İlke Meselesi
Geçen hafta, tarihe not düşülecek bir olaya şahitlik ettik. Çünkü Gazze'de SAVAŞ SUÇU işleyen Netanyahu için, UCM’nin YAKALAMA EMRİ çıkarması bir ilk’i yaşattı bizlere. Tabi bu kararın birçok ülkede kabul görmesi de, Tel Aviv'de infiale sebep oldu haliyle. Keza hemen akabinde Lübnan’da bulunan UNİFIL ÜSSÜ’nün, İsrail roketleriyle vurulmasını ibretle izledik hepimiz. Bu misilleme İsrail’in umursamaz tavrını ve sınır tanımayan HAYDUTLUĞUNUN, bir yansımasıydı aslında. Zira Siyonistleri ve Anglosakson Küreselcileri arkasına alan bir İsrail’den, başka ne beklenebilir ki? Sonuçta uluslararası ilişkilerde haklıdan ziyade güçlünün, sözünün geçtiği bir dönemden bahsediyoruz. Bu atmosferin, DÜNYANIN DİZAYNI İÇİN birilerince sağlandığıysa tartışılmaz konuma sahip. Belli ki bu dizayn bitmeden de, normalleşmeye izin vermeyecekleri ayan beyan ortada. Kaldı ki seçimi kaybeden Biden Yönetiminin, Rusya-Ukrayna Savaşını içinden çıkılmaz hale getirme gayreti bu minvalde okunabilir. Yani Trump koltuğa oturduğunda ABD'nin bir savaşın içerisinde olmasını ve Trump'ın da bu savaşı mecburen yönetmesini istedikleri artık çok açık. Neticede Ukrayna’ya verdikleri füzelerle Moskova’yı işaret eden aklın, karşılığında Rusya’nın Taktik Nükleer kullanacağını hesap etmemesi hiç mümkün değil.
O yüzden bu kış, çok sıcak geçeceğini kimse inkâr edemez. “Savaşlar son bulacak” vaadiyle kazanan Trump’u sorarsanız, hala SUSKUNLUĞUNU KORUMASI oldukça manidar. Üstelik ABD medyasında “Trump’a operasyon yapılıyor” şeklinde çıkan haberlere bile, Trump’un bir cevap vermemesi ilginç. Bu ise ABD MÜESSES NİZAMININ, değişmez politikalarını akıllara getirmiyor sayılmaz. İşte tamda bu noktadan bakıldığında, çoğumuzun “Rusya’nın egemenliğine bir saldırı” olduğu kanaatini paylaştığı muhakkak. Öyle ki Zelensky’i gazlayan, ekonomik olarak destekleyen, eğiten ve silahlarla donatan bir güruha ile Rusya’nın bir mücadele verdiği aşikâr. Zaten Kremlin’in de hep bu hususu gündemde tutarak, haklılığını savunduğu gibi uluslararası arenada da destek istediğini hepimiz biliyoruz. Lakin Rusların bu tavrı “İLKELİ” mi deseniz, o konuda biraz tereddütlerimiz mevcut… Neden mi? Söyleyeyim! Rusya’nın ülkesini savunma mücadelesine ve geliştirdiği siyasi argümanlara, UKRAYNA MEVZUSU ÖZELİNDE söylenecek söz yok. Olamaz da… Lakin aynı durum K. Suriye’de TÜRKİYE İÇİN DE GEÇERLİYKEN, BENZER TAVRI BİZDEN ESİRGEYEN BİR RUSYA için, ilkeli demek ne derece mantıklı olabilir ki?
“Ne alakası var”, demeyin sakın! Savaşın başlangıcını düşünün mesela. Putin’in; “Ukrayna'nın, NATO üyeliğine karşı olduğunu belirtmesi ve Ukrayna ordusunun desteklenmemesini” istemesine rağmen, Batılı ülkelerden gelen aksi cevap ile savaşın başladığını hatırlarsanız. Sonrasında da Ukrayna’ya silah sağlayan ülkeleri suçlayan Putin; “biz de bu tür silahları onların hassas nesnelerine saldırılar düzenlemek adına konuşlandırma hakkına sahibiz” diyerek uyarmıştı. En nihayetinde de Batının asker gönderme eğilimi ve füze kullanma izni üzerine, tüm Avrupa başkentlerini vurabilecekleri ilanıyla Taktik Nükleer Silah kullanmakla tehdit etmişti. Bunu da “TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ ve ülkenin MENFAATLERİ” gerekçesine dayandırmışlardı. Hal böyleyken, haklı davasını savunduğunu iddia eden Rusya’nın, PKK/YPG’nin terör koridoruna karşı çıkan ve desteklenmemesini isteyen TÜRKİYE’ye, OMUZ VERMESİ beklenmez miydi? Peki, Batının tıpkı Ukrayna’da yaptığı gibi YPG’lileri eğittiği, silahlar yolladığı ve paralı askerlerini konuşlandırdığı ortadayken, onlara KARŞI DURMASI gerekmez miydi? Hadi hepsini geçtik! Ankara’nın tarafsız tutumunu takdir eden Moskova’nın, K. Suriye’de benzer şeyler yaşayan Türkiye’yi ANLAMAK İSTEMEMESİNE ne demeliydi? Bu minvalde hepimiz, “YOKSA” ile başlayan cümleler kurabiliriz elbette. Ancak K. Suriye’de, bu oyunu bozmaya odaklanmamız şart. HAZIR ZAP’ta, PENÇE’nin KİLİDİ de KAPANMIŞKEN… Yani yarın çok geç olmadan…