İktidarın en büyük avantajı muhalefet!..
Her şeyi hızla yıpratan, tüketen bir ortamda yaşıyoruz…
Bu
zamanda 20 sene çok uzun bir süre,
eski hesapla belki 100 seneye denk gelir.
Türkiye
gibi yönetilmesi çok çok zor olan bir ülkede 20 sene boyunca tek başına
iktidarda kalan bir Parti’nin ve Lideri’nin
aşırı yıpranmaması çok zor.
Özellikle
gezi olaylarından bu yana, peş peşe ağır dış kaynaklı operasyonları atlatan
Türkiye, her seferinde çok büyük bedeller ödemek mecburiyetinde kalarak ayakta
kalmayı başardı.
Bir
de bütün dünyayı perişan eden “pandemi-plandemi”
dalgası geldi, tam oldu!
Ak
Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, Başbakan iken yaptığı konuşmalardan birinde, “Son 2 yılda başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi!” demişti
ki, o dönemde “pandemi-plândemi”
dalgası da yoktu dünyada.
Sadece
2 yılda yaşananları ortaya koymak için “pişmiş
tavuk” metaforuna ihtiyaç duyuluyorsa, 20 yıllık süreci nasıl anlatmalı?
İktidar
Partisi, dış ve iç kaynaklı bir dolu sıkıntıyla uğraşıyor.
Özellikle,
genç kuşakla iletişimde sıkıntılara yol açıyor.
Ak
Parti’nin yaşlıları, gençlerin “geçmişle
bugünü kıyaslayamadıklarını” söyleyip dururken…
Gençler
de, “anlaşılamamaktan” şikâyet
ediyor.
Ve özellikle de…
“Mutfak,
tencere” meseleleri ortada.
Enflasyon azmış, fiyatlar sürekli
olarak yükseliyor.
Geçen yıl, bir dostumuz için kiralık
daire bakıyorduk…
Dairelerden birinin kirası 2250
liraydı.
Önceki gün baktım, aynı dairenin
camında yine “kiralık” yazıyor.
Aradım sordum, tam “5 bin 500 lira” olmuş.
“Pazarlık var mı?” dedim, öylesine.
“Çok
az bir miktar olabilir belki!” diye cevap verdi beyefendi!
Satılık dairelerin fiyatları da
böyle, en uygunu ikiye katlanmış vaziyette.
Avrupa’yı da kasıp kavuran benzin,
mazot fiyat artışları, Türkiye’de de sokak gündeminin önde gelen maddelerinden…
“Tencere meselesi” hakkındaki o meşhur Demirel
cümlesini tekrar etmeyim, mutfak işi hem vatandaş hem de siyasal iktidar
açsından hayli sıkıntılı.
Böyle bir ortamda…
İktidarın büyük oranda oy kaybetmesi
ve muhalefetin, özellikle de ana muhalefetin büyük oranda oy çekmesi beklenir
değil mi?
Hayır, böyle olmuyor.
Her ikisi de gerçekleşmiyor.
İktidar Partisi’ni bilmem ama, Lideri
Sayın Erdoğan’ın ciddi sayılabilecek bir “erime”
sürecinde olmadığını çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Hatta, dönem dönem yukarı yönlü
ataklar yaptığı bile oluyor.
Ana Muhalefet ile diğer muhalefet
partileri ise, belli oy oranlarına kilitlenmiş gibi.
Kemal Kılıçdaroğlu, zaman zaman “çatı adaylığı”
için çıkışlar yapıyor ama, en koyu CHP’li bile onun Sayın Erdoğan karşısında
seçim kazanabileceğine pek inanmıyor.
CHP’nin elindeki İstanbul ve Ankara
Belediye yönetimlerinin bu kadar süre içinde şöyle “büyük iş” olarak ortaya koydukları ne var?
En koyu CHP’liye bile sorsanız,
karşılık alamıyorsunuz.
Sayın Erdoğan, büyük ölçüde tek
başına sürüklüyor İktidar Partisi’ni.
Dağılanları, dağıtılanları toparlama
işi de Sayın Erdoğan’a düşüyor.
“Recep Tayyip Erdoğan’a vefa” hissinin tabanı motive edici etkisi
çok fazla.
Seçmenlerin önemli bir bölümü, “Bu iktidar giderse, gelecek olan neler
yapar?” diye düşündüğünde, sıkıntılarını giderebilecek bir yapı göremiyor.
Üstelik…
“İktidar giderse, sisteme dış güçlerin Türkiye’yi yıkmak için
kullandıkları terör örgütleri hakim olur!” endişeleri çok yerde dile getiriliyor.
*
Ak Parti iktidarı, iç ve dış kaynaklı
birçok şoku öyle veya böyle atlatmayı başardı.
Sayın Erdoğan’ın güçlü liderliği ve hitap
ettiği sosyolojik tabanın genişliği buna imkân verdi.
Bu iktidar giderse, yerine çok parçalı bir yapı gelecek…
İçinde, Gezi Olayları
Organizasyonu’nun bütün üyeleri bulunacak.
Bu tablo, vatandaşların büyük
bölümünü endişelendiriyor.
Türkiye’nin ekonomik ve sosyal
alandaki sıkıntılarının hızla büyüyeceğine, ülkenin çatışma ve kaos ortamına
gireceğine ve hatta “bölünme
tehlikesiyle” karşı karşıya kalacağına inanan nice vatandaş, “Her şeye rağmen mevcutla devam!”
diyor.
Öte yandan…
Kılıçdaroğlu’nun “helâlleşme” çağrısının “seçimlik olduğunu” göremeyenlerin oranı
çok düşük.
Hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı
taraftarları, bu türden lâfların niçin edildiğini çok iyi biliyorlar.
CHP’nin bazı ağır toplarının ve
CHP’nin arka bahçesindeki sanatçıların “mukaddesâta
saldırıları” da vatandaştaki bu kanaati pekiştiriyor.
*
Siyasal iktidar, geçmişten bu güne
yaptıklarını anlatmakta güçlük çekse de…
Vatandaş daha çok bugüne baksa da…
Gençlikle iletişimde sıkıntılar varsa
da…
İktidar Partisi’nde birçok aksaklık
dikkat çekiyorsa da…
Muhalefetin bu hâli, Cumhurbaşkanlığı
seçimini, “her türlü olumsuzluğa rağmen”
Sayın Erdoğan’ın kazanabileceği yönündeki değerlendirmelere güç veriyor.
Bunu sadece “Erdoğan taraftarları” değil, karşıtlarından bazıları da söylüyor.
“Araplardan para desteği gelir, bunlar yine kurtarır!” yollu tuhaf lâflar bile işitiyoruz, muhalefetten!..
Muhtemel yenilgiye kılıf arayışları
dikkat çekiyor!
*
Ne diyelim…
Muhalefetin böylesi “dostlar” başına!