İlahi öğretide tefekkür (2)
Tefekkür Arapça’da “tefa’ül” babının özelliği gereği “süreklilik” ister. Yani bu kalıbın
özelliği, azim ve kararlılıkla kesintisiz bir şekilde işin peşine düşmedir. Bu
da tefekkürün daima diri tutulmasını gerektirir.
Kur’an-ı Mubin’in tefekküre verdiği önemi,
ayet-i celilelerde türevleri ile birlikte 700 (yedi yüz) kez geçmesinden ve
tefekkürü her mesele için gerekli görmesinden anlıyoruz. Vahye, peygambere,
ahirete inanmada, gece ve gündüzün meydana gelmesinde, eski toplumların
hayatlarına dair konularda bizi tefekkür etmeye davet eden bir çağrı var
Kur’an-ı Kerim’de. Keza aile içi meselelerde tefekküre olan ihtiyaç da
ayetlerde vurgulanmaktadır.
Bir düşünme eyleminin tefekkür sayılabilmesi için tefekkür eden
kişinin bilgiden hareketle ve bir yönteme göre yeni bir bilgiye ulaşma çabası
içinde olması ya da bir sonuca varmayı hedeflemiş olması gerekir. Gelişi güzel düşünme tefekkür olarak
değerlendirilemez, bu olsa olsa tahayyül olur, çünkü tefekkür epistemoloji yani
bilmeyi, bildiğini bilmeyi ve bilgiyi işlemede bir yöntemi zorunlu kılar.
Saydığımız bu ilkeler tefekkür için
olmazsa olmazdır. Tabi ki insan kendi imkânları muvacehesinde âlemi, varlık
dünyasını, ondaki kusursuzluğu düşünebilir ve bunu var edip buna düzen veren
yegâne kudreti anlamaya çalışabilir. Bunun için eğitim görmek gerekmediği gibi
bilgisel bilgiyi de gerektirmiyor. Tefekkür de anlama merhaleleri gibi
derecelidir. Bu yüzden düşünme üzerindeki bu çaba her akıllı insan için
gereklidir, makbuldür.
“Onlar, ayakta iken, otururken ve yanları üzere yatarken Allah’ı anarlar
ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerine tefekkür ederler/düşünürler (ve şöyle
yakarırlar): Rabbimiz Sen bunu boş yere yaratmadın. Sen’i tenzih ederiz. Bizi
ateşin azabından koru.[1]”
Öyleyse tefekkürü,
eldeki veriyi bir metod dâhilinde düşünmek suretiyle derinleştirmek, bu süreçte
elde ettiği yeni bilgilerle yeni bir düşünme merhalesine doğru ilerlemek olarak
açıklamak mümkündür.
Özetlersek, bir yöntem dâhilinde bilinenden
hareketle daha derin, daha geniş düşünmektir tefekkür.
“Allah o su ile size; ekin, zeytin, hurma ağaçları, üzümler ve her türlü
meyvelerden bitirir. Elbette bunda tefekkür eden bir kavim için bir ibret
vardır.[2]”
Ekilip verim elde edilen ürünlerin
durumunu tefekkür ederek, aynı sudan farklı meyveler, farklı tatlar ikram eden
Kudretin sonsuz azametini idrak etmek mümkündür. Dikkat ederseniz “tabiatları gereği” yetişen ürünler
üzerinden gerçekleştirilen tefekkür eşyaya tabiatını kodlayan güce ulaşmamızı
kolaylaştırıyor.
“De ki: Size ancak tek bir öğüdüm var: İster başkalarıyla birlikte olun
ister yalnız, Allah’ın huzurunda (bulunduğunuzun bilincinde) olunuz, sonra
iyice tefekkür edin. Arkadaşınızda cinnetten hiç bir eser de yoktur. O ancak
şiddetli bir azap gelmeden önce sizi uyarıyor.”[3]
Demek ki tefekkür ederek,
Yani gelen ilahi mesajlar üzerinde
önyargısız bir şekilde ve menfaatini kaybetme korkusu taşımadan düşününce,
vahyin kaynağının Allah cc olduğunu kabul etmekte bir kuşku duyulmaz.
Ayet-i Celilelerde görüldüğü gibi
düşünme, ama sağlıklı verilerle ve akl-ı selim ile önyargısız ve gerçeği
anlamaya yönelik düşünme (tefekkür) İlahi emirdir. Ayette “öğüt” olarak çevrilen kavram “düşünmeseniz
de olur” türünden bir tavsiye değildir çünkü onların kurtuluşu için
tefekkür şarttır.
Tefekkür ederken kişinin iyi niyetli olması
esastır. Keza tefekkür ederken, gerçeği bildiği halde ya da gittiği yolun,
kabul ettiği yöntemin yanlış olduğunu bilmesine rağmen art niyeti sebebiyle
düşünüp (fekkere) hakikatten yüz çevirenleri Kur’an-ı Mubin:
“O
düşündü/fekkere, ölçtü. Sonra tekrar ölçtü… Kendini kahreder böylesi ölçüyle…
Sonra bu öteden beri süregelen bir büyüdür, dedi.[4]” diyerek kınıyor.
Bu tefekkür biçimi hesapçıdır. Batılı aklın
bugün aldığı şekil adaleti, hakkaniyeti, meşruiyeti değil, “kâr”ı merkeze koyan akıldır. batılı
tefekkür de bu minvalde çarpıktır.
Yukarıdaki ayette düşünen kişinin düşünürken
kullandığı ölçünün yanlışlığından dolayı inkâr gibi korkunç bir sonuca ulaşması
kınanıyor. Neticede düşünmenin araçları tefekkürün seyrini ve sonucunu belirliyor.
Bu bağlamda tefekkür için “aklın nurlanmasıdır” diyenlerin hakkını teslim etmek lazım. Zira
akıl tefekkürle eldeki bilgilerden hareket ederek yolunuzu aydınlatır ve sizi
olduğu yerden daha ileri bir safhaya taşır. Yeter ki elinizdeki bilgiler doğru,
tefekkür yönteminiz geçerli olsun.
Konuya devam edeceğiz, İnşaAllah…
(1) Al-i
İmran/191.
(2) Nahl/11.
(3) Sebe/46.
(4) Müddesir/18-24.