İlla ölmem gerekiyorsa Kudüs, ölürüm senin için
İslam
coğrafyasının hemen hemen her yerinde büyük acılar, büyük trajediler yaşanıyor.
Endülüs’ün
tarihte yaşadığı o korkunç dram ve katliamların bir benzeri bugün birçok Müslüman
coğrafyada yaşanıyor. Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmıyorlar. Bizler ne
yapıyoruz? Hiç! Sadece seyrediyoruz.
Irak ve
Libya düştü kılımız kıpırdamadı. Afganistan’ın işgaline sudan bahanelerle
sessiz kaldık. Suriye’ye demokrasi! geleceğine çok inanmıştık. Katil sürüleri
ülkelerimizi işgal ede ede, düşüre düşüre bizleri topyekün teslim almaya
geliyorlar.
Bugün de
Filistin’deler ve Ortadoğu kurtlar sofrasında!
Düşman
tarihten gelen kin ve öfkesiyle gözlerimizin içine baka baka, müstehzi
kahkahalarla Filistin’i yiyip bitiriyor. Sen hala yaklaşan büyük tehlikenin
farkında değilsin. Ya Rab, bizleri affeyle…
Girdikleri
her yerde tarihimizi ve İslam’ı çağrıştıran ne varsa yok edip bizleri dünümüz
ve geleceğimizle birlikte toprağa gömmek istiyorlar. Kadınlarımız ve çocuklarımız özellikle katlediliyor.
Soyumuzu kurutmak istiyorlar çünkü.
Müslümanlar
olarak, ‘Elimizden hiçbir şey gelmiyor’ mazeretine sığınmaya devam ediyoruz.
Gaye yoksa, gayret de yok. Ancak mutlak olan bir şey var; ahiret var, hesap günü
var.
İslam
dünyası tam bir heyula. Beden var, ruh yok. Kendi katillerimizden yardım
bekliyoruz. ABD ve Batıdan... Bu hal bana çok ağır geliyor. Size ağır gelmiyor
mu?
Bu
görüntümüze rağmen tek dişi kalmış canavarı durduracak tek gücün ben Müslümanlar
olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’de
o ruh ve inanç var. Cesaret ve tarihten gelen tecrübelere sahibiz.
Vietnam
savaşı protestoları sorasında Amerika’da yaşlı bir adam her gece Beyaz Saray’ın
önüne gelip yakılmış bir mumla protesto yapardı. Bir gece, bir gazeteci biraz
da adamın eylemini küçümseyerek ona şu soruyu sorar.
“Efendim,
bu küçük protestonuzun bir şeyleri değiştirebileceğini mi düşünüyor sunuz?
Adam,
“Buraya hiçbir şeyi değiştirmeye gelmiyorum. Buraya beni değiştirmesinler diye
geliyorum. Onların çılgın savaşlarının insanlığımı silmesine izin vermeyeceğim.
Ben gerçeği biliyorum ve doğruyu söylemeye devam edeceğim.”
“İnsan
kalmak için yaptığımı yapmaya devam edeceğim. İnsanlığımı boşa
çıkaramayacaklar.” der.
Bir gün
elimizde balta olduğunun farkına varacağız ve o onu putlara karşı kullanacağız.
Bu bir tavırdan öte İslam’ın bizlere kesin emridir. Putlar yıkılacaktır. ABD,
İngiltere ve İsrail gibi bütün Firavunlar…
Biliyor
musun?
Yıkılan
evlerinin enkazı üstünde Filistinli kardeşlerimiz iftarlarını yapıyor. Zoraki
bulabildikleri birkaç kuru ekmekle. Ramazan’ın ilk gününde, iki bebek daha
açlıktan öldü!
Biliyor
musun?
Çin işgali
altındaki Doğu Türkistan’da oruç, iftar, sahur, teravih ve Kur’an yasak!
Acaba
diyorum, bütün bu olup bitenlere karşı gözlerimizi kapatarak her şeyin bir anda
düzeleceğini mi zannediyoruz?
İlahi bir
gerçek. Müslümanlara sahip çıkmak inancımızın ve imanımızın bir gereğidir.
Uyarı
niteliğinde bir hatırlatma! Kendi akıbetini Müslümanların kaderinden ayrı
görmek kurda tek yakalanan kuzunun akıbeti gibi olur.
Bir uyarı
daha. Kudüs ve Mescid-i Aksa özgür olmadığı sürece hiçbir Müslüman bulunduğu
yerde güvende değildir.