İlkay Coşkun'un Cenne'si
Kitaplar en güzel dosttur diye boşa söylenmemiş. Her insan bir âlem ise her yazar da bu âlemi sayfalara aktarıp başkalarının istifadesine sunan bir elçi gibi. Okuduğumuz her kitap farklı bir âleme açılan bir pencere, bir kapı adeta…
Kitaplar bize hayatı farkına vararak
yaşamamızı sağlayan birer rehber hüviyetinde… Çoğu zaman gözden kaçırdığımız
nice detayların farkına vardığımız da ufkumuzun genişlediğini, hayata daha
farklı baktığımızı müşahede ederiz onlar sayesinde. Bazen hiç tanımadığımız
halde oturur sayfalarca sohbet ederiz yazarın yazdıklarıyla. Bazen de
tanıdığımız halde mesafeler yüzünden ayrı kaldığımız dost kalemlerle hasret
gideririz kelime kelime.
İşte bu yazarlardan birisi olan İlkay
Coşkun dostumuzun Cenne ismini verdiği son kitabı elime ulaştığında onunla
sohbet edip hasret giderircesine okudum kitabı… Yıllara dayanan dostluğumuzun
tesisinde de kitaplar vardı, devamında da kitaplar olacak… İlkay Coşkun ve
muhterem refikaları Vildan Hanım, kendilerini kitaba, okumaya, yazmaya
hasretmiş güzide insanlar. Çağın içi boş ama yaldızlı meşgalelerine sırt dönmüş,
kendilerini insanlığın hayrına olacak faaliyetlere adamış edebiyat dervişleri…
Kitaba dönersek, Cenne, 154
sahifelik bir deneme kitabı. KDY
yayınlarından bu sene çıktı.
Kitabı elinize aldığınızda sizi
siyah, beyaz ve gri bir fon üzerinde dağları anımsatan geometrik çizgiler ile
sanki ay ve güneşin birlikte göründüğü bir kapak karşılıyor. Bir de Cenne ismi.
İnsan bu ismi okuyunca “acaba ne demek” diye soruyor kendi kendine. Fakat yazar
da işin farkında olduğu için hemen özsözde merakınızı giderecek açıklamayı
yapıyor.
“Başlangıç
daha çok şafaktaki bir doğumdur. Dünyanın sekerat vakti ve kıyametin başlangıcı
da akşamdır. Gizleyen, saklayan ve kollayan bir çökmedir bu. Hayat da, dünya da
böyle değil midir? Cenne’yi, Miftahu'l Cenne (Mızraklı İlmihal) kitabından
ve TRT Belgeseli’nden izlediğim Afrika’daki Mali ülkesinin Cenne
şehrinde bin yıldır ayakta olan çamur balçık ile sıvalı kerpiç bir bina olan
ulu camisinden esinlendim. İsmiyle müsemma, cennetten mülhem…”
Ön söz dedik de kitap, şair
yazar Sinan Ayhan’ın “Ön
Söz Yerine: Akşam Çökmesi” isimli takdim yazısı ile başlıyor. Arkasından bu
takdime nazire gibi yazarın “Sunuş Yerine: Akşam Çökmesi” yazısı geliyor.
Yazar neden böyle bir kitabı
yazdığını bu yazıda şöyle izah ediyor.
“Filozoflar,
sosyologlar, bilim insanları, yazarlar, şairler daha çok insana ve dünyamıza
dair çok şeyi düşünmüşler veya düşündüklerini yazmışlar. Gerek inkişaf için
gerekse de daha iyi bir hâl ve hayat için sözlerini söylemişler ve kalemlerini
oynatmışlar. Bir nevi kendi cennetlerini inşa etmeye çalışmışlar. Başka bir
taraftan, anlatımlarda hep zıtlıklara ve tamamlayıcı unsurlara dikkati
çekmişlerdir. Yaz ile kışı, beyaz ile siyahı, gündüz ile geceyi, sıcak ile
soğuğu, iyi ile kötüyü ve daha nicelerini… Bizim de yaşatmayı tasavvur ve arzu ettiğimiz cenne; kendi şehrimiz,
kendi dünyamız olsa gerek. Bu bağlamda gerek konu gerekse de içerik olarak
yazdıklarımı daha çok akşama-geceye, gölgeye, insanın ağrıyan karanlık
yanlarına ve gizemlerine uygun buldum.
Yine bu sunuş yazısından
öğrendiğimize göre kitabın yazılma hikâyesi de şöyle.
“Şair-Yazar
Sinan Ayhan arkadaşım ile 2022 tarihinde birlikte hazırladığımız "Tekrarın
Tiryakisi Zaman" kitabımız da olduğu gibi bu kitap da Mayıs 2022 - Mayıs
2023, bir senelik zaman aralığında karşılıklı yazdığımız denemeleri içermektedir.
Belli bir çerçeve de yazdığımız bu yazıları ayrı ayrı neşretmeyi uygun bulduk
ve bu kisve-i tab'a büründü.”
Cenne; “Akşamdır Her şeyin Miladı,
Akşam Yürüyüşü, Akşama Hicret Kala, Lafı Balla Kesen Akşam, Akşamım Ateşle
İmtihanı, Akşam Daha Şehre İnmeden” başlıkları halinde altı bölümden oluşuyor.
Kitaptaki her deneme ayrı bir
meseleye ışık tutuyor. Buradan da yazarın aslında ne denli bir bilgi birikimine
sahip olduğunu anlıyoruz. Yazılarda işlenen konuların tamamı toplumu
ilgilendiren sosyal meseleler. Yazar İlkay Coşkun da bu denemelerinde okuru
sıkmamak, yazıda tutmak adına hem sade bir dil kullanmış hem de zaman zaman
şiirsel bir üslubu tercih etmiş. Bunun yanında meseleleri samimi bir sohbet
havasında aktarmış okuruna. Böylece okur ile eşit seviyede, ona tepeden
bakmayan, bir şeyler dayatmayan bir üslûb kullanarak asıl amacına da ulaşmış
durumda. Zira bana göre Cenne’de yazarın asıl amacı, okurun gönlüne dokunmak,
onunla bir gönül birlikteliği kurmaktır.
Kitaptaki tüm denemeleri başarılı
bulmakla beraber Şehirlere Dokunmak, Denge, Şehir ve İnsana Dair, Korkunun
Gücü, Çocuklar Nasıl, Parmak Hesabı, Koronavirüs gibi konuların geniş olarak
ele alındığı uzun soluklu denemelerin daha fazla ilgimi çektiğini
belirtmeliyim.
İlkay Coşkun’a edebiyat yolculuğunda
başarılar diliyorum.