Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2919.80
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Kasım 2019

İlk Seçim’in Yıl Dönümü’nde AK Parti

Erdoğan, sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda, " 'Her şey Türkiye için' diyerek çıktığımız yolda, millete hizmette 17 yılı geride bıraktık. Bugün de aynı heyecan ve inançla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize yürümeye devam edeceğiz. Hep birlikte nice yıllara, nice zaferlere! AK Parti." ifadelerine yer verdi.

AK Parti, önce kuruluşunun 18. Yıl Dönümü’nü kutladı, son günlerde de “Açık ara tek başına iktidara gelişinin 17. Yılı”nda “çeşitli” etkinlikler gerçekleştirdi.

Memleketin en büyük partisinin, üstelik Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan partisinin, her iki mühim yıldönümünde çok daha fazla ses getirmesi, gündeme çok daha fazla yerleşmesi beklenirdi.

Sayın Cumhurbaşkanı “kutlamaların sade bir şekilde gerçekleştirilmesi” tâlimâtını verdi ama buradan “gündeme yerleşmesin” anlamı çıkmaz.

3 Kasım 2002 Türkiye için çok önemli bir tarihtir ve her önemli tarihin hakkı elbette verilmelidir.

Eminim ki, bu yazıyı okuyanların kahir ekseriyeti “şöyle bir duymuştur” yıl dönümleri dolayısıyla estirilen “rüzgâr”ın sesini, o da Sayın Cumhurbaşkanı’nın riyâset ettiği “etkinlik” vesilesiyle.

Onun dışında, şöyle bütün birimlerin destek verdiği bir “heyecan rüzgârına” şahitlik etmedik.

Bir vakitler, böylesine önemli yıl dönümlerinde AK Parti’den bizi arayıp “destek vermemizi” talep edenler olurdu.

Bunu “klâsik görevlendirmelerle” yapmazlardı üstelik, “kendiliklerinden” yaparlardı.

Son yıllarda bu işleri “sahiplenen”lerin sayısı pek fazla değil, sahiplenme düzeyi de hayli düşük.

Bunun böyle olmamasında. “eski motivasyonun” yeniden sağlanmasında memleket için büyük faydalar var, zira 7 Haziran Genel Seçimi’nin oluşturduğu tablo da gösterdi ki, AK Partisiz olmuyor!..

Sayın Erdoğan’ın “var gücüyle” taşımaya çalıştığı bir Parti durumundan çıkıp, “toplu hücum toplu savunma” pozisyonuna geçebilecek mi AK Parti?..

Bu olabilir ama kolay değil, bir yapıdaki motivasyon, dinamizm, arzu, istek, heyecan azalmışsa, bunu yeniden toparlayabilmek zor iştir.

Zor iştir ama imkânsız değildir, hele böylesine “güçlü” bir Lider’i olan bir Parti için.

Son seçimlerde, bilhassa da yerel seçimlerde AK Parti’nin ihtiyaç duyduğu “teşkilât rüzgârı”nın yeterince esmediğine şâhitlik ettik, adaylar ile teşkilât arasındaki dayanışmada sıkıntılar vardı…

Bu aslında bünyenin tamamında görülüyordu, “dağınıklık”, “dikkat eksikliği”, “koordinasyon zaafları” dikkat çekiyordu.

Türkiye’nin terörü sınırlarından uzaklaştırmak için giriştiği “sınır ötesi operasyonların” sağladığı birlik ve beraberlik havasının, AK Parti’deki motivasyonu da bir ölçüde yerine getirdiğini söyleyebiliriz.

Ekonominin toparlanacağına dair ümitlerin bir miktar artmış olması da, buna ilâve.

AK Parti’de Genel Başkan’ın arzu ettiği motivasyonun meydana gelebilmesi için, özellikle Genel Merkez ve “yerel birimlerin” ve tabii “Meclis Grubu”nun “şöyle bir silkinmesi” lâzım!..

Dikkatimi fazlasıyla çekiyor, Sayın Erdoğan’ın şahsında memleketi hedef alan bir “saldırı” olduğunda, cevap vermeye çalışanlar genellikle “sokaktaki AK Partililer” oluyor.

Çoğu vekilin paylaşımlarına bakıyorum…

Filanca ziyaretimize geldi, filancayı ziyaret ettik, hasbıhal ettik, istişare ettik” vesaire…

Tamam bunlar da paylaşılır ama hikâyeninin neredeyse tamamını vatandaşı pek de ilgilendirmeyen “teşrifât faslı” oluşturmaz ki!..

Toplu hücum, toplu savunma işin merkezinde olur…

Her konuşmasıyla AK Parti tabanının tüylerini diken diken eden Özgür Özel gibi “cevval” orta kademe yöneticiler beklediğini söyleyen Ak Partililere rastlıyorum.

Özgür Özel, karşıtlarının çok kızdığı bir isim ama “tabanını” kendince motive etmeye çalışıyor.

Gayreti var, yanlışta da olsa!..

Ak Parti taban çok daha cevval, çok daha dinamik, çok daha “heyecanlı” temsilciler görmek istiyor, bu net.

Türkiye çok sıkıntılı bir süreçten geçerken ve başımıza bin türlü çorap örülürken…

Memleketin açık ara en güçlü, en çok teveccüh gören Partisi’nin “tam motivasyonla” yoluna devam etmesi elbette önemlidir.

Önemli olmasa, niçin “daha fazla heyecan”a davet edelim ki…