İmam Gazali ve felsefe
İmam Gazali’ye yönelik eleştirilerin üçüncüsü
olan, “Tefahüt ile Gazali'nin felsefeyi reddetti,
aklın önünü kesti” iddiasını haklı bulmuyorum. Bu iddia sahipleri rahmetli
Gazali’yi ya okuyup anlamamışlardır ya da anladıkları halde batılı
eleştirmenlerin etkisinde kalarak bu iddiayı tekrarlamışlardır. Çünkü,
İmam Gazali r. aklı önemseyen,
medrese öğrencilerine mantık okumayı zorunlu kılan âlimdir. Bir usul kitabı
olan El-Mustasfa’nın girişinde 70 sayfa boyunca akıl-mantık-yöntem konusunu ele
alan bir âlim için “akla karşıydı,
mantığı dışladı” iddiasında bulunmak iyi niyetli eleştiri olmasa gerek.
Aslına bakılırsa İmam Gazali, Meşşai
geleneğe daha doğrusu İbn Sina’ya yönelik tenkidlerle dolu olan Tefahüte’l
Felasife kitabıyla hem ulema arasında metoda dayalı bir eleştiri geleneğini
kazandırmış hem de Müslümanların nezdinde felsefeyi meşru hale getirmiştir.
Evet, Gazali felsefenin sakıncalı yönlerini söyleyerek okuyucuyu dikkatli
olmaya sevk etmiştir. Hem müktesebatı yetersiz olanların okudukları felsefenin okuyucusuna
ne tür zararlar verdiğini günümüzde de görüyoruz. Ayrıca mantık ve matematik
için, “Bu ilimler gibi kesinlik ifade
eden her görüşü kabul ederiz” diyen bir Gazali nasıl olur da akla, bilime,
mantık ve matematiğe karşı çıkar? Gazali, “Filozofların
söylediklerini mutlak hakikat kabul etmek aklen de ilmen de doğru olmaz,
çünkü bu fikirler matematik gibi kesin bilgiler değildir” der.
İmam Gazali’nin Felsefe ile derdi neydi?
Gazali, bu konuda Tefahüte’l
Felasife/Filozofların Tutarsızlığı kitabını yazmadan önce Mekasidu’l
Felasife/Filozofların Maksatları kitabını yazmıştır. Bu kitapta İmam Gazali’nin
filozofların eserlerini çok iyi incelediği, felsefi delilleri bir bir
değerlendirdiği kolaylıkla görülebilir. İbn Sina’nın Danişname kitabının özeti
olarak kabul edilen Makasıd’da felsefe ve filozofların amaçlarını anlatan İmam
Gazali bu kitaptan sonra yazdığı Tefahüte’l Felasife’de 20 başlık altında
filozofları eleştiriyor.
İmam Gazali bu 20 maddenin üçünde
filozofların küfre girdiklerini söylüyor.
Bu üç maddeden birincisi Âlemin Kıdemi meselesidir. Tefahüt’ün 1. Maddesinde Platon’u eleştiren ve “Alemin kadim (başlangıçsız) olduğu
görüşlerinin gerçeğe uymadığını göstermek hakkındadır” diyen Gazali,
filozofların delillerini bir bir çürütür ve yoktan yaratılmayı reddettikleri
için filozofların küfre düştüklerini söyler. Filozoflar ise (İbn Rüşd) bu
iddiayı ele alırken, “Âlemin hudûs ve
kıdeminden dolayı kimseye küfür isnad edilemez” der ve “Âlemin varlığı her şartta Yaratıcıya
bağlıdır, bu konuda kimi kelamcıların da farklı düşüncelere sahip oldukları
biliniyor” der.
İkinci konu olan Allah’ın Tikelleri Bilmesini Gazali, Tefahüt’ün 11, 12 ve
13. Maddelerinde ele alır. 13. madde:
“Allah'ın zaman bakımından ‘olan’,
‘olmuş’ ve ‘olacak’ diye kısımlara ayrılan cüzleri bilmediğine…” başlığıyla ele alan Gazali, güneş
tutulması örneği ile “Bu feylesoflar, Allah
cüzleri külli şekilde bilir” yani Allah cc tikelleri bilmez diyorlar. Mealen
bunun Allah Subhanehu Teâla için
kifayetsizlik olacağını ve bunun küfür olduğunu söyler. İbn Rüşd bunu kabul
etmez; filozofların, Tanrı’nın tikelleri bilmesinin biz sonlu varlıklar gibi
olmadığını, dolayısıyla tek tek değil, Tanrı’nın bilgisi şeyleri bütün olarak bilmesidir dese de Gazali’ye göre bu küfürdür.
Bu hususun küfrü gerektirip
gerektirmediği konusunda yorum yapmış değilim, sadece mevzuyu açıklamaya
çalışıyorum.
İmam Gazali’nin filozofları tekfir
ettiği üçüncü husus da ruh-beden,
ilişkisi yani Haşr-i Cismani konusudur. Cennet, cehennem vb
fiziki olup olmadığı, ruhun ebediliği konularında Gazali, filozofların ruhun
ölmeyeceğini, ahirette insanların bedenen değil, ruhen yaşayacaklarını, ahiretin
fiziki olmadığını söylediklerini iddia ederek bunun inkar olduğunu söyler. İbn
Rüşd, kelamcılar arasında bile bu hususta farklı düşünenlerin olduğunu söyleyerek
bu sebepten dolayı küfür isnadının ağır olduğunu ifade eder.
Anlayacağınız Gazali Yunan geleneğine
bağlı felsefi düşünceye (Meşşailiği) eleştiriyor. Bu tenkiddir ve sistemli bir
tenkid anlayışıdır. Gazali kafadan filozofları eleştirmiyor, ilmi delillerle
bir eleştiri geleneği oluşturuyor.
Bu sebeple Gazali için, “tenkidi düşüncenin babasıdır” diyenlerin
haklı olduklarını düşünüyorum.
Kısacası;
“Gazali’den sonra
felsefe ya da bilim öldü” iddiasını sürdürenlerin gösterecekleri hiçbir örnekleri yoktur. Akademiyada
bu konu tartışılır olmaktan çıkalı epey zaman oldu.
Peki bu iddia nereden çıktı?
Bu, İngilizlerin, “Ey
Araplar, siz her yönüyle iyiydiniz, ama Türkler (Selçukiler) ve Fars Âlim
(Gazali) sizi geriletti” uydurmasıdır. İngilizler siyasi olarak
bitirdikleri Osmanlı’yı kültürel olarak da olumsuzlamalıydı, bunu da Gazali’ye
saldırarak yaptılar. Bizimkiler de bunu satın aldı.
Gerekirse ileride konuya devam ederiz.