İlahi öğretide tefekkür (1)
Pek çok meal ve ayet tercümelerinde kavramlara verilen yanlış mana Kur’an-ı Mubin’in bazı ayetlerini anlaşılmaz kılmıştır. Murad-ı ilahiyi kavramayı zorlaştıran bu tür hatalı tercümeler günümüzde de maalesef devam ediyor. Bu hataların giderilmesi için başta İlahiyat fakülteleri olmak üzere DİB ve konu üzerinde kafa yoranların özel bir çaba gösterme mecburiyetleri vardır çünkü söz konusu olan Kur’an-ı Kerim’dir.
Çoğu
dikkatsizlikten dolayı, ama âlimlerin önemli bir kısmı da öncekileri taklit
ettikleri için Kur’an-ı Kerim’deki onlarca kavrama yanlış anlam vermişlerdir ve
âlimlerin yaptıkları bu yanlışlık açık ve anlaşılır olarak gönderilen İlahi
Vahyi kimi konularda anlaşılmaz kılmıştır. Bu kavramların başında bütün
fonksiyonları ile düşünmeye dair kavramların olması daha vahim bir durum olsa
gerek, zira düşünmeye dair küçük bir hatanın diğer alanlara devasa yanlışlıklar
olarak yansıması kaçınılmazdır.
Kavramların
doğru anlaşılmasının önemi
Kavramlar
ait oldukları düşünce ve inanç dünyasını yansıtır. Bir gelenek oluşturulurken kavramlar
doğru anlaşılmaz ise olabilecek yol kazaları sebebiyle sağlam bir tradisyon
oluşturulamaz. Keza yanlış tercüme edilen ya da hatalı mana verilen bir kavram ait
olduğu düşünce ve inanca karşı hançer olarak kullanılabilir.
İslam
dünyasının son asırlarda kendi kavramları üzerinden vurulduğuna şahid oluyoruz.
Hem Müslümanlık adına ortaya çıkan kimi gruplar, hem misyonerler ve hem de
batılı islamofobik lobiler mesela cihad, şeriat, küfür, mürted vb. kavramlar
üzerinden mukaddes din-i mubini karalıyorlar. İşin üzücü yanı bu unsurların
İslam aleyhinde kullandıkları her ne malumat varsa bir şekilde kaynaklarımızda yer
almasıdır.
Yapmamız
gereken şey bize ait olan havzanın bilgilerini, kavramlarını olduğu gibi
açıklamak, yansıtmaktır. Ğaliz hataların dini düşüncemizi oluşturmada yol
açacağı handikapları görmemek olmaz, görüp de düzeltmemek hiç olmaz.
Kur’an-ı
Mecid’in anlaşılması için kavramların murad-ı İlahi’ye göre anlaşılması zorunludur.
Bunun için de öncelikle doğru anlam, doğru tercüme ve meal, doğru yorum gerek. Yoksa
yapılan bariz yanlışlıklar zinciri uzar gider.
Mesela,
Nisa:6. Ayet-i Celile’de yer alan “kıst,
adl ve avl” gibi 3 ayrı ve çok önemli kavramın üç ayrı anlamı olmasına
rağmen aynı ayet-i celilede her üç ayeti de “adalet” olarak çeviren meallerimiz bulunmaktadır. Örneğin Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın (DİB) Yeni Meali kavramları bu şekilde tercüme etmiştir.
Anlayacağınız kavramlarla ilişkimizin sağlıklı olduğu söylenemez.
Bir
örnek daha verelim ki meramımızı daha net ifade etmiş olalım:
Konumuzla
ilgili olarak Sa’d Suresi’nin 29. Ayet-i Celile’sinde geçen “tedebbür” ve “tezekkür” kavramlarının ikisini de “akletsinler” diye çevirenler olduğu gibi, “tedebbür” için “tefekkür
etsinler”, tezekkür için de “ibret
alsınlar” şeklinde tercüme eden meallerimizi görmek ne yazık ki mümkün. Anlamanın
merhaleleri olan bütün kavramları “düşünme,
derin düşünme” olarak çevirmenin isabetsizliği meal ve konu ile ilgili
çevirilerde yer alması Kur’an-ı Azim ile ilişkimizi de yansıtıyor.
Tefekkür
Nedir?
Tefekkür, sahip olduğumuz düşünce ve
ilmi geleneğin üzerinde en çok durduğu bir kavramdır. Bunun başat nedeninin
dini ilimlerin “tefekkür” ile elde
ediliyor olması kuvvetle muhtemeldir.
Müfessir ve dilbilimci Ragıb İsfahanî
Müfredat’ında (fkr maddesi, s. 805) “fkr”
kökü için “ovmak’tan dönüştürülmüştür” der ve “…işlerin
hakikatlerine ulaşmak için onları irdelemek ve araştırmaktır” diye ilave
eder.
İsfahani ayrıca;
“Fikr” için; bilgiyi
bilinene doğru sevk eden güç, der, “tefekkür”
için ise, “bu gücün akli nazara
göre/akıl bakış açısına göre hareket etmesidir…” der.
Kur’an-ı
Mecid’de akli çabaların her merhalesi için farklı bir kavramın bulunması galiba
Arap diline daha doğrusu Kur’an-ı Kerim’e özgüdür. Verilerle akletmenin (anlama
çabası) her tür ve aşamasını farklı farklı adlandırmıştır:
Tefehhüm-tezekkür-tedebbür-tefekkür-tefekkuh-taakkul…
Tefekkür;
bilgiyi sistemli, yönteme uygun, öncesi ve sonrası ile bütün bağlantıları
sağlıklı bir şekilde kurarak, derin kavrayışla işlemek ve bir karara varmaktır.
Elbette
herkesin bu tanıma tam olarak uyarak tefekkür etmesi düşünülemez, lakin “tefekkür için” alakasız ve bağlantısız
bir düşünme de sadece düşünmedir, bu da tefekkür boyutuna erişemez.
Kur’an-ı Kerim’de Tefekkür ile devam
edeceğiz, İnşaAllah…