Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Mart 2020

İlk Şehidimiz Süleyman Şah

Bir Cuma akşamı İstanbul semalarında Yeditepeyi seyre dalmıştım. Uçağımıza iniş izni geç verilince gökyüzünde iki tur attık. Acaba bu dönüşler teknik bir mesele midir? Orasını açıkçası bilmiyorum. Bildiğim tek şey İstanbul’u ve yedi tepeyi seyre daldık. Hem de gökyüzünde. Denizle karanın ayrılıp birleştiği bu yeryüzü harikası başka bir bölgede başka bir ülkede ülkede bulana aşk olsun.

Büyük nehirlerin kıyısından büyükşehirlerin ortasına bir tayf gibi inmenin sevinci vardı üzerimde. Gökyüzünde yıldızlar ve parıldayan ayın şavkı altında İstanbul havalimanına iniyoruz. Akşam konaklayacağım yere gidiyorum. Bir sonraki gün Şişli taraflarında bir okulda konferansım vardı. Nehir ve Medeniyet üzerine konuşacaktım.

Odamdan aşağı indiğimde lobide herkes televizyon başındaydı. Suriye’de İdlib şehri civarında gerginliği azaltma bölgesinde otuz dört askerimiz şehit düşmüştü. İnsanların ağzını bıçak açmıyordu.

Bu son şehitlerimizle Suriye’de kirli savaşın ülkemize artçı şokunu artık çok yakından hissediyorduk. Bir kaç yıl önce Reyhanlı’da patlatılan bomba sonucu elli vatandaşımız şehit olmuştu. Bu hafta yaşanan hadisede ise otuz dört askerimizi Esed’in uçakları şehit etmişti.

Sabah kalktığımda davetlisi olduğum okul müdürümüz Samet Dindar Bey, programın iptal olmadığını ve okulun konumunu göndermişti. Fakat kendisi hizmet içi eğitiminde olduğu için programa sonradan iştirak edeceğini söylemiş. Şişli İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Dr. Murat Mücahit Yentür ise beni dinlemeye geleceğini söylemişti.

İstanbul’da en hızlı ulaşım toplu taşıma araçları olduğundan metrobüs ile yaklaşık kırk dakika sonra okula ulaşmıştım. Müdür yardımcısı ve iki öğrenci beni karşıladılar. İçeriye girdiğimizde biraz soluklandık. Bir çay içiminden sonra programa geçtik.

Konuşma yapacağım okulun adı Süleyman Şah Kız Anadolu İmam Hatim Lisesiydi. Süleyman Şah’ı çoğumuz tanıyoruz. Tarih bilgilerimizden olmasa da “Diriliş Ertuğrul” dizisinden biliyoruz. Hani Ertuğrul Gazi, küffara meydan okuduğunda "Ben, Süleyman Şah oğlu Ertuğrul ! Andolsun ki üstte mavi gök, altta yağız yer yarılmadıkça zulme boyun eğmeyeceğim." Ya da ‘‘Darda kalmışlara Hızır olmak için yola çık!” sözleriyle gönüllere taht kurmuştu. Süleyman Şah, Fırat Nehrini geçerken boğulmuş ve şehit düşmüştü. Daha önce mezarı Ceber Kalesinde iken sonra’dan ülkemiz sınırına yakın bir yere Eşme Köyüne taşınmıştı.

Sunum yapan öğrenci, konuşmamı yapmak üzere beni takdim etmiş ve ben Doğaçlama bir konuşma yapacaktım.Konuşmam Nehir ve Medeniyet üzerineydi. Fakat hocalar ve öğrencilerin gözünde bir hüzün vardı. Bir önceki gece dile kolay otuz dört şehidimiz vardı. Üzülmemek elde değildi. Söze şehitlerimize rahmet dileyerek başlamak gerekiyordu. Ben de öyle yaptım. Daha sonra masada “Efsane Nehir Fırat” kitabının yeni baskısına baktım. Kitabı öğrenciler kitabı benden önce görmüş ve okumuştu.

Söze öyle bir yerden başlamalıydım ki hüzün ile umut birleşsin. Kitap yazanlar bilir, en iyi neresi anlatılır? Hatırıma itina ile hazırladığım Ertuğrul Gazi Bey Destanı bölümü vardı. Orada Süleyman Şah’ın Fırat’ta boğulmasını çok tarajedik bir biçimde anlatmıştı.

Yağmurlu havâ, Fırât çağlar, /Sâhilde bütün aşâ‘ir ağlar;

Gam âteşi nehr ile hem-âgūş, /Mânend-i Furât gamda pür-cûş;

Söze bu yukarıdaki beyitleri hatırlayarak başladım. Suriyenin İslam toprağı olması için savaşan Süleyman Şah, Fırat’ın ilk şehidiydi. Ve Suriyedeki son şehitlerimize selam gönderdik. Hem Süleyman Şaha’a hem de bu vatanı din-i mubin-i İslamla şereflendiren şehitlerimizi rahmetle andık.

Konferans verdiğimiz okulun adı da Süleyman Şah Kız İHL’ idi. Bu kadar mı tevafuk olur. Okulun ceddimiz Süleyman Şah'ın ismini taşıması çok manidar. Süleyman Şah, Fırat'ı geçerken boğuldu. Şehit oldu ama onun çocukları, onun torunları Fırat'ı geçti, Anadolu'yu geçti. Tâ Avrupa'nın içlerine kadar gitti ve Din-i mubin-i İslam'ı Viyana önlerine kadar götürdü. Bugün geldiğimiz nokta öyle anlaşılıyor ki Küfür Alemi, bizi tekrar Fırat Nehri'nde boğmak istiyor. Bizi artık boğamazlar, çünkü biz artık çok güçlüyüz, dedim.

Sonra Fırat Nehri üzerinde çok güzel bir şehir olan Deyrizzor’dan bahsettim. Kitabın takdim yazısını yazan merhum Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Hocamızın dedesi orada sorgu hakimiydi. Hem savcı hem de hakim görevi vardı onun.

Şimdi geldiğimiz noktada Suriye’deki şehitlerimiz için Rusya ne diyor. Efendim Türkiye, olmaması gereken yerdedeydi. Bu yüzden rejimin saldırılarına maruz kaldı. Vay efendim vay! Peki siizn orada ne işiniz var? Dedelerimiz, orada hakim, vali, savcı, asker idiler. Biz orada isek dedelerimizin hatıralarını yaşamak için oradayız. Nokta.

Programı düzenleyen başta Şişli Milli Eğitim Müdürümüz Murat Mücahit Yentür ve okul müdürü Abdülselam Dindar beye ve bizi sabırla dinleyen öğretmen ve öğrenci arkadaşlarımıza teşekkür ederim, dedi.