Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.70
Gram Altın
2963.89
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Haziran 2023

​İlminize güvenmiyorum bayım!

Rene Guenon, Batı’nın ilme yaklaşım biçimine oldukça dikkat çekici bir nazariyeden itiraz eder. Batılı bir mütefekkir tarafından cesaretle dile getirilen bu itiraz, esasen Batı’nın ilmi faaliyetlerini kendi çıkarları doğrultusunda bir araç olarak kullanmasıyla ilgilidir. Bununla beraber bu ilmi faaliyetlerin batı haricindeki coğrafyaların, insanın ve tabiatın üzerinde tahakküm oluşturma aracı olarak kullanılması da bu itirazın mihenk noktasını teşkil eder.

Düşüncenin dallanıp budaklanmasının karmaşık ilişkilerimiz için bir gereklilik olduğunun ve uzmanlaşmanın modern dünyanın bir gerçeği olarak kabul edilmesi gerektiğinin tüm dünyaya dayatılmasının ardında bütünün anlaşılmasının ve görülmesinin engellenmesi gerçeği yatıyor. Mesela hem ilmi düşünceye hem de pratik hayatın her anına ve her alanına sirayet eden analiz tutkusu, sürekli yeni alt bölümler doğuran bir canavarı besliyor. Her şeyin ölçülmesi gerektiğine ve istatistik ilminin modern yaşamın her anına hükmettiğine inandırılmış bu çağın insanı, ağzındaki zoka yaralarına aldırış etmeden teslim olmuş gözüküyor.

İnandıklarımızın ya da inandırıldıklarımızın aksine istatistiki ölçümler, iş bölümü ve uzmanlaşmaya dayanan ilmi faaliyetler, Nöropazarlama’nın edilgen bir unsuruna dönüştürülen bedenlerin sınırsız ihtiyaçlarının(!) yönetilmesi için Batı tarafından ustalıkla kullanılıyor. Dahası Guenon’un da itirazının ana noktasını oluşturduğu gibi ilim yalnızca; coğrafya, tabiat ve insanın tahakküm altına alınması için kullanılan bir araç haline getiriliyor.

Yapılan ilmi çalışmalar, çok detaylı işbölümü gibi başta insanı kendisine yabancılaştıran modern ilkelerin; insanın işbölümü, süreç ve örgütsel yapıların tahakkümü altına alınması için kamufle edilmiş etkili bir araç olarak kullanıldığını gösteriyor. Dolayısıyla günümüz insanının ruhen ve fiziken yaşadığı bozulmaların temelini de peşinen kabullendiğimiz bu modern ilkeler oluşturuyor. Verimlilik ve uzmanlaşmaya karşılık gelen işbölümü, insanı bireylikten çıkartan, aklı başkalarınca kontrol edilen ve insanın ruhsal yapısının temellerini zedeleyen karmaşık bir yapının tanımını oluşturuyor.

“Ayinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim” (Azîz Mahmud Hüdâyi Hz.) denilmesine rağmen sürekli parçalanma üzerine kurulan ve kabul gören bu düzen, beraberindeki tüm modern çağ düzenekleriyle en ideal, en uygun, en adil, en özgürlükçü sistem iddiasıyla ve modern dünyanın bir gerekliliği olarak zihinlerin başköşesinde yerini alıyor. Bu çarpık düzenin sahipleri kendilerini kral konumuna yükselten sistemleri, yapıları ve mekanizmaları canı pahasına koruyor ve eleştirilmelerini engelleyerek onları kutsal, tartışılmaz bir konuma yükseltiyor.

Bütün, parçalardan müteşekkil olan yapısıyla müstakil konumunda beklerken; kendi zatından ayrı olarak tasavvur edilen her şeyden farklı bir manayı ifade ediyor. Bütün parçalar, bütünün kendisinden önemli olmayan bir değeri ifade ediyor ve ancak hakikati oluşturan parçalar tanımına dâhil edildiğinde bir anlam taşıyor.

Hülasa bütünün görülmesi hakikatin de görülmesini sağlayacağından Batı Uygarlığı ilmi faaliyetleri - Guenon’un da eleştirdiği gibi- hakikatin perdelenmesi için kullanıyor. Gerçeğin yerine görüntülerin yerleştirilmesi ve bunun tek hakikatmiş gibi dünyaya sunulması, Batı’ya hayranlığını her fırsatta dile getirenler için bir anlam ifade etmese de kendini ve tarihini bilenler için bir haykırışı ifade ediyor: İlminize güvenmiyorum bayım!