Dolar (USD)
35.37
Euro (EUR)
36.40
Gram Altın
3038.97
BIST 100
9916.07
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Şubat 2019

İktidar nedir?

1908 darbesi ile birlikte Türkiye’de iktidar, kayıtsız şartsız “Galata Türkleri”ne geçmişti.

1908’le; Gazneliler-Karahanlılar-Büyük Selçuklular-Anadolu Selçukluları ve Osmanlı asırları boyunca sürüp gelen, bin yıllık, 10 asırlık “İslam’a Bayraktarlık” serüvenimiz tökezliyor, bin yıl kesintisiz akan İlâ’yı Kelimetullah seli inkıta’a uğruyor, Alperenler-Gaziler-Dervişler yüzlerini tarihin derinliklerine dönüyorlardı.

İslam’ın 600 yıllık başkenti İstanbul, artık mahzundu.

1923’le beraber, muhalefetin, idam, sürgün, tasfiyelerle susturmasıyla, bir iki cılız ses de kesilip, ortalık tamamen sessizliğe büründü.

İşte, insanların sindiği, gölgelerden korkulduğu o dönemde susmayan, Said Nursi, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Osman Yüksel gibi kahramanlar, iğne ile kuyu kazarak, ciğerlerinden kalemlerine kan çekerek, kan kusarak, canları pahasına, Selçuklu-Osmanlı mihverini/paradigmasını/emanetini/misyonunu yeni nesillere ulaştırdılar.

Karşıtların devasa gücü karşısında çok cılız idiler.

Kenar semtlerde, yıkık dökük viranelerde, enkaz salonlarda, yoklukla, kıtlıkla, çaresizliklerle, kutsal emanet, yeni nesillere sadece fısıldanabildi.

Tırnaklar avuçlara geçiyor, korku dağları bekliyordu.

Her an polis, jandarma, idam, enselerdeydi.

Rahmetli Necip Fazıl, Anadolu’daki bir konferansı için geldiği Haydarpaşa’da, trenin penceresinden, istasyonda dolaşanların, ayakkabılarının Sümerbank olmasından, etrafında dolaşanların sivil polisler olduklarını çözüyordu.

Konferanslar bile sıkı takipteydi.

Burası Demirperde Rusya’sı değil, Türkiye’ydi.

Demokrat Parti dönemi de, pek nefes alınan bir dönem değildi.

Emekle, kanla, gözyaşı ile yoğrulanlar, CHP zihniyetinin son acımasız hamlesi olan 28 Şubat’la bir kez daha doğrandılar, budandılar, bir daha piştiler.

Ama, onları bir sürpriz bekliyordu.

28 Şubat’ın kilitlediği, diz çöktürdüğü, mahvettiği ülkenin, umudu, çıkmazın çaresi onlardı!

Yüz yıl aradan sonra, iktidar, aslına, esas sahiplerine, rücu ediyordu.

“Galata Türkleri”nin duayenlerinden, “Kırmızı Atkılı Devrimci” Yalçın Küçük,

“1908'de kurulmaya başlanan modern cumhuriyet 2009'da çöktü” diye ellerini dizlerine vuruyordu.

Yeni iktidar sahipleri, geleneğine talip-sahip oldukları Selçuklu-Osmanlı ataları gibi medrese eğitimiyle pişmiş, tekke terbiyesiyle yoğrulmuş değillerdi.

İktidara çok da hazırlanmış değillerdi, ellerinde bir sihirli reçete de yoktu.

İktidar ateşten gömlekti.

Ülkenin devasa sorunlarıyla baş başa kaldılar.

Ama iyi iş çıkardılar.

Millet kendilerine güvendi, 16 yıl arkalarında durdu, hâla da duruyor.

Yapılanlarda oldu, yapılamayanlar da...

Elbette, iyinin de iyisi hep vardır.

Amaç, hep en iyiye koşmaktır.

İktidar; kılı kırk yarma, bir devletin mumunu bir kendi mumunu yakma, geceleri sokaklarda ağıt sesi gelen evleri arama, yoksula sırtta un taşımadır.

I. Viyana kuşatmasında, mevsim kıştı, kuşatma kar altında sürdürülüyordu. Düşman baskınından çekinildiği için, bir ay, kar altında, at sırtında uyunmuştu.

Şimdi, yine, kar altında, at sırtında olma zamanıdır.