Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2963.67
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Aralık 2022

İlahi öğretide tefekkür (2)

Tefekkür Arapça’da “tefa’ül” babının özelliği gereği “süreklilik” ister. Yani bu kalıbın özelliği, azim ve kararlılıkla kesintisiz bir şekilde işin peşine düşmedir. Bu da tefekkürün daima diri tutulmasını gerektirir.

Kur’an-ı Mubin’in tefekküre verdiği önemi, ayet-i celilelerde türevleri ile birlikte 700 (yedi yüz) kez geçmesinden ve tefekkürü her mesele için gerekli görmesinden anlıyoruz. Vahye, peygambere, ahirete inanmada, gece ve gündüzün meydana gelmesinde, eski toplumların hayatlarına dair konularda bizi tefekkür etmeye davet eden bir çağrı var Kur’an-ı Kerim’de. Keza aile içi meselelerde tefekküre olan ihtiyaç da ayetlerde vurgulanmaktadır.

Bir düşünme eyleminin tefekkür sayılabilmesi için tefekkür eden kişinin bilgiden hareketle ve bir yönteme göre yeni bir bilgiye ulaşma çabası içinde olması ya da bir sonuca varmayı hedeflemiş olması gerekir. Gelişi güzel düşünme tefekkür olarak değerlendirilemez, bu olsa olsa tahayyül olur, çünkü tefekkür epistemoloji yani bilmeyi, bildiğini bilmeyi ve bilgiyi işlemede bir yöntemi zorunlu kılar.

Saydığımız bu ilkeler tefekkür için olmazsa olmazdır. Tabi ki insan kendi imkânları muvacehesinde âlemi, varlık dünyasını, ondaki kusursuzluğu düşünebilir ve bunu var edip buna düzen veren yegâne kudreti anlamaya çalışabilir. Bunun için eğitim görmek gerekmediği gibi bilgisel bilgiyi de gerektirmiyor. Tefekkür de anlama merhaleleri gibi derecelidir. Bu yüzden düşünme üzerindeki bu çaba her akıllı insan için gereklidir, makbuldür.

“Onlar, ayakta iken, otururken ve yanları üzere yatarken Allah’ı anarlar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerine tefekkür ederler/düşünürler (ve şöyle yakarırlar): Rabbimiz Sen bunu boş yere yaratmadın. Sen’i tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru.[1]

Öyleyse tefekkürü, eldeki veriyi bir metod dâhilinde düşünmek suretiyle derinleştirmek, bu süreçte elde ettiği yeni bilgilerle yeni bir düşünme merhalesine doğru ilerlemek olarak açıklamak mümkündür.

Özetlersek, bir yöntem dâhilinde bilinenden hareketle daha derin, daha geniş düşünmektir tefekkür.

“Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü meyvelerden bitirir. Elbette bunda tefekkür eden bir kavim için bir ibret vardır.[2]

Ekilip verim elde edilen ürünlerin durumunu tefekkür ederek, aynı sudan farklı meyveler, farklı tatlar ikram eden Kudretin sonsuz azametini idrak etmek mümkündür. Dikkat ederseniz “tabiatları gereği” yetişen ürünler üzerinden gerçekleştirilen tefekkür eşyaya tabiatını kodlayan güce ulaşmamızı kolaylaştırıyor.

“De ki: Size ancak tek bir öğüdüm var: İster başkalarıyla birlikte olun ister yalnız, Allah’ın huzurunda (bulunduğunuzun bilincinde) olunuz, sonra iyice tefekkür edin. Arkadaşınızda cinnetten hiç bir eser de yoktur. O ancak şiddetli bir azap gelmeden önce sizi uyarıyor.”[3]

Demek ki tefekkür ederek,

Yani gelen ilahi mesajlar üzerinde önyargısız bir şekilde ve menfaatini kaybetme korkusu taşımadan düşününce, vahyin kaynağının Allah cc olduğunu kabul etmekte bir kuşku duyulmaz.

Ayet-i Celilelerde görüldüğü gibi düşünme, ama sağlıklı verilerle ve akl-ı selim ile önyargısız ve gerçeği anlamaya yönelik düşünme (tefekkür) İlahi emirdir. Ayette “öğüt” olarak çevrilen kavram “düşünmeseniz de olur” türünden bir tavsiye değildir çünkü onların kurtuluşu için tefekkür şarttır.

Tefekkür ederken kişinin iyi niyetli olması esastır. Keza tefekkür ederken, gerçeği bildiği halde ya da gittiği yolun, kabul ettiği yöntemin yanlış olduğunu bilmesine rağmen art niyeti sebebiyle düşünüp (fekkere) hakikatten yüz çevirenleri Kur’an-ı Mubin:

“O düşündü/fekkere, ölçtü. Sonra tekrar ölçtü… Kendini kahreder böylesi ölçüyle… Sonra bu öteden beri süregelen bir büyüdür, dedi.[4] diyerek kınıyor.

Bu tefekkür biçimi hesapçıdır. Batılı aklın bugün aldığı şekil adaleti, hakkaniyeti, meşruiyeti değil, “kâr”ı merkeze koyan akıldır. batılı tefekkür de bu minvalde çarpıktır.

Yukarıdaki ayette düşünen kişinin düşünürken kullandığı ölçünün yanlışlığından dolayı inkâr gibi korkunç bir sonuca ulaşması kınanıyor. Neticede düşünmenin araçları tefekkürün seyrini ve sonucunu belirliyor.

Bu bağlamda tefekkür için “aklın nurlanmasıdır” diyenlerin hakkını teslim etmek lazım. Zira akıl tefekkürle eldeki bilgilerden hareket ederek yolunuzu aydınlatır ve sizi olduğu yerden daha ileri bir safhaya taşır. Yeter ki elinizdeki bilgiler doğru, tefekkür yönteminiz geçerli olsun.

Konuya devam edeceğiz, İnşaAllah…



(1) Al-i İmran/191.

(2) Nahl/11.

(3) Sebe/46.

(4) Müddesir/18-24.