İlim Dünyamızın Yıldızı Edebiyat Fakültesi 150 yaşında
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 150. Yılını kutluyor. Fakültenin efsaneleşen mümtaz hocaları, Türk ilim, fikir, sanat ve edebiyat dünyamızda derin izler bırakıp yüzbinlerce talebe yetiştirdiler.
BİR DEVRİN ÜSTATLARI
Önde sandalyede oturanların ortasındaki sakallı ve heybetli zat “Hace-i Evvel” Ahmet Midhat Efendi’dir. Hemen sağında oturan Babanzade Ahmet Naim, onun yanında ise İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Âkif bulunuyor. Ahmet Mithat Efendi'nin solundaki Darülfünün emini İsmail Hakkı, onun yanındaki Ahmet Hikmet Müftüoğlu, onun yanındaki Namık Kemalzade Ali Ekrem (Bolayır), onun yanındaki Hüseyin Daniş, onun yanındaki de Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi Efendi’dir.
Geçenlerde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin 150’nci kuruluş yıldönümünün bir toplantı ile kutlandığı haberi, bir gazetede yer aldı. Haber, koronavirüsün kol gezdiği bu sıralarda pek duyulmadı bile. Konu, bu fakültenin mezunu olarak beni ziyadesiyle alakadar etti.
Bilindiği gibi İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşu, Fetih’ten sonradır. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un her sahada gelişmesini istediği gibi ilim, kültür ve sanat alanında da ilerlemesini talep eder. Bunun için hem dinî ilimler hem de fen bilimleri için dünyanın dört bir tarafından âlimleri İstanbul’a davet eder. Gelen ilim adamları büyük bir alaka ile karşılanır. Kendilerine geniş imkânlar verilen bu hocalar, medreselerde ders vermeye ve talebe yetiştirmeye başlarlar. Merhum Süheyl Ünver eski adıyla Darülfünun olan İstanbul Üniversitesi’nin temelinin ilk olarak Zeyrek ve Ayasofya medreselerinde atıldığını ve 18 yıl boyunca bu mekânlarda eğitim verildiğini anlatır. Prof. Dr. Fehameddin Başar da, İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşunu 1453 yılına kadar götürülebileceğini söyler. Üniversitenin Batı tarzında yeniden teşkilatlanması 1845 yılından sonradır. Üniversitenin açılışı ise 13 Ocak 1863 tarihindedir.
Fakültenin Kısa Tarihi
ÜÇ NESİL BİR ARADA
Üç nesil edebiyatçı bir arada. Önde oturan iki hoca var. Türk Dilinin büyük isimlerinden Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, hemen yanında Divan edebiyatının ilk büyük üstadı ve âlimi Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan. Arka sıradakiler sağdan itibaren: Prof. Dr. Mertol Tulum, Prof. Dr. Mehmed Çavuşoğlu, Prof. Dr. Birol Emil ve Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu....
Önce konferanslarla başlayan yüksek tahsil, tarih, coğrafya ve felsefe tarihi gibi derslerle devam eder. 1874 yılında açılan Darülfünun-ı Sultanî’nin üç bölümünden birisi de Edebiyat-ı Âliye Mektebi’dir. Bu mektep, günümüzdeki Edebiyat Fakültesi’nin temelini teşkil eder. 15 Ağustos 1900 tarihinde yapılan yeni düzenleme ile Darülfünûn-ı Şahane adını alan üniversitede resmen “Edebiyat Fakültesi” de açılır ve 25 talebe alınır. İki yıllık planlanan bu ilk eğitimin neticesinde, 1902 yılında yedi öğrenci mezun olur.
1911’deki yeni düzenleme ile üniversite İstanbul Darülfünunu ismini alır ve çeşitli bölümlerle birlikte Ulum-ı Edebiye Fakültesi açılır. 1912-1913 eğitim yılında Ulum-ı Edebiyat Bölümü’ne 226 öğrenci kayıt yaptırır. 1919-1920 ders yılında coğrafya bölümünden mezun olan ilk kız öğrenci, daha sonra meşhur bir şair olarak tanınacak olan Şükûfe Nihal’dir. İstanbul Darülfünunu ismi, 1 Ağustos 1933 tarihinde kanun ile İstanbul Üniversitesi olarak değiştirilince fakültenin adı da Edebiyat Fakültesi olur.
Köklü ve Kadim Fakülte
KONFERANSI BİRLİKTE DİNLERKEN
Bir konferans esnasında çekilmiş unutulmaz bir hatıra... Fotoğrafta dönemin değerli ilim, fikir ve sanat adamları bir araya gelmiş, konuşmacıyı dinliyorlar. Sağdan itibaren en ön sırada oturanlar: Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu, Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Prof. Dr. Mehmet Kaplan ve Prof. Dr. Süleyman Yalçın İkinci sırada oturan papyonlu kişi, şair İbrahim Minnetoğlu’dur.
Bu köklü üniversitenin en parlak ve meşhur kısmı şüphesiz Edebiyat Fakültesi’dir. Bugün 150 yaşında olan bu ilim ve irfan yuvamız, başta Anadolu’ya, Balkanlar’a, KKTC’ye ve daha birçok ülkeye hocalar yollamıştır. Mezunları dünyanın dört bir yanında görev yapmaktadır. Birçok ülkenin tarihinden çok daha eski bir geçmişe sahip bulunan Edebiyat Fakültesi’nin namı, dört bir yana yayılmıştır.
Şükürler olsun ki bugün, Türkiye’de 200 civarında üniversitemiz var. Neredeyse her şehrimizde bir üniversite kuruldu ve her biri giderek gelişmekte, büyümekte, bölümlerini artırmaktadır. Bizim 1980’lerde okuduğumuz Edebiyat Fakültesi ise Türkiye’de neredeyse tekti. Elbette Ankara’da, İzmir’de ve Erzurum’da da bu fakülteler vardı ama gerek köklü tarihi, gerekse sahip olduğu hocalar bakımından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, âdeta biricikti. Dolayısıyla Edebiyat Fakültesi denilince akla hemen İstanbul gelirdi. Niçin, çünkü bu fakülte Türkiye’nin en eski, birikimli, kadim ilim yuvalarındandı ve ülkemizin mümtaz birçok şahsiyeti burada talebe olmuş, hocalık yapmıştı. ‘Hocaların hocası’ tabiri buradan yayılmıştı.
Yolu Buradan Geçenler
EFSANE HOCALAR TÜRKOLOJİ KONGRESİNDE
Dönemin efsane hocaları Orhan Şaik Gökyay ve Mehmet Kaplan, daha sonra profesör olacak talebeleriyle birlikte 3. Milletlerarası Türkoloji Kongresi’nde. Yıl 1979. Soldan sağa: Timur Kocaoğlu, Ömer Faruk Huyugüzel, Şevket Toker, Birol Emil, Mehmet Kaplan, Önder Göçgün ve Orhan Şaik Gökyay.
Yahya Kemal’den Fuat Köprülü’ye, Halide Edib Adıvar’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Ferid Kam’dan Ali Ekrem Bolayır’a, Ahmet Ateş’ten, Nihal Atsız’a, Fahir İz’den Adnan Ötüken’e, Reşit Rahmeti Arat’tan Sadettin Nüzhet Ergün’e, Tahsin Banguoğlu’ndan Zahir Güvemli’ye kadar pek çok mümtaz ilim ve fikir adamının yolu Edebiyat Fakültesi’nden geçmişti.
Tabii Edebiyat Fakültesi’ndeki bölümler zaman içerisinde artmıştır. Başta Türk Dili ve Edebiyatı olmak üzere, Tarih, Coğrafya, Sanat Tarihi, Arap Dili ve Edebiyatı, Pedagoji, Fars Dili ve Edebiyatı, Psikoloji, İngiliz Dili ve Edebiyatı, Fransız Dili ve Edebiyatı, Alman Dili ve Edebiyatı, Arkeoloji, Felsefe ve daha pek çok bölüme öğrenci alınmıştır.
Fakülte kuruluşundan itibaren Sultanahmet, Çemberlitaş, Galatasaray ve Beyazıt’ta faaliyet göstermiştir. Beyazıt’ta Zeynep Hanım Konağı’nda edebiyat tahsili devam etmiş, Fındıklı’da az bir müddet Hatice Sultan Sarayı’nda yapılan eğitimden sonra bugün Laleli’deki yere gelinmiştir. Ordu Caddesi’ne bakan Edebiyat Fakültesi’nin arkasında da Fen Fakültesi yapılmıştır. Her iki binanın mimarları Sedat Hakkı Eldem ve Emin Onat’tır.
Âdeta Yıldızlar Geçidi
MUHARREM ERGİN’İN TALEBELERİYLE BİR HATIRASI
Fakültenin en çok sevilen hocalarından Eski Türk Dili Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muharrem Ergin, talebeleriyle birlikte objektiflere poz verirken.
Fakültenin hocalar galerisi çok zengin. İlk nesli saydık. Daha yakınlara gelecek olursak Ali Nihad Tarlan, Abdülbaki Gölpınarlı, İbrahim Kafesoğlu, Ahmet Caferoğlu, Ali Fehmi Karamanlıoğlu, Mehmet Kaplan, Sadettin Buluç, Abdülkadir Karahan, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, Ömer Faruk Akün, Ali Alparslan, Necmettin Hacıeminoğlu, Orhan Okay, İbrahim Kafesoğlu, Tahsin Yazıcı, Orhan Şaik Gökyay, Nihad Sâmi Banarlı, Şerif Oktürk Oktay Aslanapa, Semavi Eyice, Ara Altun, Nihat Keklik, Nihat Çetin, Mehmed Çavuşoğlu, Necla Pekolcay, Berna Moran, Bilge Seyitoğlu, Günay Kut, Saim Sakaoğlu ve daha pek çok değerli isim, bu tarihî fakültenin koridorlarında dolaşmıştır. Fakültenin farklı bölümlerinde yüzbinlerce talebe yetiştiren bu hocalar, toplumda büyük itibar gören, eserleri ve makaleleri okunan seçkin şahsiyetlerdi. Bu arada Hilmi Ziya Ülken, Mükrimin Halil Yinanç, Necmettin Halil Onan, Cahit Tanyol, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar ve Ümit Meriç’in yollarının da Edebiyat Fakültesi ile kesiştiğini unutamamak lazım.
Yaşayan Türkçenin Mimarları
Edebiyat Fakültesi’ndeki hocaların büyük kısmı fikir hayatımızda derin izler bırakmış, gençliğe yol gösterip yön vermişlerdir. Meselâ 1980’lerde çok büyük tartışmalara yol açan Türkçe meselesine el atan Tercüman Gazetesi’nin “Yaşayan Türkçe” kampanyasının öncülüğünü Edebiyat Fakültesi’ndeki hocalarımız üstlenmişlerdi. Ahmet Kabaklı, hocası Mehmet Kaplan, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin ve diğer hocalarla birlikte bu kampanyanın öncülüğünü üstlenmiş, uydurukça diye tabir edilen o zamanın TDK tekelindeki ‘öz Türkçe furyası’na karşı başarılı çalışmalar yaparak büyük bir zafer elde etmişti.
Gelenek Yaşatılıyor
Edebiyat Fakültesi Türkiye’de ilim, fikir, sanat ve medeniyet dünyamızda en çok etkili olmuş bir mekteptir. Bir bakıma el verilen, el alınan ve geleneğin bütün güzellikleriyle yaşatıldığı, edebiyatın sadece bir ilim değil bir yaşama biçimi olarak kabul edildiği kutlu bir ocaktır burası. Fakülte koridorlarındaki odalara bugün rahmetle andığımız hocalarımızın isimlerinin verilmesi ayrı bir şükran ifadesi ve kadirşinaslıktır, vefalı duruştur. Bu fakültede uzun yıllar hocalık yaptıktan sonra bugün farklı üniversitelerde ders veren, talebe yetiştirmeye devam eden ve eser yazan hocalarımıza da şükranlarımızı arz ediyoruz.
Mehmet Nuri.Yardım fakültede arkadaşlarıyla Yıl 1980.
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde hizmet vermiş profesör hocalarımıza buradan selam yollarken isimlerini hatırlatmak istiyorum: Kemal Eraslan, Birol Emil, İnci Enginün, Zeynep Kerman, Osman Fikri Sertkaya, Nuri Yüce, Necat Birinci, Kâzım Yetiş, Abdullah Uçman, Sema Uğurcan, Kemal Yavuz, Şakir Diclehan, Muhammed Nur Doğan, Şeyma Güngör, Atilla Şentürk, Mustafa Özkan, Muhammet Yelten. Bugün Prof. Dr. Hayati Develi’nin Dekan olarak görev yaptığı Edebiyat Fakültesi’nin farklı bölümlerindeki kıymetli hocaları, yeni öğrencilerini yine aynı tükenmez heyecanla yetiştirmeye ve onları memleket sathına öğretmen olarak göndermeye devam ediyorlar.