İlk Taliban hareketi ve İttihat Terakki
- yüzyılın ortalarına doğru Fransa merkezli Jön Türk toplantıları başlamıştı. İngiltere ve Fransa Jön Türkleri hazırlamak için adeta seferber olmuştu.
Yurtdışında eğitim görenlerin başını çektiği Jön Türk hareketi 1860'ların sonuna doğru İttihad Terakki'ye evrilmişti. İngiltere, Fransa, Rusya gibi Batılı ülkelerin desteği ile Osmanlı içinde ciddi bir güç olan İttihadçılar, Batılı müttefiklerini memnun etmek için ülkelerini kana bulamaktan çekinmediler. Zaten elin gavuruyla başı belada olan Osmanlının, gavuru aratmayan yöntemlerle İmparatorluğa çöreklenmiş İttihad Terakki ile mücadelesi İmparatorluğu oldukça güçsüz düşürmüştü.
Dikkat ederseniz Jön Türk-İttahad Terakki Osmanlının en zayıf dönemlerinde ortaya çıkıyordu. Nihayetinde Osmanlıyı parçalayan bu örgüt kendisine Batı'da yer bulmuş, Hıristiyan dünyanın güçlerinden lojistik ve stratejik destek görmüş, hatta plan ve programını Batı ile birlikte hazırlamıştı.
Olanları biliyorsunuz,
İttihad Terakki Osmanlının ders kitaplarını hazırlama işinden, yönetimi ele geçirmeye kadar idareyi tamamen kuşatma altına aldı. Sonunda Osmanlıyı parçalayan güç olarak tarihe geçti İttihat Terakki.
Burada şu hususu hatırlamakta fayda var:
Balkan ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanması Jön Türklerin Osmanlı aleyhinde çalışmaları ile başladı. Keza içerde de kanlı günler yine bu dönemde tırmandı. Başta İngilizlerle Fransızlar olmak üzere Hıristiyan Dünyasından destek alan İttihad Terakki Sultan Abdülaziz'e sadakatinde ve görevdeki liyakatinde tartışmasız bir isim olan Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'yı azlettirmek için yoğun çaba içine girdi. Bu amaçlarına ulaşmak için İngiliz-Fransız-Rus destekli olan "talebe ayaklanması" gibi olaylarla (1876) Sultan Abdülaziz'i zor durumda bıraktılar. Nihai hedefleri Sultan Abdulaziz Han'ı azlettirmek olan bu güruh Rus-Fransız ve İngilizlerle bir olup ilk TALİBAN hareketi ile din kılıflı Batıcılık yapmakta bir beis görmedi.
O dönemde görevden azledilmiş olan Mithat Paşa'nın evinde planlanan TALİBAN gösterisi sonrası Sultan iyice kuşatılmıştı. İttihad Terakki destekli "TALİBAN" ayaklanmasından 20 gün sonra Şeyhülislam Hayrullah'a imzalatılan fetva ile Sultan Abdulaziz tahttan indirildi.
TALİBAN ayaklanmasından sonrası tahta geçen ve durumu doğru okuyan Sultan II. Abdulhamid Han'ın Almanya'yla yakınlaşması İngiltere ve Fransa'yı oldukça tedirgin etmişti. Çünkü bu yakınlaşma Almanları oldukça güçlü hale getirmişti. İngiltere boş durmadı, Abdulhamid Han'ı güç durumda bırakmak için Doğu'da Ermeni isyanlarını başlatmış, Osmanlıyı parçalamak, paylaşmak ve Sultan'ı devirmek için Rus Çar'ına teklif götürmüştü.
Yaşananlar birebir aynı, yüz yıl önce yüz yıl sonra, değişen tarih/rakamlar. İttihad Terakki topyeku00fbn yerini CHP, Fetullah Gülen ve Türk-Kürt sol örgütlere bırakmış, istekler aynı. İşbirlikçiler aynı, haritalara yaklaşım aynı, kurşunlar aynı, stratejiler, planlar aynı.
İçerden vuruluyorduk dış planlama ve dış destekle.
Batı kendi menfaatlerine amade olmayan Osmanlı devletine saldırdığı gibi Türkiye'ye de düşmanca saldırıyor. Siz ya Batı'dan gelecek bütün taleplere hayhay diyerek 'gerçek anlamda partner' olursunuz ya da milletinizin menfaatlerini önceler 'partnerlerinizi rencide etmiş' olursunuz.
Bakınız, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Alman Meclisinin aldığı 'Ermeni Soykırım' kararı ile ilgili, "Tüm bunların, en nihayetinde Türkiye'nin birçok meselede gerçek anlamda partner olmak istememesinden ve Avrupa'dakiler de dahil olmak üzere partnerlerini rencide etmesinden kaynaklandığını düşünüyorum" diyor.
Yani Batı dilinde bu,
Türkiye bizlere her yönüyle imtiyaz tanımıyor ise bizim için Türkiye düşmandır ve bu da bizim için Türkiye'ye saldırma hakkı veriyor demektir.
Alman Meclisi'nin u2013üçte bir katılımlı da olsa- kabul ettiği 'Ermeni Soykırımı' bu saldırının başka bir çeşididir. Yoksa geçen yıl Osmanlı-Ermeni mukatelesinin 100. yıldönümünde oylanıp kabul edilmesi Almanlar için daha uygun olurdu. Demek ki bu son bir yıl içinde 'Türkiye gerçek anlamda partner olmak istememiş' olmalı ki Almanlar bu kararı alma yoluna gitti.
Osmanlı-Ermeni mukatelesi ile ilgili kararı meclislerin değil, konu ile ilgili bilim adamlarının, arşivleri tarayacak uzmanların vereceği bir karardır. Ancak Türkiye'nin bütün çağrılarına rağmen Rusya, Almanya ve diğer ilgili ülkelerle beraber Ermenistan arşivlerini uzmanlara açmak istemiyor. Neden?
Mademki bir soykırım var, bunu ancak iddia sahibi ülke/ler/in arşivleri ispatlar. Ancak yıllardır "arşivleri açalım" çağrısına RED cevabı verenler de iddia sahibi ülke/ler.
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, "Buradaki meselenin Ermeniler olmadığını, istismar edildiğini iyi biliyoruz. Türkiye'ye karşı bir şantaj aracı, sopa olarak kullanılıyoru2026 Biz bütün arşivlerimizi açtık. Gelin sizde açın karşılaştıralımu2026 Ama buna cesaret edemezsiniz. Biz bu konuda açığız, rahatızu2026 Asıl önemli olan bölgede faaliyette olan diğer ülkeler buna hazır mı?
Mesela Ermenistan'da faaliyetlerine devam eden örgütler buna hazır mı? Almanya buna hazır mı? Hem Türkiye'ye aynı suçlamayı sunacaksınız hem de yapılan teklife arkanızı döneceksiniz" derken konu ile ilgili bir gerçeği ortaya seriyor.
Arşivleri aç diyorsun, kaçıyorlar,
Bu işi uzmanlarına bırakalım diyorsun, durmuyorlar,
Gelin ne olup bittiğini tartışalım diyorsun, sessizliğe gömülüyorlar.
Almanya hangi oyuna geldiğini yakında görecek. Almanya tek dostunu da kaybetti. Enerji ihtiyacı bakımından dünyanın en kritik ülkesi olan Almanya bölgeden kendi elleriyle ipini çekti.