Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2429.44
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Ocak 2023

İlahi öğretide tedebbür (1)

İlahi Öğretide Kavramlar yazı dizimizin bu bölümünde TEDEBBÜR kavramını ele aldık. Bir düşünme biçimi olan tedebbür de tefekkür gibi düşüncenin derinliği ile alakalıdır. Ancak tedebbürde düşüncenin yönü farklıdır.

Kur’an-ı Kerim’de düşünme-anlama-kavrama ile ilgili mefhumlar düşünme biçimine göre, yani düşüncenin yönüne göre farklı anlamlar alıyor. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de yeterince örnek bulmak mümkün.

Türkçe’de de geçmiş bir olayın, anının üzerindeki düşünme “anmak, hatırlamak, yâd etmek” gibi farklı kavramlarla ifade ediliyor. Kimse yeni ya da gelecekte yaşanacak bir konu hakkında “anınız” ya da “anmaz mısınız?” yahut da “hatırla(ma)dınız mı?” demez. Nitekim Arapça’da da geçmişte yaşanan, bilinen bir husus hakkında “zikir” ve “tezekkür” gibi kavramlar kullanılıyor. Elbette bu iki kavram sadece geçmişi anmak için kullanılmıyor, başka hususlarda da tezekkür ve zikir kavramlarının kullanıldığını biliyoruz, ancak bu iki kavramın ilk çağrışımlarının “anma, hatırlama” olması boşuna değildir.

Tedebbür de düşünme, anlama ile ilgili önemli bir kavramdır. Kur’an-ı Kerim’de “arkasını düşünme, ardını dikkate alma, gerisini hesaplama” için tedebbür kavramı kullanılır.

Tedebbür, “bir şeyin arkasından gitmek, bir şeyin peşine düşmek” anlamındaki “debera” kökünden oluşmuş bir sözcüktür. Kur’an-ı Kerim’de de (3:111, 8:50, 54:45) “ön”ün “arka”sı anlamına gelen “dübür” de debera kökünden türemiştir. Bu kökten aşina olduğumuz ve (tam olarak anlamına uygun olmasa da) sık sık kullandığımız “tedbir”, “müdebbir” gibi kavramlar da yine aynı kökten gelmektedir.

Konumuz olan TEDEBBÜR kavramının Kur’an-ı Mubin’deki kullanımlarına baktığımızda kimi meallerde olduğu gibi salt ve düz olarak “düşünün-düşünmeniz gerekmez mi?” ya da “aklınızı kullanın…” gibi anlamların “tedebbür”ü karşılamadığını rahatlıkla görebiliriz. Zira bir düşünme ameliyesi olmakla birlikte tedebbür ”düşünmenin yönü” itibariyle diğer düşünme biçimlerinden farklıdır.

Tanımında da görüldüğü gibi Kur’an-ı Mecid’de vahiy söz konusu olduğunda, tedebbür etmemiz isteniyorsa bununla; söylenen sözün, yapılan işin, alınan kararın, verilen hükmün arkasındaki “gücü” tanımamız isteniyor. Kur’an-ı Azim’de fiil olarak geçen ve “tedebbera” formundaki kullanımı insana yöneliktir. Yani bu düşünme veçhi insana yöneliktir, çünkü tedebbürün muhatabı insandır. Oysa aynı kökteki “tedbir” formu Allah Teâla’ya işaret eder: Tedbir eden Allah’tır.[1]

(Akraba kavramlarla birlikte) Kur’an-ı Kerim’de debera kökünden türemiş kelime sayısı 44’tür. Tedebbür olarak Kur’an-ı Azim’de dört yerde geçer. Ve geçtiği bağlamlarda Rabbimiz’in insanlardan tedebbür etmesini istediği şey, “söz, kavl ve Kur’an”dır, yani tedebbürün yönü ‘vahy’dir. Vahyi tedebbür etmemizi emreden Rabbulalemin adeta, bu gönderdiğim mesajların insan sözü olmasının imkân ve ihtimali var mıdır? Bu sözlerin arkasında her şeye gücü yeten Allah’tan başka birisinin olması mümkün müdür? diye uyarıp meydan okuyor.

Sırasıyla 4:82, 23:68, 29:28 ve 47:24. Ayetlerde geçen tedebbür Sa’d/29:28 ayeti hariç diğerlerinde emir sigasıyla “tedebbür etmediler mi-etmezler mi-etmiyorlar mı?” olarak geçiyor. Sa’d Suresinde ise “…tedebbür etsinler diye…”[2] şeklinde geçiyor.

Allah’ın son vahyi olan Kitab-ı Mubin’de “tedebbür etmiyorlar mı-etmezler mi-etmediler mi?” olarak geçmesinin anlamını ayetlerin siyak ve sibakında (bağlam) bulabiliriz.

Mesela Allah Tebarek Teâla, “Kur’an’ı tedebbür etmezler mi? Eğer Allah’tan başkasından gelseydi, onda çok sayıda çelişki bulurlardı.”[3] demeden önce:

Bu Resul’e/Elçi’ye kim itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çeviren çevirsin; seni onlara bekçi olasın diye elçi göndermedik. Sana ‘Baş üstüne’ derler, fakat yanından ayrılınca içlerinden bir kesimi, geceleyin senin dediğinden başka şeyler tasarlarlar. Allah onların tasarladıklarını kaydeder/yazar. Onlara karşı dikkatli ol ve Allah'a güven. Güvence olarak Allah yeter.”[4] Diye buyurur ve sonrasında, “Kur’an’ı tedebbür etmezler mi? Eğer Allah’tan başkasından gelseydi, onda çok sayıda çelişki bulurlardı.[5] buyuruyor. Allah Teâla inanmayanların tasarladıklarını anlattıktan sonra inananların kendisine güvenmesini ister (iman) ve inanmayanların (kâfir) planlarını boşa çıkaracağının müjdesini veriyor. Son ayette de inanmayanlar için onlar bu vahyin arkasında kimin olduğunu idrak etmiyorlar mı(yetedebberune?diyor.

Devam edeceğiz, İnşaAllah.



[1] 10:31.

[2] 29:28.

[3] 4:82.

[4] 4:80-81.

[5] 4:82.