Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Temmuz 2024

İlahiyat işleri

Tarih boyunca din bilhassa iktidarlar tarafından kendi başına bırakılan bir alan olmamıştır. Dinle mesafeli ve hatta “dinsiz” iktidarlar bile bir şekilde din konusunda sıkı ve esnek düzenlemeler yapmışlardır.

Bunun sebeplerinin başında dinin meşruiyet temeli oluşturması gelmektedir. Fakat bunun öncesinde dinin insan için vazgeçilmez bir fenomen olduğu gerçeğini vurgulamak lazımdır. İnsan özellikle ölümlü bir varlık olmasıyla bağlantılı olarak “aşkın” bir boyuta sahiptir. Tam da bu sebeple evreni ve kendisini kavrayışı aşkın bağlantılarla mümkün hale gelmektedir. İşte insanın bu aşkın boyutu, onu “din”selleştirilmiş bir hayata ve ögeye bağlı kılmaktadır.

Bu noktada insanların kiminin ateist, agnostik, dinsiz olduğu şeklinde itirazlar yapılacaktır. Doğrusu bu kategoriler nominal olarak zikredilse bile, inanma ihtiyacı sebebiyle insanlar bir müddet sonra kendi inanç, düşünce ve felsefi görüşlerini dinselleştirmektedirler. Bugün postmodern dinimsi yapılar, yeni dini hareketler, yaşam tarzları ve inançlar söylediğimiz hususun önemli örneklerindendir. Diğer yandan Kur’an-ı Kerim’in mentalitesi açısından meseleye yaklaşırsak, insanlara bir “yaşam tarzı” sunan her şey “din” kelimesiyle karşılanır. Dolayısıyla ateizm de bir dindir aslında.

Dolayısıyla “din” hiçbir şekilde insanlığın gündeminden çıkmayacak bir olgudur. Erken modernleşme ve sekülerleşme teorileri dinin devrinin biteceği gibi öngörülerde bulunmuşlarsa da, artık bu teorilere pek itibar eden yoktur. Çünkü bu teorilere sosyal gerçeklik onay vermemiştir. İnsanlık maddi açıdan ne kadar gelişirse gelişsin, din asla insan hayatından çıkmayacaktır. Çünkü aşkınlık insanın içine Allah’ın (CC) yerleştirdiği bir enfüsi çıpadır. Bu bağlamda insanlar din ve aşkınlıkla sağlıklı temas kur(a)madıkları durumda dinimsi yapılara bağlanmaya devam ederler.

İşte tam da bu sebeple ilahiyat alanı ciddi bir öneme sahiptir. Fakat bugün ilahiyat alanı çok farklı mecralardan müdahale görmekte; adeta kendi haline bırakılmamaktadır. Söz gelimi; ilahiyatın müfredatına sıklıkla müdahale edilmektedir. Üstelik bu müdahaleler cemaatlerden tutun da ilgili ilgisiz çok farklı kesimlerce yapılmaktadır. Tıp fakültesi ya da hukuk fakültelerinin müfredatlarının tartışıldığını hiç duydunuz mu?

Bir iki tane din kitabı okuyan ilahiyatçı imiş gibi konuşmakta, “gerçek din bu” diye ahkam kesmekte; farklı dini gruplar ilahiyatı hiçe saymakta ve ilahiyatın yerine dini bilginin üretimi için kendilerini ikame etmeye çalışmaktadırlar. Kamuoyunda zaten hiç eksik olmayan ve bir şekilde “din” üzerine odaklanan her tartışmada herkes faturayı ilahiyata kesmekte; ilahiyattan açıklama beklemektedir.

Şu bilinmelidir ki; ilahiyatçılar sosyal medyadaki her popüler ve anlıksal tartışmalara cevap yetiştirmeye çalışan insanlar olmamalıdır. Bu sebeple ilahiyatçılar sürekli gündem değiştirmeye yönelik gündelik balon ve köpüklerle değil, kendi gündemleriyle uğraşmaya devam etmelidirler. Zira sürekli bu köpükler peşinde koşarlarsa, işlerini yapamaz hale gelirler.

Bugün insanlık derin bir kriz içinde kıvranmaktadır. Bölüşümde adaletten insan onurunun korunmasına, borçlan(dır)madan köleleştirme ve sömürgeye kadar ilahiyatın öncelikle üzerinde durması gereken ajanda bulunmaktadır. Dijitalizm bir mutlaklık olarak algılanmakta, küreselleşmenin insan onurunu ve iradesini hiçe sayan yaşam tarzı çağın gereklilikleri kabul edilmekte iken bunlara ilahiyatın tabii ki itirazı olacaktır. İnsan iradesinin ve özgürlüğünün yeniden ona tevdi edilmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Dolayısıyla din gerçekliği ifşa edecek şekilde yeniden konuşulmak durumundadır.

Bugün insanlık Tanrı taklidi yapan ya da Baudrillard’ın deyişiyle Tanrı’ya göndergesi olmayan Tanrılara bağlanırken, köpük tartışmalara odaklanmak esas sorunları gör(e)memek demeye gelmektedir.