İLAHİ SÖZÜN ÖZÜ
İnsanı en güzel surette yaratan Allah, onun dünyada nasıl yaşaması gerektiğini de ona peygamberleri aracılığıyla ve gönderdiği kitaplarla bildirmiştir.
Hz.
Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.v.) kadar
gelen din tek dindir ve o da İslam’dır. O dinin kaynağı da tek olan Allah’tır. Bu
gerçeği bize “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki
hastalıklara bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” Y(unus
57) ilahi buyruğu haber vermektedir.
Hz.
Peygambere vahyin gelişinden vefatına kadarki bölümde öncelikle insanlara
tebliğ ediliyor, sonra o ayetler vahiy katiplerine yazdırılıyor ve bazılarına
da ezberlettiriliyordu. Kur’an-ı Kerimin muhafazası bu şekilde sağlanıyordu.
Vahiy katipleri o günün şartlarında buldukları materyaller üzerine ayetleri yazıyor,
Peygamberimize kontrol ettiriyorlardı. Kur’an-ı Kerim Peygamberimiz döneminde
mevcut bir tertibe göre bir araya getirilmiş ve kitap şeklini almamıştı. Sebebi
ise vahyin tamamlanmamış olması ve peygamberimizin yaşayan Kur’an olmasıydı.
Her ayrıntısıyla Hz. Peygamber onu muhafaza ediyor ve Cebrail ile karşılıklı
Kur’an-ı okuyor, kontrol altına alıyorlardı. Peygamberimizin vefatından sonra
Hz. Ebu Bekir döneminde Kur’an sayfaları oluşturulan bir heyet vasıtası ile
toplanmış düzgün bir şekilde yazılarak bir araya getirilmiştir. Genişleyen
İslam coğrafyasına ulaştırmak üzere de Hz. Osman döneminde Kur’an-ı Kerim yazım
yoluyla çoğaltılmıştır. İlk nüshalarında herhangi bir noktalama ve harekeleme
olmayan Kur’an-ı Kerim daha sonraki dönemlerde baştan sona harekelenmiş ve
bölümlendirilmiştir.
İlâhi
kitapların sonuncusu olan Kur’an-ı Kerim kıyamete kadar insanlığın ihtiyacına
cevap verecek niteliktedir. Allah onu bir hidayet rehberi olarak göndermiştir.
Sadece nazil olduğu döneme ve o dönemin insanlarına değil, bütün zamana ve
mekâna hitap etmektedir. Asırlar öncesine olduğu gibi asırlar sonrasına ve en
modern zamanlara çözüm üreten ve yol gösteren bir kitaptır. Allah’ın varlığı,
birliği, peygamberleri ve tevhit mücadeleleri, melekler ve sorumlulukları,
kitapları, kader ve kaza konuları, ölümden sonraki hayatı içine alan ahiret
hayatı gibi içeren inanç konuları başta olmak üzere, insanların Rabbine karşı
olan namaz, oruç, zekat, sadaka, tövbe,
dua, zikir, infak gibi yükümlülükleri içeren ibadet konuları, aile ve toplum
düzenine ait konular, ahlaki prensipler, dualar, geçmiş dönem kıssaları, ahiret
hayatı, mükafat ve ceza, pozitif bilimin konusu olan evren dair çok geniş
bilgileri ihtiva eden Kur’an-ı Kerim bunların dışında Allah-insan ilişkileri,
Allah- evren ilişkileri, insan-insan ilişkileri ve insan-evren ilişkileri
üzerine bilgilerle insanı donatmaya çalışır.
İndirildiği
dönemde sözlü kültür ve edebiyat zirve noktasındaydı. Böyle bir dönemde
Kur’an-ı Kerim edebi söz güzelliği ile anlamı ve konu zenginliği açısından
herkesin farklı gördüğü ve hissettiği bir farklılık içindeydi. Hz. Peygamber
insanları sürekli okuma, anlama ve düşünme üzerine sevk ediyordu. Allah “Kur’an’ı
inceleyip düşünmüyorlar mı?” (Nisa 82) “Bu bir mübarek kitaptır ki onu
sana, insanlar âyetleri üzerinde iyice düşünsünler, akıl iz‘an sahipleri ondan
dersler, öğütler alsınlar diye indirdik.” (Sad 29) “Andolsun ki Kur’an’ı
düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?” (Kamer 17) buyurarak
bize Kur’an-ı hem metin olarak usulünce okumayı hem de anlamak üzere düşünmeyi
tavsiye ediyor.
Kur’an’ın
okunması ve öğrenmesinin asıl amacı onun anlaşılması ve ona göre yaşanmasıdır.
Okumasını ve ezberlenmesini tavsiye eden Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) de “Allah’ın
evlerinden birinde, Allah’ın kitabını okumak ve aralarında müzakere etmek için
bir araya gelen topluluğun üzerine sekine iner, onları rahmet kaplar, melekler
kendilerini kuşatır ve Allah kendi katındakilere onlardan bahseder”
(Tirmizi, Ebu Davud, İbn Mace) buyurarak bu gerçeği bize bildirmiştir. Bildirmekle
kalmamış kendi hayatında uygulamış, Mekke ve Medine’de Kur’an derslerini devam
ettirmiş, bizzat kendisi anlaşılmayan yerleri ashabına açıklamıştır.
“Ey
insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir şifa,
inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.” (Yunus 57) buyuran Yüce Mevla Kur’an-ı Kerimi bize
her derde deva olarak göndermiş ve ona uyanların kurtuluşa ereceğini,
uymayanların ise felakete sürükleneceğini açıkça bildirmiştir.