verecek söz ve davranışlarda bulunup da imanını kaybetmeyi, korkunç alevlerle yanan bir ateşe atılmak gibi kötü ve tehlikeli görmesi imanın tadını aldıracak; imanını göz bebeğini koruduğu gibi korumasını sağlayacak, öyle hassasiyetle üzerine titrediği ne varsa ondan çok daha fazla bir hassasiyet ve titizlikle imanına dikkat etmesine sebep olacak, imanına zarar verecek her türlü düşünce, inanç, davranış ve sözden uzak durmaya çaba gösterecektir.

Rabbimiz (c.c.) her birimize imanımızın tadını hissettirecek bu özelliklere sahip olabilmeyi nasip eylesin.