Dolar (USD)
35.27
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2977.55
BIST 100
10047.68
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​İktidarın Sigortası

İtaat mı yoksa itiraz mıdır, tam bilinmez. İtaat sadece takdir midir, itiraz da tenkit, bu da tam bilinmez.

İtaatin olmadığı yerde üretim, itirazın olmadığı yerde ilim olmaz.

İtaat, itirazsız iş yapma verilen emre uyma anlamına gelir. Bu nedenle verimliliğin olduğu yerde mutlak itaatin geldiği görülür. İtaat etmek sadece mekanikleşme anlamına gelen bir hareket etmekten ziyade, verilen işte özne olarak tercih edilen için en iyinin düşünüldüğü anlamına da gelir.

Ontolojik olarak bakıldığında canlı ve cansız nesneler dünyasında itaatin öncelendiği alan insanoğlunun fayda ve zararının ilahi hikmet tarafından önceden hazırlanmış olduğu alandır. Hatta insan bu üretilmiş ve hazırlanmış olana karşı isyanıyla yerinden edilmiştir. Bir nevi sürgün edilmiştir.

Evrende itaate hazır hale getirilen nesnelerin insan tarafından yeni üretimlere dönüştürülmesi için itaat şartı zincirleme kanunlar şeklinde sıralanır. Bu kanunlar bir araya getirilerek bir düzen oluşturulur. Düzenin oluşumunun anlaşılması ve anlatılması için bir öğretici gelir. Öğreticinin bütün bu kanunları anlattığı mecmua kitap olarak ortaya çıkıverir. Bu kitabın karşısında talime oturanlar duyduk ve itaat ettik diyerek o kanunları üretime çevirir.

Bir hasta doktora gider ve muayene olur. Hastalığın teşhisini yapan doktor, tedavi için çare varsa itaat ederek üretime geçer, itiraz etmez. O hastalık için itaat bir üretimdir. İtiraz, hikmetsiz bir harekettir. O hastalığın tedavi yollarının tıp literatüründe olmadığını görüp harekete geçtiğinde itirazı anlamlı olur ve ilmi gelişmenin yolunu açar.

Bir hakimin uyguladığı kanun, adaleti tesis edecekse, itaati bir üretimdir. Lakin bu uygulanan kanunun bir adaletsizlik doğuracağını düşünüp itiraz etmesi, ilimle yeniden daha adil kanunların yolunu açmasına vesile olur. Buradaki karar, adaletin hikmet boyutudur.

Bir öğretmen, çocuğun eğitim ve öğretiminde mevcut olan ve dahi güncelliğini koruyan model ve stratejileri uygulaması itaatin üretimdir. Böylece çocuğun potansiyelini çıkarıverecektir. Bunları uygulamadan mazeret uydurmak bir tembellik ve itaate karşı bir isyandır. Ne zaman ki eğitim ve öğretimle ilgili çare yolları tükenir ve öğretmen yeni arayışlarla eğitimdeki bu tıkanıklığı giderirse o zaman bu itiraz ilmin oluşumu için erdemli bir çaba olur. Buradaki itaat, dogmaların ve sömürü düzenlerin iktidarlarının devamı ve eleştirel düşünmenin mefluç olduğu bir eğitim sistemine itiraz edememenin eğitime yansımasıdır.

Bir fabrikada çalışanların talimatlara uyarak departmanlarındaki uyumları, ortaya çıkardıkları ürünün nitelik ve niceliği, emre itaatin üretime dönüşmesidir. Bahane uydurarak itiraz etmek, yerinden edilmenin haklı sebebidir. Ancak hem ürünün kalitesinin, hem de verimliliğin artırılmasının yolunu açacak önerilerin sunulması, itirazın iktidara olumlu yansımasıdır.

Bir ailenin oluşumundaözellikle eşler arasında itaat ve itiraz, hem üretimdir, hem tüketim. Karşılıklı hukukların korunması, itaati yanlışlıkların aileden uzaklaştırılması itirazı gerektirir. Ailenin yeni ferdi olan çocuklarda ise ilk başlarda itirazsız itaat gerekir. Gelişim ve öğrenmenin gereği budur. Çocuğun tekamülü ve terbiyesi arttıkça itaatin itiraza dönüşmesi hikmettir. Ailenin bu durumu yönetebilmesi ise hayati bir ailevi faaliyettir.

Üniversitelere yani ilmin üretildiği yerlere gelince, bu paradigma ters yüz olur. Burada itaatten çok itiraz geçerlidir. Ama buradaki itiraz da haddini bilerek yol almaktır. Hürmetli bir itiraz, hikmetli bir adım olur. İlmin kademelerinde yükselmeye başlayanların insaflı ve hakikatli itirazları, ilmin basamaklarında yol almış olanların geriye dönüp bakmasına ve arkalarından gelenlerin ellerinden tutup ileriye götürmelerine vesile olur. An şart ki, herkes haddinden tecavüz etmemiş olsun!

İtaat ve itirazın bu olumlu taraflarının örnekleri çoğaltılabilir. Bu da insanın evrendeki merkez kuvvet olma özelliğini gösterir.

İtaat ve itirazın bir de yanlış anlaşıldığı durumlar vardır ki, bireysel ve toplumsal gelişmelerin veya geri kalmışlıkların ana nedeni oluverir.

Sorgulamadan itaati yeterlilik elde etmeden itirazı ilahi kudret bile reddetmektedir. Çünkü bu durum, varlığın merkezine aklıyla yerleştirilen insanı değersizleştiren bir teşebbüs olarak algılanır. İmanın fersah fersah gerisinden giden akıl inançla barışık olunca, çok daha ileriye gidebilir ve akıl ile kalbin ittihadı mükemmel insanı tanımlar. Bu nedenle insanın iktidarının sigortası, ne mutlak itaatte, ne de sürekli itirazdadır.

Evet zaman gösteriyor ki her zaman da öyle oldu her şey mahiyeti itibariyle ilme bağlıdır. Bu nedenle beklentilerin en aza indirildiği hatta hiç beklentisiz bir yaşamın erdemine ulaşıldığı dünyada itaat ve itiraz iktidar olmanın sigortası değil insan olmanın ufuk çizgileridir. Bu durumun maddi dünyadaki en kayda değer karşılığı zannımca topraktır. İtaat bağlamında hep ayaklar altındaymış gibi bir hali var. Ona sığınan kim ve ne olursa olsun itiraz etmeden bağrına basar. Lakin bağrına sığınanları hem dönüştürür hem de onlarla dönüşür.

İtaat ve itiraz insan olma ve insan kalma iktidarının sigortalarıdır bence. İsmin önüne gelecek her türlü sıfatların elde edilmesinde meşru görülen her şeyi elde etmek için yasal olup da helal olmayanlara ulaşma çabaları değildir.

Hülasa ademoğlu, itaat ile ittiba arasındaki ince çizgiyi itiraz ile ifade arasındaki hikmeti idrak ettikçe insan olup insan kalacaktır.