İlk Türkçe Mem U Zin
Derler ki matbaanın mucidi olan Alman Gutenberg aslında bir kuyumcuymuş. 15. asrın Avrupa'sında aydınlanma çağının başlarında kitap ve bilgi en altın çağını yaşamakta idi. Bu durumdan etkilenen Gutenberg, iş değişikliğine giderek altından da daha değerli olan bir aleti icat etti: Matbaa ve onunla kitap basmayı ve çoğaltmayı. Böylece ilk olarak Kitab-ı Mukaddes bu matbaada basıldı ve çoğaltılarak geniş kitlelere ulaştırıldı.
Matbaacılık tarihinde o günden bugüne değişen olan şey şu olmuştur. Yayıncılar (matbaacılar) bastıkları kitabın ne olursa olsun onlara altın değerinde bir şey kazandırmalarını istiyor. Çünkü kar marjı buna göre korunuyor. İşte buna popilizm diyoruz.
Bu analizden sonra meselimize dönelim. Üç yıldır sabırlı bir çalışma ile gün yüzüne çıkardığımız "Bitlis'li Ahmed Faik ve ilk Türkçe Mem u Zin mesnevisi" bu günlerde yayınevlerinin popülist hesapları nedeniyle okuyucuyla bir türlü buluşamadı.
Eser, aslında yüksek lisans tezi olarak İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde üç yıllık bir emeğin ürünüdür. Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan danışmanlığında hazırlanmış ve jüri önünde başarıyla savunulmuştur. Bu yönüyle literatüre kazandırılmış olan bu eserin klasik edebiyat dünyasıyla buluşup ilk Mem u Zin mesnevisi olan olan Ahmed-i Hanu00ee'nin Mem u Zin eseriyle de bir karşılaştırılması yapılabilirdi.
Fakat popülist yaşam bizi çağın gerisine atmış olacak ki yayınevleri de bundan nasibini almış bir vaziyette. Bir yazar bir araştırmacı ya da bir akademisyen yıllarca üzerinde çalıştığı bir eserinin okuyucuyla buluşmaması iltifata mazhar olmaması hatta tenkit sürecinde eleştiri mahiyetinde de olsa övgü ve yergiyle karşılaşmaması ilim adına geriye gidilmiş olarak telakki edilir.
Bir yüksek lisans çalışması olarak hazırladığımız ve akabinde bazı düzeltmelerle bir kitap olarak sunacağımız çalışmanın önemine binaen şunları söyleyebiliriz. İlk Türkçe Mem u Zin mesnevisinin yazma nüshalarını bulup işe koyulurken şunu gözlemlemiştim. 17. ve 18 . asırda ortaya konan bu eserlerde görülüyor ki Osmanlı Devleti hiç bir zaman ve hiç bir yerde kendi bünyesinde barındırdığı kültür ve edebiyatları ötekileştirmemiştir. Bilakis bu kültürlerden beslenerek kendi kültür ve edebiyat birikimini klasik bir edebiyat seviyesine çıkardığını bu tezimizle yeniden ispat etmiş bulunuyoruz. Doğu'da Kürtlerle iç içe yaşayan Türkmen aşiretleri de kendi aralarında ortak eserler çıkardığını biliyoruz.
Ünlü mutasavvıf Şeyh Ahmed-i Hanu00ee, doğu'da Kürtler arasında sözlü bir destan olan "Memu00e9 Alan Destanı"nı, bazı ekleme ve çıkarmalarla tasavvufu00ee bir alegoriye büründürüp Mem u Zu00een mesnevisini 1695 tarihinde kaleme alır. Daha sonra 1695 yılında Ahmed-i Hani'ninin Yazdığı Kürtçe Mem u Zin mesnevisi gibi Bitlis'te yaşayan Türkmen şairi Ahmed Faik tarafından 1730 tarihinde ilk Türkçe Mem u Zin da kaleme alınmıştır.
Burada biraz da ilk Türkçe Mem u Zu00een mesnevisinin müellifi olan Ahmed Faik Han'dan bahsetmem gerekiyor. Ahmed Faik Han diyorum çünkü şairimiz aynı zamanda bir "Emir" yani bugünün valisi. Bu zat Bitlis'te iki yıl kadar Bitlis Emirliğini yapıyor. Daha sonra Bitlis evliyalarından olan Şems-i Bitlisu00ee'ye intisap ederek tasavvufa yöneliyor. Emirlik makamını da kardeşine bırakıyor. Elimizdeki İlk Türkçe Mem u Zin mesnevisi de Ahmed Faik Han'ın şeyhine bir ithaf vesilesi olarak hazırladığını Türkçe Mem u Zin'den aldığımız şu beyitlerden öğreniyoruz.
Dergu0101ha tuhef elimde cürmüm
Ben bu012b-kes ü bu012b-nevu0101-yı mücrim
Geldim sana doğru bir u017aelu012blim
Yüz şükr ki vardır bir delu012blim
Rehberdir önümce Şems-i Bitlis
Geldim ki kılam bu hu0101li telhis (A. Faik, Türkçe Mem u Zin. 1144-1146)
Bilindiği gibi Mesneviler, o dönemde Padişahlara, paşalara ve diğer devlet ricaline sunulup caize alınmak amacıyla yazılmıştır. Bilindiği gibi Fuzu00fblu00ee, ünlü Leyla vü Mecnun mesnevisini 1535 tarihinde dönemin Bağdat Valisi Üveys Paşa'ya sunmuştur. Fakat burada bir paşa konumundaki bir zat olan Ahmed Faik Han, bu eseri hem Nakşu00ee hem de Kadiru00ee tarikatı şeyhi olan Şems-i Bitlisu00ee'ye "camiu't-turuk" (iki tarikatın da halifesi) ithaf edilerek hazırlıyor. Eser bu yönüyle de ilginçtir.
Çalışma, Ahmed Faik ve şeyhi Şems-i Bitlsu00ee'yi anlatan ilk bölümden sonra ikinci bölüm tamamıyla İlk Türkçe Mem u Zin'in incelenmesine yöneliktir. Daha sonraki bölümde eserin bulunan ikinci nüshasıyla birlikte bir edisyon-kritik çalışması yapılmış ve eser transkripsiyon edilmiştir. Son bölümde ise Ahmed Faik'in eserini hazırlarken kurgu yönünden Ahmed-i Hani'nin Mem u Zin mesnevisinden ziyade Fuzulu00ee'nin Leyla vü Mecnun eserini örnek aldığını tespit ettik ve İlk Türkçe Mem u Zin mesnevisi Leyla vü Mecnu00fbn Mesnevisiyle mukayese ettik.
Edebiyat tarihinde hak ettiği yeri alacağına inandığımız Ahmed Faik ve ilk Türkçe Mem u Zu00een mesnevisinin kıymet-i harbiyesi pek yakında anlaşılacağı ümidiyle şairimizin Mem u Zin içerisine serpiştirdiği gazellerinden birini sunuyoruz.
u0100demu012bler yeryüzünde gökde mürğu0101n oldu ref Ka'be ru016byundan almak kau015bd eder u01feu0101lem şeref
Çeşm-i celladın imu0101m olmuş kaşın mihru0101bına
Tu012bu0121-i müjgu0101nın durup güya ana mu0101nend-i u015baf
u0100yete'l-kürsu012b yazılmış ruhların etru0101fına
Lü'lü'-i Furku0101n için olmuşdurur vechin sadef
Gerdeninde hu0101l-i müşgu012bn dahmesin u0137urmuş velu012b
Ejder-i zülfün kuşatmış mau0127zenin her dü taraf
Çeng ü defden Fu0101yiku0101 sen sakla sırrın deme kim
Duymadan esru0101rıu00f1ı efğu0101na gelmiş çeng ü def (A.Faik, Mem u Zin g,78-82)