Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2953.44
BIST 100
9358.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ekim 2013

İLK YAZI

Allah izin verirse, bundan böyle ekonomiye ilişkin gelişmeleri duyurmak ve yorumlamak üzere siz değerli okuyucularımızla birlikte olacağız.

Ekonomi, tatsız tutsuz sevimsiz bir alan.

İlk nazarda konunun karmaşık ve kullanılan terimlerin yabancı kökenli olması insanların ilgisini dağıtıyor.

Oysa ekonomi, günlük hayatımızın içinde, her an karşımızdadır.

Bu yüzden eski Yunancada ekonomi sözcüğünün kelime anlamı, "ev yönetimi" demektir.

Zaman zaman ekonomi yerine, Arapça kökenli "iktisat" kelimesi de kullanılmaktadır.

Çeşitli tanımları olmakla birlikte ekonomi en basit ifade ile; halkın yaşamasını sürdürmesini inceleyen bir bilimdir.

Her birey bu açıdan iyi bir ekonomist olmak zorundadır.

Aksi halde borç batağına saplanır, ele güne muhtaç olur.

Çünkü gelir sınırlıdır, ihtiyaçlar ise sonsuz.

İşte ekonomik davranış burada devreye girmektedir.

Gelir o şekilde harcanmalıdır ki ihtiyaçlar en üst seviyede karşılanabilsin.

Gelir ihtiyaçlara kafi gelmediği takdirde borçlanmak da bir seçenektir.

Tabii kantarın topuzunu kaçırmamak şartıyla.

Borcu borçla kapatıyor ve borç sürekli kabarıyorsa gidişat hiç de hayra alamet değildir.

Geleceği düşünmek de önemlidir.

Hani bir atasözümüz vardır:

Testiyi, su akarken doldur.

Yani kıyıda köşede biraz birikimin gerekliliğine işaret eden ne kadar doğru bir öğüt.

Öte yandan aile genişledikçe kaçınılmaz olarak ihtiyaçlar da çoğalır.

O zamanda gelir arttırıcı faaliyetlere yönelmek gerekir.

Lafı uzatmayalım.

Zira bu anlattıklarımız esasen herkes tarafından bilinen hususlar.

Devletler için de bu söylenenler büyük ölçüde geçerlidir.

Onların da gelirleri kısıtlıdır, buna mukabil ihtiyaçları sınırsızıdır.

En büyük gelir kaynağı halktan toplanan vergilerdir.

Keyfine göre arttıramaz.

Yoksa sosyal patlamalara sebep olur.

O nedenle kaynaklar rasyonel şekilde harcanmalıdır.

Yetmediği hallerde bireyler gibi borçalanma yoluna gider.

Ölçü kaçtığı takdirde ülke ekonomisi krize girer.

Görüldüğü üzere bireyler ile devletlerin ekonomileri benzer hususlar arzetmektedir.

Neticede ekonomi, iki yakayı bir araya getirebilme becerisidir,diyebiliriz.

Bu kadar basit.

Yalnız bazı terimler kafa karıştırır, olayın kavranmasını engeller.

Mesela...

Milli gelir, büyüme, istihdam, cari açık, enflasyon...

Günlük gelişmeleri yorumlarken bu tabirlerin ne anlama geldiğine de değineceğiz.

İmkanların elverdiği miktarda yalın bir dil kullanacağız.

Son olarak şunu ifade edelim:

Köşemizin adı "Gri".

Neden bu adı seçtik?

Çünkü son dönemde toplum had safhada kutuplaştı.

Taraflar birbirini bir kaşık suda boğacak.

Birinin ak dediğine diğeri kara diyor.

İktidar ve çevresi her icraatını göklere çıkarıp överken, muhalefet yerin dibine batırıyor.

Bunun ortası yok mu?

Elbette var.

İşte "Gri" köşe, hiç bir önyargıya kapılmadan tamamen objektif davranarak, eğriye eğri doğruya doğru demeyi rehber edinen bir anlayışla olayları değerlendirmeyi amaçlıyor.

O yüzden "Gri" adını koyduk.

Şüphesiz grinin de tonları mevcuttur.

Hangi tonda yazdığımızı siz okurlar takdir edecektir.

Yalnız şu kadarını söyleyelim:

Tenkitlerimizde cömert, övgülerimizde cimri olacağız.

Mesleğine saygısı olan her gazeteci, böyle bir tutum benimsemelidir diye düşünüyoruz.

İki gün sonra idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramı'nın hayırlara vesile olmasını dileyerek yazımızı noktalayalım.

[email protected]