İktidarın Sigortası
İtaat mı yoksa itiraz mıdır, tam bilinmez. İtaat sadece takdir midir, itiraz da tenkit, bu da tam bilinmez.
İtaatin olmadığı yerde üretim, itirazın olmadığı yerde ilim
olmaz.
İtaat, itirazsız iş yapma verilen emre uyma anlamına gelir.
Bu nedenle verimliliğin olduğu yerde mutlak itaatin geldiği görülür. İtaat
etmek sadece mekanikleşme anlamına gelen bir hareket etmekten ziyade, verilen
işte özne olarak tercih edilen için en iyinin düşünüldüğü anlamına da gelir.
Ontolojik olarak bakıldığında canlı ve cansız nesneler
dünyasında itaatin öncelendiği alan insanoğlunun fayda ve zararının ilahi
hikmet tarafından önceden hazırlanmış olduğu alandır. Hatta insan bu üretilmiş
ve hazırlanmış olana karşı isyanıyla yerinden edilmiştir. Bir nevi sürgün
edilmiştir.
Evrende itaate hazır hale getirilen nesnelerin insan
tarafından yeni üretimlere dönüştürülmesi için itaat şartı zincirleme kanunlar
şeklinde sıralanır. Bu kanunlar bir araya getirilerek bir düzen oluşturulur.
Düzenin oluşumunun anlaşılması ve anlatılması için bir öğretici gelir.
Öğreticinin bütün bu kanunları anlattığı mecmua kitap olarak ortaya çıkıverir.
Bu kitabın karşısında talime oturanlar duyduk
ve itaat ettik diyerek o kanunları üretime çevirir.
Bir hasta doktora gider ve muayene olur. Hastalığın
teşhisini yapan doktor, tedavi için
çare varsa itaat ederek üretime geçer, itiraz etmez. O hastalık için itaat bir
üretimdir. İtiraz, hikmetsiz bir harekettir. O hastalığın tedavi yollarının tıp
literatüründe olmadığını görüp harekete geçtiğinde itirazı anlamlı olur ve ilmi
gelişmenin yolunu açar.
Bir hakimin
uyguladığı kanun, adaleti tesis edecekse, itaati bir üretimdir. Lakin bu
uygulanan kanunun bir adaletsizlik doğuracağını düşünüp itiraz etmesi, ilimle
yeniden daha adil kanunların yolunu açmasına vesile olur. Buradaki karar,
adaletin hikmet boyutudur.
Bir öğretmen,
çocuğun eğitim ve öğretiminde mevcut olan ve dahi güncelliğini koruyan model ve
stratejileri uygulaması itaatin üretimdir. Böylece çocuğun potansiyelini
çıkarıverecektir. Bunları uygulamadan mazeret uydurmak bir tembellik ve itaate
karşı bir isyandır. Ne zaman ki eğitim ve öğretimle ilgili çare yolları tükenir
ve öğretmen yeni arayışlarla eğitimdeki bu tıkanıklığı giderirse o zaman bu
itiraz ilmin oluşumu için erdemli bir çaba olur. Buradaki itaat, dogmaların ve
sömürü düzenlerin iktidarlarının devamı ve eleştirel düşünmenin mefluç olduğu
bir eğitim sistemine itiraz edememenin eğitime yansımasıdır.
Bir fabrikada
çalışanların talimatlara uyarak departmanlarındaki uyumları, ortaya
çıkardıkları ürünün nitelik ve niceliği, emre itaatin üretime dönüşmesidir.
Bahane uydurarak itiraz etmek, yerinden edilmenin haklı sebebidir. Ancak hem
ürünün kalitesinin, hem de verimliliğin artırılmasının yolunu açacak önerilerin
sunulması, itirazın iktidara olumlu yansımasıdır.
Bir ailenin oluşumundaözellikle eşler arasında itaat ve
itiraz, hem üretimdir, hem tüketim. Karşılıklı hukukların korunması, itaati
yanlışlıkların aileden uzaklaştırılması itirazı gerektirir. Ailenin yeni ferdi
olan çocuklarda ise ilk başlarda itirazsız itaat gerekir. Gelişim ve öğrenmenin
gereği budur. Çocuğun tekamülü ve terbiyesi arttıkça itaatin itiraza dönüşmesi
hikmettir. Ailenin bu durumu yönetebilmesi ise hayati bir ailevi faaliyettir.
Üniversitelere
yani ilmin üretildiği yerlere gelince, bu paradigma ters yüz olur. Burada
itaatten çok itiraz geçerlidir. Ama buradaki itiraz da haddini bilerek yol almaktır.
Hürmetli bir itiraz, hikmetli bir adım olur. İlmin kademelerinde yükselmeye
başlayanların insaflı ve hakikatli itirazları, ilmin basamaklarında yol almış
olanların geriye dönüp bakmasına ve arkalarından gelenlerin ellerinden tutup
ileriye götürmelerine vesile olur. An şart ki, herkes haddinden tecavüz etmemiş
olsun!
İtaat ve itirazın bu olumlu taraflarının örnekleri
çoğaltılabilir. Bu da insanın evrendeki merkez kuvvet olma özelliğini gösterir.
İtaat ve itirazın bir de yanlış anlaşıldığı durumlar vardır
ki, bireysel ve toplumsal gelişmelerin veya geri kalmışlıkların ana nedeni
oluverir.
Sorgulamadan itaati
yeterlilik elde etmeden itirazı
ilahi kudret bile reddetmektedir. Çünkü bu durum, varlığın merkezine aklıyla
yerleştirilen insanı değersizleştiren bir teşebbüs olarak algılanır. İmanın
fersah fersah gerisinden giden akıl inançla barışık olunca, çok daha ileriye
gidebilir ve akıl ile kalbin ittihadı mükemmel insanı tanımlar. Bu nedenle
insanın iktidarının sigortası, ne mutlak itaatte, ne de sürekli itirazdadır.
Evet zaman gösteriyor ki her zaman da öyle oldu her şey mahiyeti itibariyle ilme bağlıdır. Bu
nedenle beklentilerin en aza indirildiği hatta hiç beklentisiz bir yaşamın
erdemine ulaşıldığı dünyada itaat ve itiraz iktidar olmanın sigortası değil
insan olmanın ufuk çizgileridir. Bu durumun maddi dünyadaki en kayda değer
karşılığı zannımca topraktır. İtaat
bağlamında hep ayaklar altındaymış gibi bir hali var. Ona sığınan kim ve ne
olursa olsun itiraz etmeden bağrına basar. Lakin bağrına sığınanları hem
dönüştürür hem de onlarla dönüşür.
İtaat ve itiraz insan olma ve insan kalma iktidarının
sigortalarıdır bence. İsmin önüne gelecek her türlü sıfatların elde edilmesinde
meşru görülen her şeyi elde etmek için yasal olup da helal olmayanlara ulaşma
çabaları değildir.
Hülasa ademoğlu, itaat ile ittiba arasındaki ince çizgiyi
itiraz ile ifade arasındaki hikmeti idrak ettikçe insan olup insan kalacaktır.