İlmî, akıllı ve ahlaklı devlet
Devletleri hiçbir zaman tek başlarına bırakmak istemeyen, gelişmesini istemeyen, ilmî, akıllı ve ahlaklı olmasını istemeyen güç odakları her daim olmuştur. Bu odaklar, dün de bugün de devletlerden güçlü olmak istemişlerdir. Bu odakların saldırılarına Osmanlı Devleti, Almanya’nın başı çektiği Kutsal Roma Germen İmparatorluğu çok iyi örnek gösterilebilir.
Bu güçler; hiçbir zaman uyku halinde
olmamış, hiçbir zaman boş durmamış ve capcanlı ayakta kalmışlardırlar.
Hedeflerinde eğitilmemiş insan, şuur kaybetmiş millet ve zayıflatılmış
kurumlar, devletler vardır.
Bu makalenin yazıldığı zamanlarda bu
hedeflerini gerçekleştirmek için siber terörden bedensel hastalıklara, faiz
belasından sosyal medyaya türlü türlü saldırılar yapmaktaydılar. Siz bu
makaleyi okuduğunuzda ise belki de çok daha yenilerini devreye almış
olacaklardır.
En çok başardıkları da yer değiştirme
becerileridir. Doğruyla yanlışın, iyi ile kötünün, adalet ile zulmün yerini
değiştirmeyi başarabilme özellikleridir. Bu özelliklerinden dolayı en akılsız,
ahlaksız ve ilimsiz bir davranış, genel geçer kabul edilerek sıradanlaştırılmış
ve makbul hale getirilmiştir. Neredeyse tüm insanlarca kötü olan iyi, yanlış
olan doğru ve zulüm olan âdil kabul edilmiştir. Mesela bu odaklar eliyle
toplumun kabul ettiği ve sıradanlaştırdığı, mantıklı gördüğü şu cümleleri çok
sık duymuşsunuzdur:
“All muslims are not terrorists but all terrorists are
muslims: Bütün Müslümanlar terörist değildir ama bütün teröristler
Müslüman’dır!”
“Motor üreteceğinize şeftali üretin!”
“Araplar tarih boyunca bizi hep arkadan vurdu!”
“Osmanlı bir sömürgeci devletti ve Türkler, bizi asimile
ederek yüzyıllarca sömürdü!”
“Her çocuğun, her insanın cinsiyet değiştirme hakkı
vardır. LGBT’li bireylerin de hakları var ve her hakları verilmelidir!”
Bu cümleler, bu
odakların hedeflerini gerçekleştirmedeki başarısının tezahürüdür. İnsanlar
artık bu cümlelerde ne var, sıradan bir cümle işte diyebilmekte ve bu odakların
akıl ürünlerini susarak seyretmekte, normalleştirmekteler. Neticede insanları
sevgisiz ve ahlaksız, toplumları parçalanmış ve devletleri birlikten uzak tutup
güçsüz bırakmıştır.
Bu ülkeyi kardeşin
kardeşi sevmediği, Türkiye’nin Türkiye kadar zannedildiği, teknoloji
üretmediği, ilim, akıl ve ahlakın uzak tutulduğu bir döneme sokmuştur. Özellikle
bu ülkenin birliğine, güçlü olmasına mani
olunmuş, zihniyet ve ahlak bozulmuş, topluma ait kurumlar
itibarsızlaştırılmıştır.
Birlik dosyamızda da Ahlak dosyamızda da
bu saldırılara karşı çözüm yollarımızı yazmaya çalışıyoruz. Güzel ahlak, büyük
kurtarıcıdır ama tek başına yeterli değildir. Bu odakları mağlup edebilmek için
yanına ilmi alması, aklı alması mutlaka gereklidir.
Nitekim tek başına ahlak; Afrikalı
Müslümanları sömürgecilerden kurtaramamış, akıl ve ilmi ahlakın yanına katan
Fatih Sultan Mehmet ve Osmanlı Devleti’ne Konstantinapol’ü fethettirmiştir.
Çünkü bu fetihte ilim, akıl ve ahlak beraberce vardır. Her şeyden öte bu ilim
ve akılla üretilen teknoloji vardır. Bugün bir devlet gücünün zafer takı, kıtalararası füzenin
ucundayken ilim, akıl ve ahlakları en büyük güçleridir.
O zaman on binlerce kilometreden bir füzeyi
uçurup, adrese patlatacak ilim ve aklınız olmalı ve ayrıca çok yüksek bir
ahlaka sahip olmalısınız. Olmalısınız ki ilminiz, aklınız ve ahlakınızla zaman,
artık sizin zamanınız olsun. Ancak böylece bu odakları mağlup
edebileceksinizdir.