Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Ocak 2021

​İman edip etmemek kimin elinde?

“Ey Muhammed, de ki: (Benim size getirdiklerim) rabbiniz nezdinden indirilmiş bir hak ve gerçektir. Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin."[1]

Gerçektende ilk bakışta insana bir hür irade hakkının verildiğini ve bu tercih durumunda Allah’ın kuluna karışmadığı/kalbine yön vermediği anlaşılıyor… Meyve seçiminde tezgâhtarın müdahale etmediği gibi… İstediğin meyveden istediğin miktarda alırsın… Manavın sana bir zorlaması olmaz… Bu ayet aynı bu manav örneği gibi… Dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin… Ne kadar da mantıklı geliyor kulağa…

***

Yol ayrımında olan bir insan hidayeti seçebilmesi için kalbine yön vermesi gerekiyor… Yani el-Hadi sıfatına sahip olmalı ki kalbi hidayete dönsün… Eğer batılı seçiyorsa bu demektir ki el-Mudil ismine sahip ve bu sıfatla kalbini şerre yönlendiriyor… Yani Allaha ait olan iki sıfatı kendi nefsinde görüyor demektir… Bu büyük bir şirktir!

Bu ayeti acaba büyük müfessirlerimiz nasıl yorumluyorlar/tefsir ediyorlar bakmak lazımdı, ben de öyle yaptım ve ilk İmam Taberi’den başladım:

“Başarı ve başarısızlık O’ndandır… Hidayete erdirmek ve sapıklığa düşürmek O’nun elindedir. Sizden dilediğini doğru yola iletir ve onlar böylelikle iman etmiş olurlar. Dilediğini de saptırır onlar da inkâr etmiş olurlar. Ayeti kerimede dileyen iman etsin dileyen inkâr etsin buyrulmaktadır. Bu onları tehdit mahiyetindedir… Yoksa iman edip etmemeyi onların keyfine bırakma anlamına gelmemektedir…”

İmam Teberi, kulun yol ayrımında hür bir irade sahibi olmadığını söylüyor… Neden böyle dedi?... Çünkü şerre odaklı bir kalbin hidayeti seçmesi için kalbe ilahi bir müdahalenin yapılması lazım. Şu ayette olduğu gibi:

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse onun gönlünü İslam’a açar. Kimi de saptırmak isterse sanki göğe yükseliyormuş gibi gönlünü dar ve sıkıntılı kılar. İşte böylece Allah, iman etmeyenlerin üzerine azap yağdı­rır.”[2].[3]

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse onun gönlünü İslam’a açar…” Hidayetini dilediği kişinin bundan haberi bile olmaz… O, batıl bir inançta yaşarken gün gelir Allah’ın hidayeti kalbine uğrar… İbn-i Kayyım el-Cevziyye’nin anlatımıyla bu hidayetle şu on meleke yaratılır:

“Bizi doğru yola ilet!” ayeti doğru yola iletmeye güç yetirenden hidayet istemeyi içermektedir. Hidayet onun elindedir. Dilerse onu kuluna verir, dilemezse vermez. Hidayet; hakkı bilip onunla amel etmektir. Allah Teâlâ’nın hakkı bilip uygulama özelliği vermediği kimsenin hidayet bulmasına imkân yoktur. Doğru yolu bulmayı garantileyen hidayeti Allah tekeline almıştır. O hidayet; kula, doğru yolu isteme, sevme, tercih etme ve uygulama özelliği vermesidir. Allah’ın kendisine yakın kıldığı bir meleğin yahut elçi kılınmış bir peygamberin böyle bir hidayette bulunma yetkisi yoktur. Allah bu hidayet hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; Allah dilediğine hidayet verir”[4]

إهدنا “Bize doğru yolu göster” sözünden on mertebe çıkarır ki bunlar bir araya gelince hidayet gerçekleşir:

1- İlim ve beyan hidayeti: Bu, insanın hakkı bilip idrak etmesini sağlar

2- Allah’ın insana güç vermesi: Eğer Allah güç vermese kul kendi başına hiçbir şeye kadir olamaz.

3- İsteme kabiliyeti vermesi

4- Uygulama özelliği bahşetmesi

5- İnsanı bu konuda sabit kılması ve devamlı olmasını sağlaması.

6- Kulu haktan alıkoyan ve hakka zıt olan mâni ve engelleri ortadan kaldırması

7- Kulu aynı doğru yolda, fakat öncekinden daha özel bir hidayete iletmesi. Birincisi, doğru yola genel bir hidayet iken; ikincisi, aynı hidayet içerisinde fakat onun detaylarında daha geniş bir hidayettir.

8- Doğru yoldan amaçlanan şeyi ona göstermesi ve onu doğruya yöneltmesi. Böylece kul, gidişatında teenni içerisinde olur, hakka yönelir ve hiçbir şey onunla hak arasına girmez.

9- Bu hidayete tüm zaruretlerden fazla ihtiyaç olduğunu göstermesi.

10- Doğru yoldan ayrılan iki eğri yoldan sakındırması. Bunlardan biri gazaba uğrayan kimselerin yoludur. Diğeri ise cehalet ve sapıklıklarının eseri olarak doğru yoldan ayrılan kimselerin yoludur.[5]



[1]Kehf suresi.29.ayet

[2] En’am,125

[3] İmam Taberi şöyle tefsir eder: Allah, kimi doğru yola kavuşturmayı dilerse, gönlünü İslam’a açar, kalbi­ni onunla nurlandırır. Ve ufkunu onunla genişletir. Kimi de saptırmayı dilerse gönlünü dar ve sıkıntılı kılar. Oraya iman nuru girmez, öğütler ulaşamaz. Böyle bir insan, çektiği sıkıntı bakımından sanki göğe yukarı tırmanan birisidir. İşte böylece Allah Teâlâ, iman etmeyenlerin üzerine azap yağdırır. Şeytanı onlara musallat kılar ve murdarlıklara ve belalara uğratır.

[4] Kasas 28/56

[5] İbn-i Kayyım Tefsiri.1.cilt. Polen yayınları