İmam’a dayak!..
Okuyucumuzla aramızda “duvar”lar yok, hiç olmadı, 30 yıldır görüştüklerimiz var.
Bu süreçte doğan evlâtlar ve torunlar da eksik olmasınlar, “ata yadigârı” bu ağabeyleriyle muhabbeti kesmiyorlar.
Öyle “adalarda modalarda”, “muhafazakâr marpuçlu nargile salonlarında”, Balgat’ın, Fındıklı’nın “sonradan görme” mekânlarında mevzilenmiş “menfaat ekipleri”yle değil de…
Memleketi için yaptıkları fedakârlıkların bedellerini ödemeye alışmış “mazlumlarla” bir arada oluyorsanız…
“Sıkıntıyı”da göze alacaksınız.
İşte, yine dert…
Bir aramalar, bir mesaj yağdırmalar:
“Kardeşim! Serdar Kardeşim, neler oluyor!.. 15 Temmuz ruhuyla selâ okuyan imamları tartaklayanlar nasıl oluyor da…
Nasıl oluyor da…
Ekseriyetle beraat ediyorlar!...
Bunlar oluyor ve senden ‘tık’ yok, niçin abi, niçin, niçin!”
Böyle, böyle…
Sabah fırçası!..
Ben ne yapayım şimdi…
“Ya kardeşim, böyle yapmayın… Burası hukuk devletidir. Hak eden hak ettiğini yargı kuralları çerçevesinde elbette görecektir, süreçlerin nihayete ermesini bekleyin…” desem…
Dinlemiyorlar bile…
Dedikleri:
“Yaz kardeşim!”
Yazıyorum.
“Daha fazla yaz kardeşim! Daha fazla söyle!
Biz, 28 Şubat’taki gür sesli Serdar Arseven’leri bekliyoruz!”
Ya, nasıl olur?
O bambaşka bir dönemdi…
Şimdi…
“Kritik” konularda “görüş” istiyorsun, “konuşan” neredeyse yok!..
Şimdi…
Neyi, nasıl izah edebilirim?..
Memleketin “darbecilerin tanklarına, uçaklarına, kurşunlarına kafa atan” fedakâr evlâtları…
“Neler oluyor?”un cevabını arıyorlarsa…
Ben bu soruya nasıl bir cevap verebilirim?...
Diyor ki okuyucum:
“28 Şubat mazlumları hâlâ hapiste, 28 Şubat darbecileri ise keyiflerinde!..
Merhum İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif’in buyurdukları gibi:
-Câhil geziyor zevrak-ı ikbâl-i safâda,
Âkil yüzüyor merkez-i girdâb-ı belâda!”
Ya efendim…
İşte, bana gelen tepkiler böyle!..
Hatırlayın:
“Kişisel başvuru” hakkına istinaden “darbe girişimi mahkûmlarının” durumlarını değerlendiren “Ulu Heyet”, her biri için “Yeniden Yargılama” kararı vermiş idi…
Şimdi…
Buradan hareketle…
Hadi, bunu “Sivas Olayları”nın 28 Şubat sürecinde mahkûm edilen hükümlüleri için de iste!..
O süreçte hücreye tıkılan diğer “hükümlüler” için de iste!..
“Mahkûmlar” bunu talep etti, sonuçsuz…
Ben yazdım…
“Mezhepçilerden” anında linç girişimi ve “muhafazakar takımı” da yardıma hazır, hiç eksik olmayan “Sırası mıydı kardeşimmmm!” ezikliğiyle!..
Şimdi…
“Sivas mahkûmları yeniden yargılansın!” talebinin değerlendirilmesi için uğraşmak niçin yadırgansın?..
Ya da 28 Şubat yargısının mahkûm ettiği herkes için böyle bir talep, böyle bir ısrar…
Kimlerden çekinirsiniz ki ey ilgililer?..
Muhterem Temel Karamollaoğlu için ‘Sivas Tahrikçisi, Katliamın Asıl Faili’ demiyorlar mıydı?..
Böyle iftiralar atmaktan (menfaat icabı da olsa) şimdilerde vazgeçmediler mi?..
“Temel Bey meğer katil değil, bir Bilge Adam imiş, onu meğer ne kadar da yanlış tanımışız!” bile demediler mi?..
Hatta ve hatta…
Onu ve arkadaşlarını “Kâbe’ye kadar sırtlarında taşımaya hazır olduklarını” bile yazmadılar mı?..
E, öyleyse…
Vakti değil mi, “Madem Temel Karamollaoğlu’nu yanlış anladınız, diğerlerini de yanlış anlamış olabilirsiniz!” demenin?..
“Efendim şimdi sırası mı bunların, memleketin ekonomisi dış güçler tarafından hedef alınmış iken!”
“28 Şubat yargısının mahkûm ettikleri için yeniden yargılama talep etmenin sırası mı kaaaardeşim!”
Öyle ya…
Bu memleketin evlatları için hiçbir “talebin” hiçbir vakit sırası gelmez ki?..
Ya muhteremler, “beraat etsinler!” diyen yok ki, “yeniden yargılansınlar” ve suçlu iseler gerçekten, ömür boyu yatsınlar.
Halep oradaysa arşın burada değil mi, Allah Allaaah!..
Efendim;
Gördünüz, “tek parti”nin vekil heyeti, “Savcı Katletmiş” teröristlere çatır çatır sahip çıkıyor…
Sahip çıkıyor ve onları destekleyenlerden biri olsun, “Yaptığınız nedir böyle!” demiyor.
Bizler ise…
28 Şubat yargısının “mahkûm” ettikleri için şöyle, rahat rahat “yeniden yargılama” talep etmekten çekiniyoruz!
Muhterem Mustafa Karahasanoğlu Ağabey’in kulakları çınlasın, bunların yaptıklarına kıza kıza…
“Adamlar adam abi! Batıl davalarına nasıl da sahip çıkıyorlar! Onlar batıl davalarına böylesine sahip çıkarken bizim taraf…Aaah, Aaah!”
Diye diye iç geçirir durur!..
“Çal kanunum çal, derdini söyle bana!..
Kanundan nağmeler söyle bana!..”
Şimdi…
Şimdi birileri çıksa ve 15 Temmuz Ruhu ile “selâ okuyan” imamları dövenlerin ekseriyetle “beraat”e vasıl olmalarının vicdanlarda nasıl karşılık bulduğu meselesine girse…
Kimi ne kadar ilgilendirir ki?..
Cuma Hutbesi’nde bu konuya şöyle bir değinilir mi?
“Sendika” bu işlere hakkıyla girer mi?..
“Adalarda modalarda”, “muhafazakar nargile salonlarında”, Balgat’ın, Fındıklı’nın “sonradan görme” mekânlarında mevzilenmiş “menfaat ekipleri”…
“Köşe kapmaca oyunu”ndan baş kaldırıp…
Böyle “önemsiz” şeylere ilgi gösterir mi?..
Yok…
Gönlümüz de hattımız da açık ya…
Vur abalıya:
“Serdar kardeşim, bu ne haldir! ‘Birileri’ en stratejik yerlere yerleştikçe yerleşiyor ve siz bu durumlara sessiz kalıyorsunuz! Şimdi de nefsinize uymuş kendinizi savunmaya çalışıyorsunuz!”
Eyvaah, eyvah!..
***
Nice “kırgın” okuyucum var…
“Fildişi kulelerde” yaşayan sonradan görme “aydın”larımıza ulaşamadıkları için…
Bütün kabahati bendenize yüklüyorlar....
Vatan “sağ” olsun!..