İlkler, Öncüler; Kindi
Hz.
Muhammed’in (SAV) vefatında sonra İran, Şam, Anadolu, Mağrib kısa sürede
Müslümanlar tarafından fethedildi. Askeri başarıların yanı sıra yeni din İslam
ile tanışan insanlar bilhassa İslam’ın merhamet ve adalet gibi erdemlerine
hayran kaldılar.
Hicri ikinci
yüzyılda Doğu Akdeniz ile komşu olan Müslümanlar, Mezopotamya’da Keldanî ve
sair kültürlerle tanışma imkânına kavuştular. Bu tanışma ile tabii olarak hem
Müslümanlar hem de tanıştığı kültürler karşılıklı olarak birbirinden
etkilendiler.
Kültürlerin
etkileşimi yeni ilmi mecraların açılmasına yol açtı. Müslümanlar için bu
süreçte felsefe yepyeni bir alan olarak ortaya çıktı. Bazen dezavantaj olarak
görülse de Müslümanların felsefeye akraba olan Kelam ilmi ile “Varlık”
hakkında bir metodoloji oluşturmuşlardı. Büyük tartışmalara sebebiyet veren
kelamî konular felsefe ile yeni bir boyut kazanmış oldu. Kadim filozofların
tercüme edilen eserleri ile Kelam ile felsefenin mezcedilmesi çalışmaları
başladı.
Müslüman
şahsiyetler arasında pek çok isim felsefe ile tanıştıktan sonra yeni ufuklara
yelken açtı. Ancak biri vardı ki bütün isimlerin başında gelir: Ebu Yusuf bin
İshak el-Kindi!
Kindi,
kendisinden sonra gelen bütün Müslüman filozoflara öncülük eden bir bilgedir. Felsefe,
tıp, matematik astronomi, ilahiyat, psikoloji, fizik, kimya ve müzik ile
ilgilenmiş ve bu alanlarda eserler neşreden filozofumuz Kindi, Hicri 9. Asırda
yaşamıştır. Kûfe ve Basra’da çocukluk dönemini geçirdikten sonra Bağdat’ta ilim
tahsiline başlamıştır. Kelam ve felsefe okuyan Kindi bilhassa felsefe alanında
Müslüman dünya için öncü kabul edilmiştir. Miladi 830’larda Kindi’nin
öncülüğünde Beytu’l Hikme’de Süryani dilindeki Yunanlı Filozoflara ait eserler
Arapça’ya tercüme edilerek Müslüman ilim adamlarının istifadesine sunuldu.
Hakkını
teslim etmek gerek: Kindi’nin bu tercümelerle yaptığı hizmet İslam dünyası için
hala tazeliğini koruyan yeni ufuklarla karşılaşmasının yanısıra, bu tercümeler ilmin
insanlığın ortak paydası olduğu gerçeğinin en müşahhas örneği olmuştur.
Kindî,
felsefeyi üstün bir ilim olarak görür:
İnsan
sanatlarının en üstünü ve en değerlisi felsefedir, der. Kindi’nin felsefeyi
bu derece övmesinin en önemli sebebi, “Felsefe nefsin disipline edilmesinden
başka bir şey değildir” ifadesinde yatar. Dolayısıyla filozofumuz felsefeyi
insanı her yönüyle olgunlaştıran bir ilim olarak görür.
Felsefe madem
insanı her yönüyle olgunlaştırıcı bir ilim dalıdır, o zaman kimi filozofların
kabul ettiklerinin aksine her isteyenin felsefeyi öğrenmesi mümkün olmalıdır ki
el-Kindi de tam olarak böyle düşünüyor.
Kindi, din
ile felsefenin aynı amaçlar taşıdığını söyler: hakikate ulaşmak!
Lakin Kindi
ve diğer alimler bu amaca varabilmenin çeşitli yolları/metodları olduğunu
savunurlar çünkü her şeyden önce metodolojik farklılıkların olmazsa olmaz
olduğu alanlar vardır. Bu alanların başında da soyut konular gelir. Varlık-Sani’
ilişkisinin anlaşılmasına yönelik çaba soyut olup hakikate ulaşma gayretinde
farklı yollar izlenebilir. Kendisine öncü kabul ettiği filozoflar gibi
hakikatin bilgisini arayan Kindi metafiziğin asıl ve esas konusunu Tanrı olarak
belirler.
En parlak
dönemini yaşayan Abbasi Hilafeti döneminde yaşayan el-Kindi, kendisinden sonra
gelen ilim ve felsefe yolcularına oldukça geniş bir külliyat bıraktı. Arapça
dışında bilhassa Avrupa’da konuşulan pek dile çevrilen eserleri onun kıtada
tanınmasını ve ondan istifade edilmesini sağlamıştır. Kindi’yi tanıdıktan sonra
batılı ilim adamları “İslam Felsefesi” ve İslam’a merak salmışlardır.
İslam
coğrafyasında gereken ilgiyi görmeyen Müslüman bilgeler batıda büyük rağbet
görmüşlerdir. Müslüman bilgelere olan bu bigânelik asırlarca devam etmiştir.
Kindi de rağbet görmeyen bilgelerin başında gelmektedir lakin Batı’da kimi
otoritelerin Kindi’yi gelmiş geçmiş on seçkin alim arasında gösteriyordu.
Haksız sayılmazlar; yapılan tespitlerde Kindi’nin 32 eseri Latince, İbranice,
Almanca, İngilizce İtalyanca, Fransızca gibi dillere çevrilmiştir.