Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Aralık 2022

İlahi öğretide tefekkür (1)

Pek çok meal ve ayet tercümelerinde kavramlara verilen yanlış mana Kur’an-ı Mubin’in bazı ayetlerini anlaşılmaz kılmıştır. Murad-ı ilahiyi kavramayı zorlaştıran bu tür hatalı tercümeler günümüzde de maalesef devam ediyor. Bu hataların giderilmesi için başta İlahiyat fakülteleri olmak üzere DİB ve konu üzerinde kafa yoranların özel bir çaba gösterme mecburiyetleri vardır çünkü söz konusu olan Kur’an-ı Kerim’dir.

Çoğu dikkatsizlikten dolayı, ama âlimlerin önemli bir kısmı da öncekileri taklit ettikleri için Kur’an-ı Kerim’deki onlarca kavrama yanlış anlam vermişlerdir ve âlimlerin yaptıkları bu yanlışlık açık ve anlaşılır olarak gönderilen İlahi Vahyi kimi konularda anlaşılmaz kılmıştır. Bu kavramların başında bütün fonksiyonları ile düşünmeye dair kavramların olması daha vahim bir durum olsa gerek, zira düşünmeye dair küçük bir hatanın diğer alanlara devasa yanlışlıklar olarak yansıması kaçınılmazdır.

Kavramların doğru anlaşılmasının önemi

Kavramlar ait oldukları düşünce ve inanç dünyasını yansıtır. Bir gelenek oluşturulurken kavramlar doğru anlaşılmaz ise olabilecek yol kazaları sebebiyle sağlam bir tradisyon oluşturulamaz. Keza yanlış tercüme edilen ya da hatalı mana verilen bir kavram ait olduğu düşünce ve inanca karşı hançer olarak kullanılabilir.

İslam dünyasının son asırlarda kendi kavramları üzerinden vurulduğuna şahid oluyoruz. Hem Müslümanlık adına ortaya çıkan kimi gruplar, hem misyonerler ve hem de batılı islamofobik lobiler mesela cihad, şeriat, küfür, mürted vb. kavramlar üzerinden mukaddes din-i mubini karalıyorlar. İşin üzücü yanı bu unsurların İslam aleyhinde kullandıkları her ne malumat varsa bir şekilde kaynaklarımızda yer almasıdır.

Yapmamız gereken şey bize ait olan havzanın bilgilerini, kavramlarını olduğu gibi açıklamak, yansıtmaktır. Ğaliz hataların dini düşüncemizi oluşturmada yol açacağı handikapları görmemek olmaz, görüp de düzeltmemek hiç olmaz.

Kur’an-ı Mecid’in anlaşılması için kavramların murad-ı İlahi’ye göre anlaşılması zorunludur. Bunun için de öncelikle doğru anlam, doğru tercüme ve meal, doğru yorum gerek. Yoksa yapılan bariz yanlışlıklar zinciri uzar gider.

Mesela, Nisa:6. Ayet-i Celile’de yer alan “kıst, adl ve avl” gibi 3 ayrı ve çok önemli kavramın üç ayrı anlamı olmasına rağmen aynı ayet-i celilede her üç ayeti de “adalet” olarak çeviren meallerimiz bulunmaktadır. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’nın (DİB) Yeni Meali kavramları bu şekilde tercüme etmiştir. Anlayacağınız kavramlarla ilişkimizin sağlıklı olduğu söylenemez.

Bir örnek daha verelim ki meramımızı daha net ifade etmiş olalım:

Konumuzla ilgili olarak Sa’d Suresi’nin 29. Ayet-i Celile’sinde geçen “tedebbür” ve “tezekkür” kavramlarının ikisini de “akletsinler” diye çevirenler olduğu gibi, “tedebbür” için “tefekkür etsinler”, tezekkür için de “ibret alsınlar” şeklinde tercüme eden meallerimizi görmek ne yazık ki mümkün. Anlamanın merhaleleri olan bütün kavramları “düşünme, derin düşünme” olarak çevirmenin isabetsizliği meal ve konu ile ilgili çevirilerde yer alması Kur’an-ı Azim ile ilişkimizi de yansıtıyor.

Tefekkür Nedir?

Tefekkür, sahip olduğumuz düşünce ve ilmi geleneğin üzerinde en çok durduğu bir kavramdır. Bunun başat nedeninin dini ilimlerin “tefekkür” ile elde ediliyor olması kuvvetle muhtemeldir.

Müfessir ve dilbilimci Ragıb İsfahanî Müfredat’ında (fkr maddesi, s. 805) “fkr” kökü için “ovmaktan dönüştürülmüştür” der ve “…işlerin hakikatlerine ulaşmak için onları irdelemek ve araştırmaktır” diye ilave eder.

İsfahani ayrıca;

“Fikr” için; bilgiyi bilinene doğru sevk eden güç, der, “tefekkür” için ise, “bu gücün akli nazara göre/akıl bakış açısına göre hareket etmesidir…” der.

Kur’an-ı Mecid’de akli çabaların her merhalesi için farklı bir kavramın bulunması galiba Arap diline daha doğrusu Kur’an-ı Kerim’e özgüdür. Verilerle akletmenin (anlama çabası) her tür ve aşamasını farklı farklı adlandırmıştır: Tefehhüm-tezekkür-tedebbür-tefekkür-tefekkuh-taakkul…

Tefekkür; bilgiyi sistemli, yönteme uygun, öncesi ve sonrası ile bütün bağlantıları sağlıklı bir şekilde kurarak, derin kavrayışla işlemek ve bir karara varmaktır.

Elbette herkesin bu tanıma tam olarak uyarak tefekkür etmesi düşünülemez, lakin “tefekkür için” alakasız ve bağlantısız bir düşünme de sadece düşünmedir, bu da tefekkür boyutuna erişemez.

Kur’an-ı Kerim’de Tefekkür ile devam edeceğiz, İnşaAllah…