Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.94
Gram Altın
2432.11
BIST 100
9689.82
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


İlahiyat fakültesi aç(ama)mak

Türkiye konjonktürün hızla değiştiği, işte tam da bu sebeple sağlıklı bir gelecek inşasını ilgilendiren ana konularda sürekli hızlı ve panik için kararların verildiği bir ülke resmi çizmeye devam ediyor. Bunun en yakın örneğini yakın zamanlarda değişen eğitim sistemi ve din eğitimi tartışmalarında da yaşadık. Maalesef bunların sonuçları da en az bir yirmi yıl sonra ortaya çıkmaya başlıyor. Bunun için de öngörü iyi olmazsa, yarın sonuçları alınacak bir mesele değil.

Türkiye'de son yıllarda çok hızlı biçimde İlahiyat Fakültesi açılıyor. Ben artık nerede açıldığını sonradan duyuyorum. Her ile bir üniversite ve ilahiyat fakültesi projesi ayrıca tartışılması gerek bir mesele. İlahiyat Fakültelerinin sayılarının çoğalması son kertede benim tasvip ettiğim bir şey; ama bu şekilde ve bu hızda değil. İşte tam da bu hız sebebiyle sadece, İlahiyat fakülteleri ile ilgili meselede değil, hiçbir alanda gelenek oluşturacak bir yol tutturulamıyor. Tabelayı asmakla bir yer üniversite olmuyor; onun içini doldurmak gerekiyor.

Din eğitimi meselesi Türkiye'de geçmişten bugüne sıkıntılı bir iş olmuştur. Modernleşme ve/veya batılılaşma süreci içerisinde din eğitiminin dozu ve nasıllığı çağdaşlaşma hedefinin sekteye uğrayıp uğramaması bağlamında okunmuştur. İmam Hatip Liseleri, İlahiyat fakülteleri, din dersleri, Kur'an Kursları bu sebeple Türkiye'nin her dönem gündem kaybetmeyen fix konularıdır.

28 Şubat sürecinde yeni ilahiyat fakülteleri açılmadığı gibi, eskilerinin bile meşruiyeti tartışılmaya başlanmıştı. Öğrenci kontenjanları olabildiğince düşürüldü. Kurumsallaşmasını tamamlamış, yüze yakın öğretim elemanının olduğu fakültelere 30 öğrenci kontenjanı vermek gibi, başka fakültelerde olmayan ayrıcalıklı (!) uygulamalar yapıldı. Bazı fakültelere hiç öğrenci kontenjanı verilmedi. Buna gerekçe olarak da, imam hatip liselerinde öğrenci sayısındaki düşüş gösterildi. Zaten İmam Hatip liseleri de uygulanan politikalarla öğrencinin tercih etmeyeceği bir pozisyona getirildi.

Şimdi bugün Türkiye'nin her yerinde birbiri ardına İlahiyat fakülteleri açılmaya devam ediyor. Birinci olarak, iktidarın her ile bir üniversite ve ilahiyat fakültesi gözden geçirilmesi gereken bir politikadır. Henüz yeteri kadar ilköğretim okulu, lisesi bulunmayan, fiziki şartları uygun olmayan illere üniversite açmak oldukça lüx. İkincisi, özelde ilahiyat fakültelerinin sağlıklı eğitim yapabilmesi için öğretim elemanı eksikliği nasıl tamamlanacaktır? Bir öğretim üyesinin yetişmesi en asgari 6-7 yıllık bir süre ister. İlahiyat fakültelerinde toplam üç bölümde yaklkaşık 20 anabilim dalı vardır. Bugün Türkiye'de yeni açılan ve hatta eskiden beri var olan bazı ilahiyat fakültelerinde bu kadar öğretim üyesi bile yoktur. Dersler, var olan mevcut hocalarla devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Bu da hocaların kendi alanları dışında tıpkı lise ve ilköğretim okullarında olduğu üzere aspirin gibi her derde deva ders verdikleri bir durumu beraberinde getirmektedir. Mesele sadece öğretim elemanı ve fiziki şartlar değildir. Üniversitelerde araştırma için ekonomik, fiziki altyapıları ve fonlarının oluşturulması da başlıbaşına sorun. Binaya tabela asıp, içine masa atmakla bu işler olmuyor. Kaldı ki bugün eğitim-öğretim faaliyetlerine uzun süredir devam eden üniversitelerin bile, fiziki koşulları ve araştırma için tahsisler yeterli düzeyde değildir. Tabii burada en hayati soru; böyle bir eğitimle yetişmiş ilahiyat fakültesi öğrencilerinin gelecekte Türkiye'nin farklı kurumlarında din eğitimine katkılarının ne düzeyde olacağı şeklinde sorulmalıdır? Yani kalite ne olacaktır?

Açıkçası, ileride varolması kuvvetle muhtemel bu kalitesizlik, en başta dine ve din eğitimine zarar verecektir. Sürekli "göç yolda düzülür" mantığıyla, alt yapı hazırlanmadan açılan ilahiyat fakülteleri, eğitim kalitesi açısından irtifa kaybettirmektedir. Burada iktidarın bu fakültelerin tedrici olarak açılması konusunda bir plan yapması gerekir. Bu süreç içerisinde devlet, o fakültelere öğretim elemanı ve fiziki altyapı hazırlama konusunda da elini rahatlatmış olur.

Tabii eğitim söz konusu olunca problem sadece ilahiyat fakülteleri değil. Benzer sorunlar ve handikaplar yeni açılan üniversiteler ve diğer fakülteler için de geçerlidir. Geçmişte olan olmuş ama bari geleceği mahvetmeyelim.