İmam Ali tebâsı ve Türkiye seçimleri
Gökkubbenin altında söylenmemiş söz yoktur, vecizesini bilirsiniz ancak bir şey daha bilmemiz gerek:
Biz söylenmiş her sözü duymadık ki…
Evet, söylenmiş sözlerin duyulması
gibi o sözlerin etki etmesi de önemlidir. Bazen bir “merhaba”nın ihmal edilmesi yıkıntıya sebep verirken başka zaman
dünya dolusu sözün bir kıymet-i harbiye taşımadığını da biliyoruz.
Seçimlere 4 gün kala dünyalar dolusu konuşmalar
yapıldı, bir o kadar yazılar yazıldı. Pek çok yaşanmış hikâye anlatıldı. Bugün
ben de sizlerle böyle bir olayı anlatacağım.
Öncelikle anlatmam gerekir ki
anlatacağım hadise bana başkası tarafından gönderildi. İsmini yazmama izin
vermese de BUHARALI rumuzunu yazmam
konusunda izin verdi.
Bu
yazının önemi ne?
Patates ve soğan fiyatlarını gerekçe
göstererek oy kullanacağını düşünen kesimin tarihten çıkarması gereken bir ders
olması hasebiyle anlatacağım hadise büyük önem taşıyor:
Hz. Ali Efendimiz’in (kv) hilafeti
döneminde bir yandan Cemel Vak’ası, bir yandan Sıffin, bir yanda da Hariciler
sorunu büyük tahribatlara yol açmıştı. Ve bu süreçte Hicaz’da kıtlık başlamış
devamında da açlıktan kaynaklı sorunlar yaşanmıştı. Yaşanan anlaşmazlıklardan
dolayı zor dönemden geçen Medine’de bu sorun daha belirgin bir hal almaya
başlamış. Öyle ki kısa süreli de olsa Medine-i Münevvere’de kimi yoksul ailelerin
çocukları açlıktan ölümle burun buruna gelmişlerdi.
İmam Ali (ra) bu durumun sürmemesi
için alternatifler aramaya başlarken fazla seçeneğinin olmadığını görür. Ekmek
yapmak için buğday lazım, lakin diğer mamullerden sonra buğday da bulunamıyor. Aramalar
sonucunda istedikleri gıda ürünleri bulunamıyor, ama en son Yahudi bir tüccarın
buğday stoğunun olduğu öğrenilir.
İmam Ali yanına bu işten anlayan
birkaç yaranını da alıp Yahudi tüccarla görüşmeye giderler. Görüşme ve pazarlık
başlar. Normal zamanlarda ölçeği 10 dinar olan buğdaya tüccar 100 dinar ister.
İmam Ali’nin başka çaresi yoktur ve ölümler olmasın diyerek Yahudi tüccarla
anlaşmaya varır lakin Yahudi tüccardan buğdayları öğütüp ekmek haline getirmesini
şart koşar.
Yahudi tüccar bu şartı kabul eder,
kısa süre içinde ekmekleri pişirip en yoksul mahalleden başlayarak dağıtmaya
başlar ancak Medine’de hangi kapıyı çaldıysa Medineli "Bizim ekmeğimiz var" diyerek Yahudi tüccarın getirdiği
ekmeği almak istemezler. Yahudi tüccar mecburen durumu İmam Ali (ra) Efendimize
anlatır ve ne yapması gerektiğini sorar.
İmam Ali (r) Yahudi tüccara,
“Ekmekleri
dağıtmaya yeniden başlayın ve ekmek vereceğiniz ailelere deyin ki, ‘inandığınız
Allah ve Resulü Muhammed aşkına sizin aç kaldığınızı biliyorum ve bu ekmeği
Halife Ali (ra) size gönderiyor. Siz böyle aç ve muhtaç olduğunuz halde neden
ekmekleri almıyorsunuz?’ de”
diyor.
Buğdayların sahibi Yahudi tüccar İmam
Ali’nin söylediklerini harfiyen uygular. Gittikleri her haneye İmam Ali’nin
selamı ile birlikte yukarıdaki sözleri tekrarlar ama nafile. Çünkü ekmek
götürdükleri aileler Yahudi tüccara:
“Biz
ki Müslümanız, zalimlerin ordularını dağıtan, Hak için küfür kalelerini yıkan,
Allah'ın Arslanı Ali’yi sana muhtaç edeceğimize açlıktan ölürüz daha iyi.” diye cevap verirler.
Yahudi tüccar bu sözlerden çok
etkilenir ve ekmekleri almaya yanaşmayan ailelere:
“Sizin
dininiz size bu şerefli duruşu vermiş ise dinleyin o zaman” der ve hançeresi yırtılırcasına:
‘Eşhedu
en LA İLAHE İLLALLAH ve eşhedu enne MUHAMMED’UN RASULULLAH!’ diyerek Müslüman olur. Akabinde de, “Artık ben de Müslümanım! Bu ekmekte Allah
için sebildir, parasızdır” deyip ekmeklerin tamamını dağıtır.
Şimdi,
Ey Allah (c.c) için yola çıkanlar:
Bütün küfür âlemi ile içimizdeki ehl-i sâlibin askerleri ve onlara ilaveten
dinini bir sandalyeye satacak kadar alçalan Müslüman görünümlü müsveddeler bir
araya gelseler bile sizi mağlup edemeyeceklerdir. Zira Allah (cc) dinini sizin
elinizle ayakta tutacaktır.
Başta riyasetiniz Recep Tayyip ERDOĞAN
Beyefendi olmak üzere, yardımcıları olan serdengeçtilerin yardımcısı Rabb’imizdir.
Unutmayın ki Bedir'in, Uhud'un,
Çanakkale'nin ve geçmişte vatan için serini veren Âli Osman Devleti
şehitlerinin ruhaniyetleri gölgenizdir. Ayrıca Hind'in, Yemen'in ve Buhara'nın
manevi sultanlarının ervah-ı sizin için ayakta ve duadadır. Bunlara ilaveten
mazlum Müslüman milletlerinin ve özellikle Türkiye’deki ahalinin her seherdeki
duası budur:
Ya
Rabbi! Bizi küffara zebûn etme, neyimizi istiyorsan, canımız, malımız ve
varlığımız hepsi senindir ancak dinimizi, izzetimizi ve iffetimizi muhafaza
eyle!
Bize düşen bu duanın gereğini yerine
getirmektir, sonrasını Alemlerin Sahibi olan Allah’a (cc) bırakın.